“ZİHİNSEL DÖNÜŞÜMÜ GERÇEKLEŞTİRMELİYİZ”

Uzun bir zamandır inşaat sektörünün ana merceğinde yer alıyor kentsel dönüşüm konusu. İstanbul’da başlayan yoğun bina yenileme hareketi, Ankara, İzmir, Bursa gibi büyükşehirlere de yayıldı. Malumunuz, Türkiye bir deprem ülkesi ve 15 yılda 7,5 milyon binanın bir an önce dönüştürülmesi gerekiyor. Kentsel dönüşüm bu kadar hayatımızın içerisindeyken gerçek kentsel dönüşümün nasıl yapılması gerektiğine dair tartışmalar sürüyor. Kentsel dönüşüm konusunda uzman isimlerden Kentsel Dönüşüm Uzmanı Mimar Nihat Şen ise kendi geleneklerimizi bozmadan, Türk örf ve adetlerine uygun yaşam biçimini sunan bir kentsel dönüşümün, her şeyden önce zihinsel dönüşümün gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtiyor. Kentsel dönüşüme, dünyanın kültür başkenti İstanbul’da kentsel dönüşümde gelinen son noktayı Kentsel Dönüşüm Uzmanı Mimar Nihat Şen anlattı.

• Son birkaç senedir gündemimize oturan kentsel dönüşüm nedir?

Çarpık kentleşmeden daha düzenli, planlı ve vizyonel bir kentleşmeye dönüşümü, yeraltı-yerüstü kaynaklarının verimli kullanılmasını, kaybolan manevi değerlerin, komşuluk ilişkilerinin, mahalle değerlerinin geri kazanılmasına imkân sağlayan, yenilebilir enerjiyi ve çevresel faktörleri ön plana alan, sağlıksız yaşam alanlarından daha sağlıklı yaşam alanlarına dönüşümü sağlayan, yeraltı-yerüstü tarihi eserlerimizin gün yüzüne çıkarılmasına ve korunmasına

olanak sağlayan ekonomik, ömrünü yitirmiş ve can kaybına neden olabilecek binaların, doğal afetlere dayanıklı binalara dönüşümüne imkân sağlayan yapıyı kentsel dönüşüm olarak yorumluyorum. Ya da kentsel dönüşüm yasası bana bunu ifade ediyor. Dönüşümü yapılacak olan yerlerin uzun vadeli ve kentsel dönüşümün içeriğini baz alan planlamalar olmalı. Ayrıca finansman modellerinin, bütçe kaynağının ve satış öngörüsü projeye başlamadan önce planlanmalıdır. Ama bugüne kadar görmek istediğim bir çalışmayı da henüz görebilmiş değilim.

• İstanbul’da kentsel dönüşüm problemlerine örnek olabilecek uluslararası alandan bir kent örneği verebilir misiniz?

Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’deki gibi çok geniş anlamda
bir kentsel dönüşüm yoktur. Ancak dünyada mevcut binaların yenilenmesi, korunması gibi uygulamalar bulunmaktadır. Türkiye’de uygulanan ise, yaşam riski olan binaların veya alanlarda yerinde kentsel dönüşüm yoğunluk artırılarak yapılmaktadır. Yurt dışında yapılan çalışmalarda şehir merkezleri korunarak, yoğunluk şehir merkezleri dışına kaydırılarak yeni yeni yerleşim alanları (rezerv alanlar) oluşturulmuş, merkezdeki binalar korunarak yenilenmesi yapılmıştır.

• Ülkemizden ideal bir kentsel dönüşüm örneği gösterebilir misiniz?

İdeal bir kent örneği olarak Eskişehir’i gösterebilirim. Mevcudiyetini bilerek, şehirde hangi alanlar büyütülmek istenmiş ise ona göre planlamalar yapılmış, sosyal donatı alanları yaratılmıştır. Yaşayan insanların gereksinimlerini sağlayacak yeşil, spor, rekreasyon, kültür alanlara gibi alanlar oluşturulmuştur. Cazibe merkezli planlama

yapılmak suretiyle çevre yerlerden de bu anlamda turist ve ziyaretçi çekmektedir. Şehir tarihine de sahip çıkarak yok olmaya yüz tutmuş tarihi zenginlikleri topluma yeniden kazandırmış, aynı zamanda eğitim, kültür ve sanayi kenti olarak konumunu konuşlandırmıştır.

• Mega şehir İstanbul’da kentsel dönüşüm nasıl olmalı?

Türkiye’nin en büyük metropol şehri İstanbul için söylenecek tabii ki de çok şey var. Nüfusu 16 milyona ulaşmış bu şehir, kentsel dönüşüm çalışmalarında istenilen hızı ve sonucu verememektedir. Son açıklanan deprem raporunda da belirtildiği üzere, olası bir depremde en fazla etkilenen şehir İstanbul olacaktır. Özellikle enerji birikiminin en fazla olduğu Marmara Bölgesi, biriken enerjiden dolayı her

geçen gün deprem şiddetinin artacağını göstermektedir. Hâlâ bu
işin yeterince ciddiyetine sahip çıkılmamakta ve toplum bu konuda yeterince bilgilendirilmemektedir. Olası bir 7 şiddetinin üzerindeki bir depremde İstanbul’da vahim sonuçlar çıkacağı aşikârdır. Yıkımın, hasarın ve can kaybının en fazla olacağı yerin başında da İstanbul gelmektedir. Bir an evvel yerel idareler taşın altına elini hızlı bir şekilde koymalı, kentsel dönüşüm çalışmalarına hız vermelidir.
Kâr elde edici bir dönüşüm planlamasına geçmemelidir. Bu yasa kapsamında yerel idareler, çarpık kentleşmenin daha düzenli ve uzun vadeli planlamasını yaparak düzenli bir şehir imkânına sahip olacaklardır. İstanbul bu gelişimine göre yeni bir imar aksları ve yeni planlar yaparak merkezleri rahatlatma yoluna gitmelidir. Tüm bu çalışmaları yaparken bizleri biz yapan değerleri tekrar hatırlamalı ve ona göre çalışmalar yapılmalıdır. İstanbul bugüne kadar olduğundan fazla önem arz eden bir şehir durumuna dönüşeceğinden, değişimini de buna göre ayarlamalıdır. İstanbul artık kendi enerjisini kendi üreten kent konumuna girmelidir. Bu nedenle de başta İstanbul olmak üzere, her şeyden önce “Zihinsel Dönüşüme Geçmeli ve Yapmalı” ki hazırlıklı olunabilsin.

• İstanbul’un dünya şehirleri arasındaki marka değerini arttırmak için neler yapılması gerekiyor?

Büyük bir metropol olan İstanbul’un marka değeri aslına
bakarsanız istediğimiz düzeyde değil. Oysa İstanbul, doğal ve
tarihi güzellikleriyle dünya başkenti! Bu yüzden İstanbul’un marka değerinin, geçmişi çok yakın tarihe dayanan dünya şehirlerine göre daha üst seviyelerde olması gerekiyor. İstanbul’un marka olabilmesi için öncelikle sürdürülebilir standartlarımızın olması şart! Yani çarpık kentleşmenin önüne geçmeli, trafik sorununu ortadan kaldırmalı, tarihi eserlerini koruyan ve bunları iyi pazarlayan bir şehir ortaya çıkarabilmeliyiz. İki kıtanın merkezinde olan bir şehirde insanların bir bölgeden başka bir bölgeye kolayca ve güvenle geçebilmeli.
Ancak biz hâlâ bu ulaşım standartlarını sağlayabilmiş değiliz. Son 15 yılda ulaşım ağında çok önemli kademeler kaydedildi. Üçüncü köprü, Avrasya Tüneli gibi ulaşım kanallarının devreye girmesi, bu şehrin ihtiyaç duyduğu çözüm kanallarıydı. İstanbul’un marka değeri özellikleri: Tarihi zenginlikleri, doğal güzellikleri, kültür mozaği
ve Boğaziçi’dir. Bu özellikleri ön plana alan çalışmalar yapılarak dünya ölçeğinde tanıtım yapılmalıdır. Konaklamasından ulaşımına, yemeğine, eğlencesine kadar her şeyi planlayarak standarda oturtmak gerekiyor. Tabii bu standardı getirirken de işin özünden kopmamamız lazım. İstanbul’u ruhunu yansıtan ögelerle bu şehri bir cazibe merkezine haline dönüştürmeliyiz.

• Siz şehre baktığınız zaman şehrin hangi noktalarını nasıl değiştirmek isterdiniz? Hayalinizdeki İstanbul’u anlatabilir misiniz?

İstanbul’a baktığımda şehrin tarihi dokularının baskın olduğu noktaları bir an önce koruma altına alırdım. Bu tarihi dokular, aynı zamanda şehrin mimari özelliğini, yaşam şeklini, kültür mozaiğini ortaya çıkarmaktadır. Haliç, Eyüp, Balat bölgesini, Taksim Beyoğlu, Sur içini, Eminönü, Sirkeci, Beşiktaş, Yıldız, Üsküdar, Çengelköy, Beykoz bölgelerini “kültür yolu” ile birbirine bağlardım. İnsan yoğunluğunu merkeze alan değil, ulaşım akslarını oluşturduktan sonra merkez dışına yeni yerleşim alanları yaratarak almaya çalışırdım. Belirli bölgeleri araç trafiğine kapatarak, insanların
beşeri ilişkilerini güçlendirici açık alışveriş aksları yaratırdım. Kentsel dönüşüm kapsamında İstanbul’un imar planlarını yasanın özünde bulunan kriterleri baz alarak yeniden yapmayı isterdim. Tarihi zenginliklerimizi ön plana çıkararak, tabiat güzelliklerini koruyarak, yatay mimariyi baz alan kent kimliğini ön plana çıkaran planlamalar yapardım. Tüm bu planlamaları yaparken de mülkiyet hakkını koruyacak ve bölgesel cazibe merkezleri yaratacak bir çalışma izlerdim. İnsan odaklı ve gelişen teknoloji ile bizi biz yapan değerlerimizi koruyarak, uzun vadeli geleceğe dönük planlar yapmak isterdim.

Kaynak: Boss Life Dergi