Her Şeye Sıfırdan Başlıyor Gibisin!

Yetenekli dansçı, barmen Ertan Acar ile sizler için sohbet ettik. Bizlere dans hayatını anlattı.

Ne zaman başladın dans etmeye?


İlkokul ikinci sınıfta başladım. Okulda halk oyunları seçmeleri olduğunu duydum. Evdekilere
bahsedince beni desteklediler. Abimle beraber seçmelere gittik ve dans hayatım başladı.

Peki o süreç nasıl devam etti?
Dansa başladıktan bir yıl sonra Alanya’ya taşındık. Tabii ki orada da okulun halk oyunları ekibine katıldım. Okul ekibiyle yarışmalara katılmaya başladık. Ekip olarak Antep Yöresi ile katılmıştık. İşte o gün, sadece sahneye ait olduğumu fark etmiştim. Bir yıl sonra yine aynı ekiple yarışmada bir üst tura çıktık. Daha sonra iki sene boyunca dizimde oluşan sakatlıktan dolayı danstan uzak kaldım. Bu sırada ekibimizde dağılmıştı. Yeni bir ekibin kurulduğunu duyunca ilk günkü heyecanımla katıldım. İlk defa Kars Kafkas oynamaya başlamıştım. Dans hocam Ali Erşah’ın postörümün düzelmesi konusunda çok fazla emeği oldu. Tabii ki yeniden yarışmalara girdik ve yine üst turlara çıkmaya başladık.

Profesyonelliğe ilk adımı nasıl attın?


Okulum bittiğinde dans edemeyeceğim endişesi yaşarken özel bir ekipten teklif aldım ve
profesyonelliğe ilk adımımı attım. Yazları dans ekiplerinde, kışları ise okul ekiplerinde eğitmenlik yaparak dans hayatımı sürdürdüm. Bir gün Ege Üniversitesi Türk Musikisi Konservatuarı’nın yıl sonu gösterisini izledim. O gün hayatım gerçekten çok değişti. Ben burada okumalıyım dedim ve o okulda okudum.Okulda ummadığın şeyler yaşadın mı?Okula girdikten sonra öğrendim ki bizim bölümün üniversiteler arası halk oyunları yarışmalarına
girmesi yasakmış. Bunun nedeni de haksız rekabet olmasıymış. Tabii bende bir miktar hayal kırıklığı yarattı. (Gülüşmeler) Ama ben de boş durmadım, diğer bölüm arkadaşlarımla beraber İzmir Turizm Folklor Gençlik ve Spor Kulübü’ne gittim ve orada yarışmalara hazırlandım. Üniversite hayatım boyunca çok iyi dereceler aldım. İlk Türkiye birinciliğime bu dernekle ulaştım.

Okulda ummadığın şeyler yaşadın mı?
Okula girdikten sonra öğrendim ki bizim bölümün üniversiteler arası halk oyunları yarışmalarına girmesi yasakmış. Bunun nedeni de haksız rekabet olmasıymış.Tabii bende bir miktar hayal kırıklığı yarattı. (Gülüşmeler) Ama ben de boş durmadım, diğer bölüm arkadaşlarımla beraber İzmir Turizm Folklor Gençlik ve Spor Kulübü’ne gittim ve orada yarışmalara hazırlandım. Üniversite hayatım boyunca çok iyi dereceler aldım. İlk Türkiye birinciliğime bu dernekle ulaştım.

Okuldan sonra nasıl devam ettin?
Özel sebeplerden dolayı İzmir’den ayrılmak zorunda kaldım. 2008 yılında Ankara’ya geldim ve artık halk oyunlarını geride bırakmıştım. Yeni bir kulvara giriş yapmaya çalışıyordum. Bu da “Free-Style” dans idi. Yaklaşık dört yıl free-style ile ilgilendim, hiçbir yarışmaya katılmadım. Postürümü geliştirmeye baktım ve dans etme isteğimi zirveye taşıdım.

Her şeye sıfırdan başlıyor gibisin ve iyi bir
ekipsen beklentiler çok daha fazla oluyor.

Yarışmalara hazırlık süreçleri nasıl oluyor?
Hiç vazgeçmeyi düşündün mü?Öncelikle şunu söyleyeyim, dans benim için nefes almak gibidir. Bu yüzden hiçbir zaman vazgeçmeyi düşünmedim. Yorucuydu evet ama aldığım haz ruhumu tatmin ediyordu. İZTFD’de yarışmalara girerken iş çok ciddi bir hal alıyordu. Hem derslerin ağırlığı hem de derneğin yaptırdığı antremanlardan dolayı vücuduma ve sağlığıma iki kat daha dikkat etmem gerekiyordu. Günlük vaktim kardiyo antremanları, sporcu diyetleri ve bunlara ek olarak bol bol yarışma videoları izlemekle geçiyordu. Zor ve yorucu. Ama ne kadar yorulmuş olursam olayım, ne kadar kas ağrısı çekersem çekeyim, parmaklarım nasır da toplasa aldığım haz hiç eksilmedi.

Kareografi sürecini anlatabilir misin?


Zor bir süreçtir, işkencelerle doludur.(Gülüşmeler) Herşeye sıfırdan başlıyor gibisin ve iyi bir ekipsen beklentiler çok daha fazla oluyor. Fakat üzerinden günler, haftalar geçtikten sonra bir şeyleri başarabildiğini görmek mutlu ediyor ve daha da zevk veriyor. Sonuçta yirmidört kişinin on dakika oynaması gereken bir kareografi ortaya çıkıyor. Biz aramızda çizgi diyoruz buna. Saatlerce kol kaldırdığımı, adım aldığımı biliyorum.

Takip ettiğin, sevdiğin dansçılar kimlerdir?
Aslında içerisinde dans olan herşeyi izliyorum ve takip etmeye çalışıyorum. Ama çoğu zaman rahatlamak için Keone ve Mariel Madrid çiftini izliyorum. Bunun dışında da şuan uğraştığım dans branşı içinde bulunan yani latin danslarının en iyilerinden olan Riccardo Cocchi – Yulia Zagoruycenko çiftini de takip ediyorum.

Şimdi neler yapıyorsun?
Şu anda dansın dışında barmenlik yapıyorum. Bunun yanında Daimond Dans Gençlik ve Spor Kulübünde latin dansları branşında yarışmalar hazırlıyorum. Bunun dışında yine aynı kulüpte zeybek dersi veriyorum. Şu sıralar ilk gün ki gibi heyecanlıyım.

Diğer röportajlarımızı okumak için tıklayın!

.

2 YORUMLAR

  1. “Geç kaldım,
    Her şeye biraz, kendime çok…”

  2. Hiç belli olmaz…..

Comments are closed.