Küreselleşme Sürecinde Bilişim Sektörünün Türkiye Ve Avrupa Birliği Ülkelerinin Ekonomileri Üzerindeki Etkileri

Dünyada teknolojik ilerlemelerle birlikte çok büyük ve hızlı değişimler yaşanmaktadır. Bilişim sektörünün gelişmesi ile birlikte, bilgi ve iletişime dayalı iş kolları geleneksel sanayi alanlarında görülen iş kollarının yerini almaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojilerine yatırım yapan ülkelerin milli gelirleri daha hızlı artmaktadır. Dünyada yeni ekonomi adı altında ele alınan mobil ve cep telefonu, internet, kablolu TV, elektronik ticaret gibi hizmetler daha da gelişmektedir. AB ülkelerinde de özellikle 2000’li yıllardan itibaren bilgi toplumu olma yolunda girişimler artmıştır. Bu ülkelerde bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelere bağlı olarak verimlilik artışları ortaya çıkmıştır. AB, dünyanın en rekabetçi bilgi tabanlı ekonomisi haline gelebilmek için, e-Avrupa 2002 Eylem Planı’nı ve yeni hedefler içeren e-Avrupa 2005 Eylem Planı’nı hazırlamıştır. Türkiye’de ise bilgi toplumuna dönüşüm çalışmaları, bu gelişmelere paralel olarak 2000’li yılların başında hız kazanmıştır. Türkiye, 2001 yılında AB’ye aday ülkeler için tasarlanan e-Avrupa+ girişimine taraf olmuştur. AB ülkeleri arasında teknolojik yeniliklerin artması ile rekabet de artmış, bu durum mal ve hizmetlerin çeşitliliğini fazlalaştırmış, maliyetleri ise düşürmüştür. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişimi ile, ürünün dizaynının yapılması ve pazara çıkarılması arasında geçen zaman kısalmıştır. Bu nedenlerle bu ülkelerde bilimsel ve teknolojik enformasyon sisteminin gelişmesi, yeni teknolojilerin etkin bir şekilde kullanılması ve uygulanması için çalışmalara hızla devam edilmektedir.

AVRUPA BİRLİĞİ’NDE BİLİŞİM POLİTİKASI

AB bilişim politikasının temelleri ilk olarak 1987 tarihli Yeşil Kitap’ta yer almıştır. Bu belgede telekomünikasyon ve bilişim hizmetleri ve araçları için ortak bir iç pazarın oluşturulması ve bu pazarın sunduğu fırsatlardan maksimum ölçüde yararlanılması hedeflenmiştir. 1998 yılında yine AB Düzenleyici Çerçeve Belgesi düzenlenmiştir. Bu belgede sektörle ilgili iki önemli hüküm bulunmaktadır. Bu hükümler; tüm özel ve ayrıcalıklı hakların ortadan kaldırılarak, piyasanın eşitlikçi bir şekilde düzenlenmesini sağlayan liberalizasyon hükümleri ve rekabetin sağlanması ve sektör hizmetlerinin düzenlenmesi için tek bir Avrupa piyasası oluşturmayı amaçlayan hükümlerdir. 1999 yılında elektronik imzalar ile kişilerin elle attıkları imzaların aynı statüde kullanılabilmesi sağlanmıştır. Direktifte dijital imza, geleneksel anlamdaki imzanın bazı veya tüm işlevlerinin elektronik ortamda yerine getirilmesi tekniği olarak tanımlanmaktadır. Direktifin amacı, dijital imzanın kullanımını kolaylaştırmak, hukuki olarak tanınmasını ve güvenliği sağlamaktır.

2000 tarihinde Lizbon Zirvesi’nde, birlik üyesi ülkelerin kendi aralarında standart sağlaması, aday ülkeleri birlik üyesi ülkelerle eşitlemek ve dijital farklılığın daha da büyümesini engellemek amacıyla e-Avrupa Hareket Planı kabul edilmiştir. Planın temel hedefleri ucuz, hızlı ve güvenli internet, insana yatırım yapmak ve internet kullanımını özendirmektir. 2001 tarihinde yapılan Göteborg Zirvesi’nde başlatılan e-Avrupa+ Hareket Planı ise daha önceki –e Avrupa Hareket Planı’na paralel bir hareket olarak öngörülmüştür. Ancak birlik üyesi ve aday ülkelerdeki bilişim sektöründe etkin bir bütünleşmenin sağlanması ve bölgesel olarak, aday ülkelerde bilişim toplumunun oluşturulması için mevzuatın uygulanmasının önemi özellikle vurgulanmıştır.

AB bilişim politikasının unsurlarından biri de 2001 tarihinde Strasbourg’da kabul edilen Avrupa Siber Suçlar Konvansiyonu’dur. Avrupa Siber Suçlar Konvansiyonu’nda siber suçlar tanımlanmıştır. Buna göre; bilgisayar veri ve sistemlerinin gizliliğine, bütünlüğüne ve kullanıma açık bulunmasına yönelik suçlar başlığı altında yasadışı erişim, yasadışı müdahale, verilere müdahale, sistemlere müdahale, cihazların kötüye kullanımı suçları tanımlanmıştır. Bilgisayarla ilişkili suçlar başlığı altında sahtecilik; içerikle ilgili suçlar kısmında çocuk pornografisi; telif hakları ve benzeri haklarla ilgili suçlar başlığı altında da telif hakları ve benzeri haklara ilişkin suçlar tanımlanmıştır. Ayrıca siber suçlarla ilgili, ulusal ve uluslararası yükümlülükler, suçların cezai yaptırımları ve yargı yetkisi gibi konular bu mevzuatla düzenlenmiştir. Konvansiyonun temel amacı; siber suçlarla ilgili uluslararası ortak bir cezai politikanın kabul edilmesi ve bilgisayar sistemlerinin, ağlarının ve bilgisayar verilerinin gizliliğine zarar verici faaliyetlerin engellenmesidir.

Ayrıca bu tür faaliyetlerin cezai niteliklerinin belirtilmesi, cezai suçların hem ulusal hem de uluslararası düzeyde belirlenmesidir. Komisyon 2002 tarihinde “e-Avrupa 2005: Herkes için Bir Bilgi Toplumu” başlıklı yeni eylem planını kabul etmiştir. Yeni eylem planının amaçları özel sektör için elverişli yatırım ortamları yaratmak, yeni iş imkânları oluşturmak, verimliliği arttırmak, özellikle eğitim alanındaki kamu hizmetlerini modernleştirmek ve herkese küresel bilgi toplumunda yer alma şansı vermektir.

2. AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİ’NDE BİLGİ V E İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN GELİŞİMİ 2.1. AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİ’NDE BİLGİ TEKNOLOJİLERİNİN GELİŞİMİ

Günümüzde internet üzerinden web tabanlı radyo yayıncılığı, TV programlarının izlenmesi ve ses iletimi için internetin kullanılması giderek yaygınlaşmaktadır. Küçük işletmeler bile düşük maliyetli web sitelerini kullanarak, büyük pazarlar bulabilmektedirler. 1999 yılında 1000 kişi başına düşen bilgisayar sayısında ABD ilk sıradadır ve bu oran ABD’de 538,9 adettir. Aynı yılda 1000 kişi başına düşen bilgisayar sayısı AB ülkelerinde ortalama 300’ün üzerinde iken, Türkiye’de sadece 30 civarındadır.

ABD 2002’de 1. sıradaki yerini korurken; AB ülkeleri olan İsveç ve Finlandiya’nın 1000 kişiye düşen bilgisayar sayısında ilerleme kaydettiği görülmektedir. Buna karşılık 2000’de ilk sıralarda 261 yer alan Almanya, 2002 yılında alt sıralara gerilemiştir. Türkiye sıralamada yine sonlardadır ve 2002 yılında Türkiye’de her 1000 kişiye 50 bilgisayar dahi düşmemektedir. 2007 yılında ise bireylerin bilgisayar kullanım oranı AB (27) ülkelerinde % 63 iken, bu oran 2009 yılında % 68’e yükselmiştir. 2009 yılında % 91 oranla en fazla bilgisayar kullanan AB ülkesi İsveç iken, % 42 oranla en az bilgisayar kullanan ülke Romanya’dır. 1999 yılına göre ülke nüfuslarının ne kadarının internet kullanıcısı olduğuna bakıldığında ise AB ülkesi İsveç’in % 41’lik oran ile ilk sırada olduğu görülmektedir. Bu oran Finlandiya’da % 35, İngiltere’de % 18, Almanya’da % 10, Fransa’da ise % 7’dir. Yani Avrupa’da yer alan internet kullanıcıları 1999 yılında 60.4 milyon kişiye ulaşmıştır 2000 yılında 1000 kişi başına internet kullanıcıları sayısında Kanada, 501.14 kullanıcı sayısı ile ilk sıradadır.

Türkiye’de 2000 yılı itibarıyla 1000 kişi başına internet kullanıcısı sayısı ise 41,32 iken; İsveç, Danimarka gibi ülkelerde internet kullanıcısı sayısı 2000 yılında yaklaşık 500 kişidir. 2000 yılına kıyasla 2002 yılında da 1000 kişi başına internet kullanıcı sayısında önemli artışlar meydana gelmiştir. 2002 yılında Kanada, İsveç, ABD, Danimarka ve Finlandiya, vatandaşlarından her iki kişiden birini internet kullanıcısı yapabilmeyi başarmıştır. Buna karşılık Türkiye’de yalnızca her 100 kişiden 5’i internet kullanmaktadır ve 2002’de Türkiye sadece Arjantin, Meksika ve Venezuela’yı geride bırakabilmiştir.2002’de dünyada internet kullanıcıları sayısı 591 milyona ulaşmıştır. İnternet ağı üzerinden çalışan ana bilgisayarların % 89’u Avrupa ve Kuzey Amerika’da çalışmaktadır.

2007 yılında bireylerin internet kullanım oranı AB (27) ülkelerinde % 57 iken, bu oran 2009 yılında % 65’e yükselmiştir. 2009 yılında internet kullanımının en fazla olduğu AB ülkesi % 90 oranla İsveç iken, en az olduğu ülke % 33 oranla Romanya’dır. İnternet kullanım oranında Türkiye ile AB ülkeleri arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye’de bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) kullanımının arttırılması gerekmektedir. 2009 yılında Türkiye’de internet kullanım oranı % 34 iken, bu oran AB (27) ülkelerinde % 65’dir. AB ile Türkiye arasında BİT kullanımındaki fark devam etmektedir. Ürün ve hizmetler hakkında bilgi edinmek amacıyla yapılan internet kullanım oranı AB (27) ülkelerinde 2009 yılı için % 51’dir. Bu oranın en yüksek olduğu ülke Hollanda iken (% 79), en az olduğu ülke yine 2009 yılı için Romanya’dır (% 12).

Telekomünikasyon alt yapılarını tamamlamış olan ABD ve Kanada’nın, internete erişim yüzdeleri yüksektir. Fakat internet erişim ücreti daha yüksek olan Avrupa ülkelerinde internete erişim oranı, ABD ve Kanada’dan daha düşüktür. Hanelerde internet erişiminde 2004-2009 döneminde artış sağlanmıştır. Ancak Türkiye ve AB ülkeleri arasında hanelerde internet erişimi oranları açısından büyük farklılıklar bulunmaktadır. 2009 yılında Türkiye’de hanelerde internete erişim oranı % 30 iken, bu oran AB (27) ülkelerinde % 65’dir. 2.2.

AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİ’NDE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN GELİŞİMİ

AB ülkelerinde 1990 yılında ses telefonu dışındaki tüm hizmetler, telex, mobil ve uydu hizmetleri piyasaları liberalleştirilmiştir. 1995 yılında, internet erişiminin kablolu televizyon şebekesi üzerinden sunulmasını engelleyen tüm kısıtlamalar kaldırılmıştır. Böylece yeni telekomünikasyon hizmetleri, 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren, kablo TV şebekesi üzerinden sunulmaya başlanmıştır. 1999 yılında da aynı pazar içerisindeki telefon ve kablo şebekesini, tek bir tüzel kişinin işletmemesini talep eden ek bir kural getirilmiştir. Mobil ve kişisel iletişim pazarının liberalize edilmesi 1996 yılında başlatılmıştır. Diğer yandan telekomünikasyon hizmetlerinde tam rekabetin sağlanması ise 1 Ocak 1998 tarihinden itibarendir. Haberleşme konusunda ise AB Mevzuatı’nca AB ülkelerinde, 1990 yılında telekomünikasyon hizmetleri piyasalarının liberalize edilmesi, 1996 yılında da telekomünikasyon piyasasında tam rekabetin uygulanması konusunda direktifler kabul edilmiştir. 1995-1999 yılları arasında, AB genelinde kişi başına hat sayısı yılda ortalama % 14 oranında artmıştır. Türkiye’deki artış oranı ise bunların üzerinde ve % 15.4’tür. Bu alandaki lider ülkeler ise % 25’lik oran ile Macaristan, % 24’lük oran ile Çek Cumhuriyeti ve % 23’lük oran ile Polonya’dır. 2009 yılında ise yüz kişi başına düşen telefon hat sayısının en fazla olduğu AB ülkesi 59,92 ile Malta’dır. Bu sayının en düşük olduğu ülke ise 20,38 ile Çek Cumhuriyeti’dir. Türkiye’de ise yüz kişi başına düşen telefon hat sayısı 22,10’dur. 3.

BİLİŞİM SEKTÖRÜNÜN AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİ ÜZERİNDEKİ EKONOMİK ETKİLERİ

AB ülkeleri e-Avrupa 2002 Eylem Planı’nı gerçekleştirdikten sonra, bu ülkelerde bilgi teknolojileri hızla gelişmeye başlamıştır. Gelişen iletişim teknolojileri bilginin üreticiler, tüketiciler ve kamu kurumları arasında elektronik araçlar üzerinden paylaşılmasına imkân tanımıştır. Yani e-Avrupa 2002 Eylem Planı’ndan sonra AB ülkeleri, bilimsel araştırmalardan elde ettikleri sonuçları ekonomiye kazandırmaya başlamış, uluslararası pazar paylarını arttırmışlardır. E-ticaretin ekonomi üzerinde hem makro hem de mikro düzeyde etkileri bulunmaktadır. E-ticaretin mikro düzeydeki etkilerini işletmeler, tüketiciler ve piyasa yapısı üzerindeki etkileri oluşturmaktadır. E-ticaretin istihdam, kalkınma ve gelir dağılımı üzerindeki etkileri ise makro düzeydeki etkileridir. Dünya genelinde e-ticaretin geçmişi, 1995’de Java’nın piyasaya sürülmesi ile başlar. Java, internet üzerinde web sayfası ile etkileşim sağlayabilen ve ağ ortamlarına taşınabilen bir programlama dilidir. Yine aynı yılda Netscape tarafından IPO’nun icat edilmesi, internetin bir ticaret aracı olarak kullanılmasına neden olmuştur. IPO, bir şirketin hisselerinin ilk kez borsaya sürülmesi ile ilgili internet yazılımıdır.

E-ticarette alıcı ve satıcının bir araya gelmesi gerekmediğinden, pazara coğrafi olarak yakın olmanın önemi ortadan kalkmaktadır. Ayrıca sanal mağazalar oluşturan şirketler mağaza kiralarından, personel giderlerinden, elektrik ve dekorasyon gibi masraflardan kurtulmaktadırlar. Dağıtım maliyetleri özellikle mali hizmetler, bilgisayar yazılımı ve seyahat sektörlerinde azalmıştır. E-ticaret rakamları 1996-1997 itibariyle dünyada 26 milyar dolar civarındadır. Ayrıca OECD ülkelerinin 2005’de toplam perakende satışların %15’i, e-ticaret yoluyla gerçekleşmiştir. E-ticarete yönelik toplam dünya rakamının %80’i ABD’ye aittir. Özellikle posta yoluyla siparişleri daha çok olan Avrupalılar, Amerikalılar’a oranla e-ticareti daha az kullanmaktadırlar (www. bilgiyonetimi.org). Uluslararası ticari işlemlerde ürünün fiyatının içine ulaşım, toptan ve perakende payları girerken, e-ticarette bu oranlar azalmaktadır.

E-ticarette gereken belgeler, elektronik ortamda hazırlandığı için işlemler minimum hata ile kısa sürede, ilgili kişilerin bilgisayarlarına ulaşabilmektedir. Böylelikle kırtasiye masrafları ortadan kaldırılmış ve sipariş alma, alındı makbuzu, fatura tutarlılığını izlemede yapılan hatalar engellenmiş olmaktadır. Gelişmiş ülke ekonomilerinin 2000-2005 yılları arasında e-ticaretten sağladıkları fayda, yıllık ortalama % 1.2 GSYİH artışı ve % 0.5- 0.8 arasında enflasyon düşüşüdür. 2002’de İngiltere ve ABD’de, internet kullanıcılarının % 38’i e-ticaret ortamından yararlanmıştır. ABD’de turizm ve seyahat da dahil olmak üzere 2002 yılında, internet üzerinden gerçekleştirilen satışların tutarı 73 milyar dolara ulaşırken, AB ülkelerinde bu miktar 29 milyar dolar civarındadır. Diğer yandan e- ticaret yolu ile gerçekleştirilen satışlar işletmeler arasında 2001 yılında ABD’de 993 milyar dolar tutar ile, toplam e-ticaret rakamlarının % 93.3’ünü oluşturmuştur (Türkiye Bilişim Şurası Düzenleme Kurulu, 2004: 5). 2004 yılında dünyada toplam internet satış cirosu 1400 milyar dolar iken, 2005 yılı dünya e-ticaret cirosu 9240.60 milyar dolara yükselmiştir. 2006 yılında AB (27) ülkelerinde e-ticaretten elde edilen gelir, toplam elde edilen gelirin % 4’ü iken, 2007 yılında bu oran % 4,2’ye yükselmiştir.

E ticaretten elde edilen gelirin en fazla olduğu ülke İrlanda’dır. İrlanda’da bu oran % 9,8’dir. Diğer yandan e-ticaretten elde edilen gelir, en az % 0,5 oranla Bulgaristan’da elde edilmektedir. İnternetin yayılması ile hızlı bir şekilde ürünleri test edip, müşteri ihtiyaçlarını tespit edebilmek mümkün hale gelmiştir. Sanal ortamda yapılan alışveriş, hangi müşterinin hangi mala talep duyduğu yönünde bir veri tabanı oluşturabilmekte, firmalar müşterilerine çok daha fazla ürün seçeneği sunabilmektedir. Dünyada e-ticaretin büyük bir pazar yaratmasının en önemli nedenleri, işlem maliyetlerindeki düşüş, e-ticaretin ürün kalitesi ile müşteri hizmetlerini iyileştirmesi ve büyük işletmelerin tedarikçisi oldukları küçük ve orta ölçekli işletmelere sundukları, tüm işlemlerin bilgisayar ağları üzerinden yapılması konusundaki şartlarıdır (Gülcan, 2002: 92). E-ticaretin gelişmesi ile siber aracılar oluşmuştur.

Yani aracıların yerini web sayfaları veya elektronik bülten panoları almıştır. Bunun sonucunda da birçok ülkede web tasarımcı ihtiyacı doğmuştur. E-ticarette işlem maliyetlerinin düşmesi fiyatlara yansıyıp, fiyatları düşürdüğünden, e-ticaret ürünlerine olan talebi de arttırmıştır. Ayrıca telekomünikasyon alt yapısındaki gelişmeler ile alıcılar, kendi evlerinden sipariş verme ve teslim alma imkânına kavuşmuşlardır. Böylelikle hem pazar gücünün tüketiciye geçmesi sağlanmış, hem de tüketiciler için nakliye masrafları düşürülmüştür. Artık tüketiciler için her an ticaret ve alışveriş imkânı da söz konusudur.

E-ticaret firmalar arası rekabeti de arttırmaktadır. Öncelikle e-ticaret beraberinde fiyat şeffaflığını getirmektedir. Çünkü sanal ortamda fiyatlar önceden ilan edilmekte ve rakip teşebbüsler piyasa fiyatlarını daha kolaylıkla izleyebilmektedirler. Sanal ortamda fiyat değişiklikleri anında saptanabildiği için, rakip firmalar da hızlı bir şekilde fiyatlarında ayarlama yapabilmektedir. Avrupalı firmalar yenilik uygulaması konusunda, ABD firmaları kadar başarılı değildir. Aradaki bu farkın nedenleri aşağıda belirtilmektedir.

• Avrupa toplumu ABD’ye göre; risk alma, girişimcilik, yeni teknolojilere uyum konularında daha az destekleyicidir.

• Avrupa ürün ve hizmet piyasaları, yenilik için baskı ve teşvik unsurlarını kullanamamaktadır.

• Avrupa Ar-Ge çalışmalarına az kaynak ayırmaktadır.

• Avrupa eğitim sistemi, kendi vatandaşlarını BİT ile donatma konusunda daha az başarılıdır.

• Avrupa’da özellikle girişimciler, yöneticiler ve firmalar üzerindeki vergi yükü fazladır.

BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN ARAŞTIRMA GELİŞTİRME HARCAMALARINA ETKİSİ

Teknolojik yenilik yapma kapasitesine ilişkin yapılan karşılaştırmalarda ele alınması gereken diğer bir gösterge, ülkelerdeki toplam ArGe harcamalarıdır. Bilişim sektörü temel olarak yeni yazılım ve donanımların üretilmesini ve bilgisayar ağlarının kurulup işletilmesini; bilişim sektörü içindeki Ar-Ge de bilgisayar, bilgisayar sistem ve ağları, iletişim sistemleri, yazılım ve donanım ile ilgili faaliyetleri kapsar. Gelişmiş ülkelerin Ar-Ge harcamalarındaki artış, söz konusu ülkelerin büyüme hızından daha fazladır. Japonya’nın 1980-1985 döneminde büyüme hızı % 3,1 iken, Ar-Ge harcamalarındaki artış hızı % 11,6’ya ulaşmıştır (Gümüşoğlu ve Doğan, 1994: 58). Çünkü bu ülkeler Ar-Ge harcamalarını adeta bir yatırım şekli olarak düşünmektedirler. Örneğin ABD ekonomisinde Ar-Ge harcamaları, tarım sektörü büyüklüğüne eşittir.

AB, Ar-Ge çalışmalarına 1992’de 2,4 milyar ayırırken, 1997’de bu miktarı 4,2 milyar çıkarmıştır. Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payı Türkiye’de 1999 yılında % 0,5 civarında gerçekleşmiştir (Kelleci, 2003: 80). Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payı % 2,6 olan ABD ve % 3,2 olan Japonya gibi teknoloji yeteneği yüksek ülkelerin yanında, % 2,5’lik oranla İskandinav ülkeleri de Ar-Ge faaliyetlerinde oldukça iyi bir performans sergilemiştir. 2003 yılında AB (27)’de toplam Ar-Ge harcaması GSYİH’nın % 1,86’sı iken, bu oran 2008 yılında % 1,90’a yükselmiştir. En fazla Ar-Ge harcamasını, 2008 yılında GSYİH’nın % 3,75’i ile İsveç yapmıştır.

En az Ar-Ge harcaması yapan ülke ise Kıbrıs’dır. Kıbrıs’da bu oran GSYİH’nın % 0,46’sı kadardır. Görülmektedir ki bilgi ve teknoloji, dünya Ar-Ge çalışmalarının % 95’ini gerçekleştiren yaklaşık 15-20 kadar gelişmiş ülkenin tekelindedir. Buna karşılık gelişmekte olan ülkeler ise, çok az oranla Ar-Ge yapabilmektedirler. 2008 yılında AB (27) ülkelerinde özel sektör, kamu sektörüne göre daha fazla Ar-Ge harcaması yapmıştır. Özel sektörün yapmış olduğu Ar-Ge harcaması GSYİH’nın % 1,21’i iken, kamu sektörünün yapmış olduğu Ar-Ge harcaması GSYİH’nın % 0,24’dür. Yine 2008 yılında en fazla Ar-Ge harcaması yapan özel sektöre sahip ülke İsveç iken, en az Ar-Ge harcaması yapan özel sektöre sahip ülke Kıbrıs’tır.

Türkiye’de gençlik eğitim düzeyi ve 100 kişi başına düşen 25-64 yaş arası üniversite mezunu sayısı yıllar itibarıyla gelişmektedir. Ancak AB (27) ülkeleri ile karşılaştırıldığında bu oranlar oldukça düşük kalmaktadır. Türkiye’de gençlik eğitim düzeyi 2008 yılında % 48,9 iken, bu oran AB (27) ülkelerinde ortalama % 78,5’dir. Yine 100 kişi başına düşen 25-64 yaş arası üniversite mezunu sayısı Türkiye’de % 10,9 iken, bu oran AB 27 ülkelerinde % 24,3’dür. Milyon kişi başına düşen AB’den alınan patent sayısı ise Türkiye’de 2008 yılında 0,68’dir. Ülkelerin yenilikçilik performansını değerlendirmede kullanılan bu göstergenin AB (27) ortalaması ise 114,9’dur.

BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN DIŞ TİCARETE ETKİSİ

Küreselleşme ile birlikte perakende satıştan internet aracılığı ile ürün satışına geçilmiş, üreticiler ve dağıtımcılar stokları azaltma imkânı bulmuşlardır. Ayrıca bankacılık, eğlence, turizm gibi hizmet sektörleri, işletmeler arası e-ticarette en fazla kullanılan sektörler haline gelmişlerdir. Buna paralel olarak da ekonomide dış ticaret daha cazip ve olanaklı hale gelmiştir. AB ekonomisi özellikle 1990’lı yıllardan itibaren ABD ve Japonya karşısında gerileme kaydetmiştir. AB’nin teknoloji yoğun sektörlerde rekabet gücü azalmıştır. Japonya ve diğer Güney Asya ülkeleri bilişim teknolojileri üretiminde avantaj sağlarken, ABD bilgisayar yazılımları alanında üstünlük kurmuştur.

BİT hizmetlerindeki en büyük ihracatı ve ithalatı, 4,7 milyar dolar ihracat ve 7,2 dolar ithalatla ABD yapmaktadır. OECD ülkeleri içerisindeki hizmet ihracatının % 20’sini, ithalatının da % 27’sini ABD gerçekleştirmektedir. Bilgisayar hizmetleri alanında ise bir AB ülkesi olan İrlanda, 2000 yılında 5 milyar doları aşan ihracatı ile, en büyük ihracatçı ülke konumundadır. İrlanda’yı 4 milyar dolarla ABD ve 3,1 milyar dolarla diğer AB ülkesi İngiltere takip etmektedir. Almanya ise bilgisayar hizmetleri alanında 2000 yılında 4,3 milyar dolarla en büyük alıcı konumundaki ülkedir.

2001 yılında AB’nin Japonya’dan gerçekleştirdiği yüksek teknoloji ürünleri ithalatı bu ülkeye gerçekleştirdiği ihracatın yaklaşık 2 katıdır. Yine AB’nin ABD ile olan yüksek teknoloji ürünleri ticaretinde de ithalat oranı ihracat oranını aşmaktadır. Bununla birlikte 2001 yılında AB’nin gerçekleştirdiği ihracat % 19.8’lik oranla, Japonya (% 24.7) ve ABD’nin (% 28.6) gerçekleştirdiği ihracat oranından daha düşüktür. AB’nin ithalat oranı ise (% 21.3), ABD ve Japonya’dan (% 18.5) daha yüksektir. AB ve ABD’nin teknoloji yoğun sektörlerdeki payı incelendiğinde ise bilgisayar ve ofis malzemeleri, elektronikler ve uzayhavacılık alanlarında ABD’nin üstün olduğu belirlenmiştir (Kaplan, 2004: 189,190). Gelişmiş ülkeler incelendiğinde, yapılan dış ticaretin % 19’unun BİT kapsamındaki mallar olduğu tespit edilmiştir. Bu oran AB ülkelerinde % 17’dir. En yüksek oran % 41 ile bilgi ekonomisinin öncülerinden olan İrlanda’ya aittir. Bu oran Türkiye’de % 11 düzeyindedir. Türkiye’nin orta sıralarda olması olumlu bir gelişmedir. www.tisk.org.tr (3). AB BİT ürünleri ihracatının % 76’sını kendi içinde, % 4.3’ünü ABD ile, % 1.1 ‘ini Japonya ile ve % 18.5’ini diğer ülkelerle yapmaktadır. Benzer biçimde ithalatının % 57’sini kendi üyeleri arasından, % 7’sini ABD’den, % 4’ünü Japonya’dan ve % 32’sini de diğer ülkelerden yapmaktadır. Sonuç olarak; Bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişimi ile birlikte coğrafi sınırlamalar ortadan kalkmıştır.

Perakende satıştan internet üzerinden satışa geçilerek, aracıların sayısı azalmış, maliyetler düşmüştür. Ayrıca internet aracılığı ile fiyatı düşen ürünlere ve ürünlerin özelliklerine hızlı ve kolay yoldan ulaşılmaya başlanmıştır. Yeni ekonominin getirdiği bu dönüşümler dış ticareti de daha cazip ve olanaklı hale getirmiştir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin yarattığı hızlı gelişim, yeni ürün ve hizmetlerin üretilmesini sağlamış, böylelikle ekonomilerde üretim artmıştır. Yeni iş imkânları ortaya çıkmıştır. E-ticaret ile üreticiler daha büyük kitlelere ulaşmaktadırlar. E-ticaretin sağladığı maliyet avantajı mal ve hizmetlerin fiyatlarına yansıyarak tüketicilerin lehine sonuçlanmaktadır. Yine üretim sürecinde verimlilik artmaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojileri ile yapılan dijital reklam ve internet satışları ile ekonomik etkinlik artmaktadır. Bankacılık işlemleri de internetten ya da telefon sisteminden gerçekleştirildiğinde daha düşük maliyetle sonuçlanmaktadır. Tüketici alışveriş, sipariş gibi ticari faaliyetlerini daha çabuk sonuçlandırabilmekte ve sonucunu da bizzat takip edebilmektedir.

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile birlikte çalışmanın niteliği de değişmektedir. Teknolojinin gelişmesi ile ileri derecede vasıflı işgücü talebi giderek artmakta fakat aynı zamanda yeni üretim sistemleri için vasıfsız işgücü talebini düşürmektedir. Kas gücüne dayalı emek verimliliğinin düşük olması, yatırımı işgücü tasarrufu sağlayan yüksek teknolojili alanlara kaydırmaktadır. Küreselleşmeye bağlı olarak işletmeler artan rekabet ortamı karşısında, bilgi ve bilgiye bağlı teknoloji üretmek veya ithal etmek zorunda kalmaktadırlar. Ar-Ge faaliyetlerine önem verilmesi, yeni bilgi üretme arzusunun varlığı uluslararası rekabet ortamında çok önemli unsurlardır.

Kaynak: Boss Life Dergi