Kişiye özel beslenme, kemoterapi kadar önemli

KANSER hastalarının aldıkları tıbbi tedavi kadar hastalıkları ve metabolizma durumlarına göre kişiye özel beslenme kürleri olması gerektiğini anlatan İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr.

KANSER hastalarının aldıkları tıbbi tedavi kadar hastalıkları ve metabolizma durumlarına göre kişiye özel beslenme kürleri olması gerektiğini anlatan İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Canfeza Sezgin, bu şekilde metabolizmanın güçlendirilirken kanser hücrelerinin aç bırakılarak daha kolay yok edildiğini belirtti. Prof. Dr. Sezgin, kanser hastalarının en büyük hatasının alternatif tıp diyerek doktor kontrolünde olmadan bitkisel tedavilere yönlenmek olduğunu vurguladı, “İlaç etkileşimlerini bilmeden bitkisel ürün diye kullanılan şeyler, iyileştirmek yerine hastaların ömrünü kısaltıyor” dedi.

Hollanda‘da yaşayan ve 3 yıl önce kolon kanseri teşhisi konduktan sonra tedavi gören, ancak hastalığı geçen yıl nüksedince yapılacak bir şey yok denilerek evine gönderilen Cengiz Kaya (51), Prof. Dr. Sezgin’in uyguladığı beslenme programı ve kemoterapi tedavileri sayesinde 6 ay içinde 58 kilodan 68 kiloya çıktığını ve karaciğerine kadar yayılan kanserin yarı yarıya gerilediğini söyledi.’EN FAZLA BİR AYLIK ÖMÜR BİÇMİŞLERDİ’Cengiz Kaya’nın kendisine geldiğinde Hollanda’daki doktorlarının en fazla bir aylık bir yaşam süresi tanıdığına işaret eden Prof. Dr. Sezgin, “Hastamıza kolon rektum kanseri teşhisi konmuş. Buna bağlı olarak da sarılık değerleri çok yüksek olduğu için tıbbi tedavi verilemeyip, evine gönderilmiş. Hastamızı değerlendirdiğimizde gerçekten ciddi bir kilo kaybı ve kansere bağlı kaşeksi dediğimiz kaslarda erime başlamıştı. Halsizlik ve yorgunluk şikayeti de vardı. Beslenme programını ona özel düzenledik. Tıbbi beslenme takviyeleri, bitkisel destek tedavileri, ozon ve C vitamini gibi tamamlayıcı tedavilerle organ oksijenlenmesi ve iştahını arttırıcı uygulamalar yaptık. Arkasından da hedefe yönelik kanser tedavisi ile kişiye özel düşük doz kanser kemoterapisine başladık. Vücutta beslenmeyi bozmadan kanser hücrelerini aç bırakmada kullandığımız bir yöntem uyguladık. Bunda kanser hücrelerinin enerji ihtiyacı kaynağı olan kan şekerini kontrollü bir şekilde düşürüyoruz. Bir bakıma aç bırakıyoruz kanser hücrelerini. Arkasından düşük doz kemoterapi verdiğimiz zaman da abandone olmuş, enerjisini kazanamayan kanser hücrelerini daha az yan etki ile daha rahat yıkabiliyoruz. Yaklaşık altıncı aya geldik ve sarılığı düzeldi, karaciğerdeki kanser kitlerini de önemli ölçüde tedavi ettik” dedi.’KÜBALI DOKTORLAR BİLE YAPACAK BİR ŞEY YOK DEDİLER’1986’dan bu yana Hollanda’da yaşadığını anlatan Cengiz Kara ise Hollanda’da kanser teşhisi olduktan sonra ameliyat olup kemoterapi aldığını belirterek, “2016’da bu bağırsak hastalığına yakalandım. Ameliyat oldum 2 sene sonra tekrarladı. Karaciğer akciğere yayıldı. Kemoterapi de yaptılar, ama yapacak bir şeyimiz yok, evine gidebilirsin dediler. Türkiye’ye geldim, Kübalı doktorlara da göründüm burada. Onlar da yapacak bir şey yok dedi. Sonra bir tavsiye ile geldiğim Canfeza Hocamıza geldik. Sağ olsun hocam 5 buçuk ay içerisinde elinden gelen tüm çabayı gösterdi. Şimdi kendimi çok iyi hissediyorum. 58 kilodan şu anda 68 kiloya çıktım. Film çekildi, yüzde 40, 50 iyileşme ve düzelme var kanserimde” diye konuştu.’SODA, KANSER HASTASININ ÖMRÜNÜ KISALTIYOR!’Kanser hastalarının en büyük hatasının alternatif tedaviler adı altında yanlış yönlendirmelerle hayatlarını tehlikeye attığını vurgulayan Prof. Dr. Canfeza Sezgin, “Hastalar, ilaçları ile olumsuz etkileşime girecek bitkisel ürünleri veya uygulamaları alıyorlar. Bikarbonat veya soda kanserin tedavisidir deniyor. Mümkün değil böyle bir şey. Yemek sodası veya bikarbonat, özellikle ağız yoluyla alınan kanser ilaçlarının etkisini bozuyor ve kanser hastasının daha erken ölümüne neden olduğu da çalışmalarla gösterildi. Örneğin sarı kantaron birçok bitkisel karışımda var.

Kanser tedavilerinde ilaçların etkisini bozuyor.

Yine meyan kökü, platin grubu kemoterapi ilaçların etkisini bozuyor. Kurkumin dediğimiz zerdeçalda bulunan maddeler, meme kanserinin tedavisinde kullanılan bazı ilaçlarla etkileşime girebiliyor veya meyan kökü, dulavratotu yağı, maydanoz kürleri, civanperçemi gibi bitkiler meme kanseri hücrelerini çoğaltabiliyor. Hasta, özellikle meme kanserinde bitkisel tedavi diye bunları alıyor ve kanseri ileri derecede yayılmış bir şekilde bize geliyor. Biz zaten kanser tedavisini yaparken bu türden tamamlayıcı tıp tedavilerini bilimsel düzeyde yapıyoruz. O nedenle hastalar bilip bilmeden bu kürlere yönelmemeli” dedi.’EKMEK YASAK DEĞİL, AMA TAM TAHILLI OLACAK’Kanser hastalarının beslenmesinde sofranın renkli olmasını tavsiye ettiklerini anlatan Prof. Dr. Sezgin, şu önerilerde bulundu: “Kanser hastalarının en önemli sorunu sindirim konusundadır. Sebzelerin sindirimi de zordur, ama mutlaka sofrada olması gerekiyor. Karışık sebze çorbaları, et suyu, tavuk suyu olabilir şeklinde tüketilebilir. Köftenin sindirimi daha kolay olduğu için kırmızı ette köfte tercih ediyoruz. ya da yağsız kırmızı et öneriyoruz. Eğer süt alerjisi veya süt intoleransı yoksa özellikle yoğurdu ve kefiri mutlaka sofrada bulunduruyoruz. Yapılan çalışmalar, basit şekerli gıdaların hem kanser riskini artırdığı, hem de kanser hastalarının ölüm riskini artırdığını göstermiştir. Ekmek yasaklaması kesinlikle yok, ama beyaz veya işlenmiş ekmek değil; tam tahıllı ekmekleri mutlaka soframızda tutacağız.”KEMOTERAPİ YAN ETKİLERİNİ AZALTAN İÇECEKKanser tedavisi görenlerin yan etkilerden korunmak ve kemoterapiye bağlı hasarları azaltabilmesi için içecek tarifi de veren Prof. Dr. Canfeza Sezgin sözlerini şöyle noktaladı: “Bir bardak badem sütü veya su veya şeker hastalığı yoksa portakal suyu; bir fincan doğranmış elma veya armut veya muz; bir fincan çilek veya ahududu; bir çorba kaşığı badem veya ceviz veya fındık içi; dört yaprak taze nane; 2 tatlı kaşığı rendelenmiş taze zencefil; bir tatlı kaşığı limon suyu; bunları blenderda karıştırıyoruz. Bunun yarısını sabah, yarısını akşam tüketiyoruz. Tercihen aç karna tüketelim ki diğer gıdalarla karışmadan yararını maksimum alalım. Bu tür bitkisel kürler veya suların özellikle ağızdan alınan ilaçlarla aynı saat içinde alınmamasını tavsiye ediyoruz. Onun dışında kullanımları emniyetlidir.”
– İstanbul

Kaynak: DHA