Emek emek, ilmek ilmek kendini geliştirmiş, başarılarıyla hem Ankara’da hem de İstanbul’da isminden söz ettiren, halkla ilişkilerde ülkemiz adına önemli girişimlerde bulunan genç iş kadını Niş Pr Ajans Başkanı Nesrin Gündüz ile halkla ilişkileri değerlendirdik. Başarılı bir şirket itibarı için halkla ilişkilerin önemini Nesrin Hanım ile siz değerli Bosslife okurları için konuştuk, keyifli okumalar…
•Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1983 Samsun doğumluyum. Ankara Üniversitesi İşletme ve ardından Karadeniz Teknik Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümlerini tamamladım. Karadeniz Bölgesi’nde etkin bir televizyon kanalında muhabirlik ve ardından haber spikerliği yaptım. Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası’nda 5 yıl Halkla İlişkiler Sorumlusu olarak görev aldım. İstanbul’da PR ajansında Medya Direktörlüğü yaparak markalara; Kriz Yönetimi, Medya İletişimi, İtibar ve Marka Yönetimi, Etkinlik İletişimi ve Yönetimi, Kurumsal Sosyal Sorumluluk/STK Proje Yönetim ve İletişimi hizmetleri sundum. 2013 yılında merkezi Ankara’da bulunan kendi ajansını kurdum. NİŞ PR Ajansı; İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun pek çok ilinde bulunan markalara hizmet vermeye devam ediyor. Üniversitelerde ve çeşitli panellerde marka ve itibar yönetimi, girişimcilik seminerleri vererek TOBB ETÜ ile ortak eğitim işbirliği çalışmaları yürütüyorum aynı zamanda TOBB Kadın ve Genç Girişimciler Kurulu üyesiyim. Türkiye’nin önde gelen markalarının İtibar ve Marka Yönetimi ile Medya İlişkilerini yönetmeye devam ediyorum.
•Halkla İlişkiler ülkemizde hala tam anlamıyla anlaşılamıyor, nedir Halkla İlişkiler?
Halkla ilişkiler, bir yönetim fonksiyonudur. Halkla ilişkiler, kurumun ya da kişilerin itibar yönetimidir. Halkla ilişkiler, kurumların, markaların ve kişilerin aynasıdır. Aynaya yansıyanlar ise halkla ilişkilerin sonucudur. Halkla ilişkiler, dün, bugün ve gelecek üzerine kuruludur. Bu nedenle bugünü kurtarma amaçlı değildir, süreklilik gerektirir. Halkla ilişkiler sadece küpür derlemek demek değildir. Sadece basında haber çıkartmak da değildir. Halkla ilişkiler lokanta, restoran, bar gibi yerlerdeki yer göstericilik ya da müşteri çekme eylemi değildir. Kurumun kamuoyundaki imajının güçlendirilmesi ve prestijinin artırılması, sevdirilmesidir.
•Halkla İlişkiler sektöründe kadınların rolü nedir?
Halkla ilişkiler sektörünün önde gelen uluslararası networklerinden biri olan Global Women in PR (GWPR), 2017 araştırmasında kadınların küresel PR sektörünün üçte ikisini temsil etmesine rağmen, dünya genelindeki en iyi 30 PR ajansında CEO’ların yüzde 78’inin ve yönetim kurulu üyelerinin de yüzde 62’sinin erkeklerden oluştuğunu ortaya koydu. Halkla ilişkiler mesleğini icra edenlerin %70’i kadın olmasına rağmen erkekler işe alım, yüksek maaşlar ve yönetim pozisyonlarına terfi konularında ayrıcalıklı durumda. Halkla ilişkiler kadınların oldukça tercih ettiği ve istihdam edildiği bir meslek. Farklı ülkelerde yapılan çeşitli araştırmalarda halkla ilişkiler sektöründe kadın oranının erkeklere göre daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Ancak kadınların daha düşük konumlarda istihdam edildiği, yönetsel konumlara yükselemediği, cam tavanla karşılaştığı, daha düşük ücretlerle çalıştırıldığı, terfi konularında erkeklere göre daha dezavantajlı olduğu da araştırmalarla ortaya konulmuştur. Halkla ilişkiler, aynı zamanda imaj problemleri ve herkesin yapabileceği kolay bir iş görülme sorunları ile de sıklıkla anılmaktadır. Dolayısıyla çoğunlukla kadınların icra ettiği bir meslek olarak halkla ilişkilerin çözme yönünde çaba gösterdiği/göstermesi gereken birçok sorun bulunmaktadır.
•Kadınların genel anlamda iş dünyasında ki konumu ne durumda?
Türkiye’de 2007’den 2015 yılına kadınların işgücüne katılım oranı önemli bir iyileşme içinde oldu. Kadınların istihdam oranı erkeklerden daha büyük oranda artarak %21’den %27,5’e yükselmiştir. Dünyanın neredeyse tamamında kadınlar, erkeklere göre daha az kazanmaktadır. Bununla beraber, 2015’e gelindiğinde başta ev işleri olmak üzere yaklaşık 20 milyon kadın halen çeşitli gerekçelerle işgücüne dâhil değildir. Kadın istihdamındaki artışa karşılık orta ve üst düzey kadın yönetici sayısının yeterince artmadığı hatta oransal olarak düştüğü görülüyor. Toplam istihdam içinde 2007 yılında kadınların %18’i orta veya üst düzet yönetici iken, 2015 yılında söz konusu oranın %14’e kadar gerilediği açıklandı. Bunun nedenleri çeşitli olabilir. Bunlardan birincisi kadın istihdamı artarken, kadınların iş ile beraber ev içi sorumlulukları üstlenmeleri. Başka bir ifadeyle kadının kariyer aşamasında ev içi sorumluluklarına yönelik desteklerin yetersiz kalması buradaki sonuçta belirleyici olmaktadır. Bir diğer neden ise işgücü piyasasına yeni giren genç kadın işçilerin yönetici olmak için yeterli deneyime sahip olmaması veya vasıfsız işlerde çalışmasıdır.
•Halkla İlişkiler sektöründe yeni bir oluşuma imza atıyorsunuz, bilgi verir misiniz?
Sektörümüzün başında da belirttiğimiz gibi hala kendini tam anlatamama ve benzeri pek çok sorunu var. Bizler bu sorunlara bir an evvel çözüm üretmezsek daha büyük sektörel sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Yeni gelen nesil bu anlamda özellikle bilinçlendirilmeli. Halkla ilişkilerde sadece ilgili kurum ya da markayı değil basınla ilişkileri toplumsal faydayı ve pek çok dengeyi yönetmeniz gerekir. Her bir aşama kendi içinde kriz iletişimini doğurur. Tüm bu konular çerçevesinde de sağlam temellere kurulu oluşumlar büyük önem taşıyor. Bu konuda önemli eksikliği gidermek amacıyla merkezi Ankara olmak üzere tüm Türkiye’yi kapsayan bir dernek kurduk. MİPDER – Marka ve İletişim Profesyonelleri Derneği Tamamen profesyonel, sektörün içinde yetişen bir yönetim kadrosuna sahip MİPDER. Markalaşma süreci ülkemizde çok sancılı. Hala başlangıç seviyesinde sayılırız. Yeni yeni fark ediliyor “marka” olmanın hem dünya piyasasında hem de iç piyasada nasıl büyük bir avantaj ve kar sağladığı. Markalaşma, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülke firmalarının dünya pazarlarında yer sahibi olma ve ticaret hacmini arttırma bakımından çok önemli bir unsur. Markalaşmak aslında şirketiniz için yaptığınız bir yatırımdır. Başlangıç aşaması maliyetlidir. Reklam, pazarlama faaliyetleri, ürün geliştirmek için yaptığınız çalışmalar ilk aşamada gider hanesine yazılır. Fakat belirli bir süre sonra bu yaptığınız çalışmaların karşılığını görmeye başlarsınız. Yaptığınız harcamaları telafi eder, daha fazlasını kazanırsınız. Ve bu kazanç istikrarlı bir hale gelir. Tüketiciler marka olan ürünlere daha fazla para ödemekten çekinmezler. Çünkü tüketiciler marka olan ürünleri diğerlerine göre daha değerli görürler. Ve daha fazla ödenmesini hak ettiklerini düşünürler. Bu şekilde marka olan firmaların kar marjları yükselir. Belirli bir sürenin sonunda daha fazla kazandıklarını görürsünüz. Marka olmanın en önemli avantajlarından biri, tüketicinin zihnindeki soru işaretlerini azaltmasıdır. Tüketici marka olmuş bir ürün veya hizmeti alırken daha az düşünür. Akıllı, iş bilen iş adamları tüm bu faktörlerin farkındadırlar. Vizyon sahibi oldukları için daha uzun vadeli bakabilirler. Şirketlerine yatırım yapar. Çaba harcar, markalaşırlar. Daha sonra ise güçlü bir marka haline gelip, güçlü bir yapıya sahip olurlar. Bu sayede hem saygınlık kazanırlar, hem de başarılı olurlar. Kurumların daha kendi içinde Kurumsal İletişim departmanları dahi yok. Özellikle Anadolu firmalarında tek kişi istihdam ediliyor o da zaten hem halkla ilişkiler, hem ik. Hatta bazı yerlerde hem de sekretaryayı da yapan kişi oluyor. Oysaki bir kurumun en önemli departmanıdır halkla ilişkiler ve kurumsal iletişim. Bizler gerekirse tek tek tüm şirketlere bunu yılmadan anlatacağız. Yeni gelen nesille buluşmalar organize edip onlara ihtiyaç duydukları her noktada destek olacağız. Projeler geliştirip el birliği ile bu süreci hızlandıracağız.
Kaynak: Boss Life Dergi