Dünya Pop Müziğini Küçük Bar Sahnelerine Taşımak Zor…

Bu ay sevgili dostlarım, Ankara’nın en başarılı müzik gruplarından REPLAY ile siz değerli okuyucularımız için hem fotoğraflar çektik, hemde biraz sohbet ettik. Bakalım neler anlatmışlar?

Ne zaman ve nasıl kuruldu Replay?

Sezer : Grubun en eski elemanı olan Uğur anlatmalı.

Uğur : Grubun temellerini, 2009 yılında bizim evde attık. (Gülüşmeler) Tam olarak en eski bassçılarımızdan İlker ile birlikte evde konsol oyunu oynarken. Şaka değil! Sonra grup bir çok kez değişti. Hem tarz olarak, hem de yüz olarak. Son halimiz işte bu.

Dünden bugüne bir çok farklı kişi ile çalıştınız. Grup son haline nasıl geldi?

Gökhan : Gruba girmeden önce kafamda böyle bir proje zaten vardı. Hatta bir kaç grupla da bu tarzı yapmayı denedim, fakat hiçbiri içime sinmedi.  Replay’e girdiğimde 90’lar pop çalıyorduk. Ben de kafamdaki projelerden bahsettim. Kadro da bunun için zaten idealdi. Kafa kafaya verip yavaşça grubu bugünkü formatına taşıdık.

Çağdaş : Ben gruba yeni girdim aslında. Yakın arkadaşlarımla bu kadar sevdiğim tarzda şarkıları çalıyor olmak mutluluk verici. Bu sahne enerjimizi daha da yükseltiyor.

Sezen : Replay ile bir araya gelmeden önce çok tesadüfi bir hikayem var grupla ilgili. Lise mezuniyetimin olduğu gece eğlenmek için gittiğimiz mekanda Replay vardı, ve o gece onların sahnesinde bir kaç şarkı söylemiştim. 5 yıl sonra onlarla birlikte çalışacağım o gün aklımdan bile geçmiyordu. 2015’ten beri birlikteyiz.

Ne tarz yapıyor Replay?

Uğur : Disco-pop olarak adlandırıyoruz. Günümüz müziğinin gerektirdiği teknolojik gelişimi sahneye en sağlıklı şekilde yansıtmaya çalışıyoruz. Şöyle oluyor ki şu an ki dünya pop müziğini küçük bar sahnelerine taşımak zor. Bunun için çok fazla müzisyene ihtiyaç duyuluyor ya da bizim gibi altyapı desteği ile bu soundu yakalayabiliyorsunuz. Kimilerine göre bu çok organik olmuyor fakat gelin görün ki yaptığımız müziğin altı çok fazla dolu. DJ Video klip ve radyolara göre yapılmış işler. Sahneye 3-4 müzisyen ile aktarmaya kalkınca eksik kalıyor. Kısacası bu müzik dünya da böyle icra ediliyor. Yenilikçi bakmak gerek. (Gülüşmeler)

Sahne enerjiniz çok yüksek. Bu dinamiği nasıl koruyorsunuz?

Sezen : Sahnede enerjimizi dinleyiciden alıyoruz. Yaptığımız müzik çok dinamik olduğu için ve ben zaten dans etmeyi sevdiğimden yerimde duramıyorum. Bu enerjiyi dinleyiciye de yansıtabilirsek karşılıklı enerjimizi yükseltiyoruz. Onlar eğlendikçe biz daha çok keyif alıyoruz.

Sezer : Sahne enerjimiz iyiymiş. Öyle diyorlar. Ben de duydum ama hiç izleyemedim. (Gülüşmeler) Yıllardır sahne de elimde enstürman çal-söyle modundan, eller serbest formatına geçince oldu sanırım. Popüler kültür eğlenmek için var. Biz de tarzımız gereği mecburen eğleniyoruz ve eğlendiriyoruz. 

Yabancı gruplardan ilham alıyor musunuz?

Gökhan : Kendi tarzımıza uygun yabancı grup ve sanatçıların hepsinin son işlerini titizlikle takip ediyoruz.

Sezen : Özellikle sahne performansı ve şovlarını takip ediyoruz. Bu bize ilham veriyor.

Grup olmanın avantaj ve dezavantajları nelerdir ?

Uğur : Para beşe bölünüyor. (Gülüşmeler.) Şaka bir yana davulcu olarak grup olmak güzel zira tek başına pek etkili olamıyorum. Şakayı bir yana bırakamadım.

Sezen : Her zaman yanında sana destek olan birilerinin olması güzel, bu çok büyük bir avantaj. Ben pek dezavantajını yaşamadım.

Sezer : Grup olmanın ruhu daha ayrı. Bir amaç için toplanan insanların aynı anda aynı şeyi hissetmesi başka bir enerji. Bunu anlatabilmem çok zor, izleyici daha iyi anlıyordur.

Müziğiniz için teknolojiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gökhan : Replay için teknolojiyi takip etmemek olanaksız. Çünkü günümüz müziğini sahnede yapmaya çalışıyoruz. Bu da çok fazla elektronik yeniliği sahneye adapte etmek için başarılabilir bir durum. 
Ankara’da müzisyen olmanın avantaj ve dezavantajları nelerdir?

Uğur : Kocaman bir şehirde çok kısıtlı kalmış bir işi devam ettirmeye çalışıyoruz. Çok olumlu şeylerden bahsedemem şu dönem için. Zaten genel olarak müzik adına ülkemizde olumlu bir şeyden bahsetmek zor. Ünlüyü daha da ünlü etmekten başka çalışan bir sistem sanırım yok.

İsmail : Uğur’a katılıyorum. Müzisyenlik hak ettiği değeri göremiyor malesef. Bu iş için verdiğimiz emeklerle, kazandıklarımız arasında uçurum var. Bu uçurum ne yazık ki negatif anlamda. Umarım bir gün bu düzen değişir.

Diğer röportajlarımızı okumak için tıklayın!

.