Özlem Esen
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr
Benjamin Franklin, “Bir Gram Koruma Bir Kilo Tedaviye Bedeldir” demiş. Sağlığımızı korumanın aslında neden önemli olduğunu tek bir cümleyle özetlemiş. Tüm dünyada kalp damar hastalarının sayısında hızlı bir yükseliş söz konusu. Örneğin; Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık her 40 saniyede 1 kişi kalp krizi geçiriyor.
Ülkemizde de durum pek iç açıcı değil. Kalp damar hastalıklarını tetikleyen faktörlerin başında gelen sigara içiminin yaygınlığına, stres, aşırı artan şeker ve tuz tüketimi de ekleniyor. Sizlerle bundan sonra bu sayfalarda bir araya geleceğimiz ilk yazımda hem kalple ilgili en çok merak edilen soruları cevaplandırmaya hem de kalp hastalıklarında neden tek bir doktorun hastayı takip etmesinin gerekliliğine dikkat çekmeye çalıştım. Kalp damar hastalıkları neden çok önemli? Kalp damar hastalıklarına bağlı her yıl yaklaşık 17.5 milyon kişi ölmekte ve kalp damar hastalıkları, dünyanın 1 numaralı ölüm sebebi olarak yerini korumaktadır.
Kalp damar hastalığına bağlı ölüm dediğimizde kalp krizi ve inmeye bağlı ölümleri anlıyoruz. Tabii bunların büyük bir kısmı kişi için beklenmedik ve en korumasız olduğu anda gerçekleşmektedir. Bu kadar ölümcül olabilen bu sağlık sorunu, erken tanı yöntemleriyle teşhis ve tedavi edilmesi durumunda yüzde 75 oranında önlenebilir olması da ayrıca önem arz etmektedir. Peki kalp krizi neden uyarı vermiyor? Kalp damarlarında “damar sertliği” olarak ifade edeceğimiz ateroskleroz başlayıp ilerleyene kadar hiçbir belirti vermez. Kalp krizi genellikle kalbi besleyen koroner damarlarda kolesterolün birikmesiyle oluşan yağlanma bölgesinin ani pıhtıyla tıkanmasıyla meydana gelir. Bu pıhtılaşma öncesi nadiren kişiyi uyaran çabuk yorulma, göğüs ağrısı, çarpıntı gibi şikayetler ortaya çıkar. Ancak çoğu zaman herhangi uyarı olmadan gelişir.
Kalp krizi riski önceden bilinebilir mi? Kişinin kalp krizi riskini hesaplanmasını, “deprem” riskini hesaplanmasına benzetebiliriz. Nasıl ki deprem risk altındaki bölgeleri ve depreme dayanıksız yapıları etkiliyorsa, kalp krizi de özellikle genetik altyapıda sıkıntıların ve yaşam şeklinin uygun olmadığı kişileri daha çok ilgilendiriyor. Bunun için de kişilerin en az 10 yıllık kalp krizi ve kalp damar hastalığına bağlı ölüm olasılığının hesaplanması gerekiyor. Yani ne kadar uzmanla koordineli bir yaşam, o kadar kalp krizi riskini minimuma indirme de diyebiliriz. Klasik kalp check-up programları kalp damar hastalığının erken teşhisinde neden yetersiz kalmaktadır? Klasik anlamda yapılan kalp check-up programları içerik olarak kan tahlili, ekokardiyografi ve efor testi gibi tetkikleri içermektedir. Bu tetkikler ile kişide hiçbir şikayet ortaya çıkmadan kalp hastalığının yani “gizli kalp damar daralması” teşhis edilme olasılığı yüzde 70 kadar düşük olabilmektedir. Öte yandan bu testlerin tamamen normal olması kişinin kalp riskinin sıfır olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü damar sertliğinin başlangıç evresinde bu testler tamamen normal bulunmaktadır.
Yeni nesil veya kişiye özel kalp risk değerlendirilmesi nasıl yapılmalı?
Günümüzde gençlerde (erkeklerde 40 yaştan, kadınlarda 45 yaştan önce) kalp hastalığı artmaktadır. Bu nedenle değişik yöntemler kullanarak kişide hastalık durumunu ve risk yapısını belirlemek hayat kurtarıcı olmaktadır. Bu testlerin başında fonksiyonel ileri kalp görüntüleme tekniklerinin kullanması gelmektedir. Bu testler stres ekokardiyografi olarak nitelendirdiğimiz ekokardiyografi ve efor testinin özel şartlarda birlikte yapılmasıdır. Stres ekokardiyografi ile şikayet olmadan damar hastalığı saptanması olasılığı sadece efor testine göre çok daha yüksektir. Özellikle ailede erken kalp hastalığı olan riskli kişilerde ise “çok kesitli bilgisayarlı tomografi” ile “sanal anjiyografi” tetkiki ile damar haritasını yüzde 100’e varan netlikle görüntülemek mümkün.
Bütün bu tanı yöntemlerinin tabii olmazsa olmaz parçası; standart kan tetkikleri olduğu kadar kişiye özel farklı analizlerin yapılmasıdır. Diyabet yatkınlığı olanlarda metabolik belirteçler, oksidatif stres testi, lipoprotein (a) seviyesi bakılması gibi tetkiler yapılabilmektedir. Daha genç yaşlarda ise çoklu gen analizleri yaparak genetik risk skorlaması kişinin erken yaşta kalp krizi riskini öngörebilmemize imkan vermektedir. Tabii bu riskler tespit edildikten sonra sıra, kişinin hastalığa karşı önlemler ile korunmasına geliyor. Kalp damar hastalığına karşı korunmada tek doktor takibi neden önemli? Herkes için kalp krizi riskini oluşturan neden farklı olabilmektedir. Örneğin; yoğun sigara içen birisinin sigarayı bırakması, hareketsiz olan kişinin düzenli egzersize başlaması kalp krizi riskini yüzde 50 azaltmaktadır.
Obezite, insülin direnci, hipertansiyon ve yüksek kolesterol için belirlenmiş tedavi hedefleri kişiye göre bireyselleştirilerek gerekli görüldüğü takdirde ilaç tedavisine başvurulması önemlidir. Bu bağlamda kişiselleştirilmiş, güvene dayalı uzun soluklu doktor hasta ilişkisinin hastanın yaşam süresine olumlu katkıda bulunduğu yakın zamanda İngiltere’de yapılan bir araştırmada ortaya konmuştur. Bunun en önemli unsuru ise doktorun hastayı tanıyarak ona en uygun tedavi seçeneğini yıllar içinde ‘’terzi’’ titizliğiyle sunmasıdır. Kişiden beklenen değişikliğin yaşamına yapacağı olumlu katkıya inanması ve bu mücadele yalnız olmadığının ifadesi aslında kardiyologlar olarak bize düşmekte.
Kaynak: Boss Life Dergi