Sosyal medya mecraları yokken olaylardan nasıl haberdar oluyorduk? Haberleri; gazete, televizyon veya radyodan alıyorduk.
Bizim haberdar olabilmemiz için o an olay yerinde bir medya profesyonelinin olması, o kişinin olay ile ilgili fotoğraf ve bilgi temin edip haber merkezine göndermesi, merkezdeki kişilerin de bunu yayınlaması gerekirdi. Bu aşamalardan birisi aksarsa veya yapılmazsa bizim o olaydan haberimiz olmazdı, ne fotoğrafını görebilirdik ne okuyabilirdik.
Gazete, televizyon veya radyo kurmak ve işletmek masraflı işlerdir. Teknik ekipmanlar pahalıdır, profesyoneller ile çalışmak masraflıdır. Geleneksel mecralar genellikle bu parayı reklamlardan kazanır ve dişliler dönmeye devam eder. Bu yüzden geleneksel mecralar daha temkinli ilerlemek zorunda kalabilirler, hatalı bir haber ile reklam gelirleri düşebilir.
Geleneksel medya bize “Sadece otur ve olayları benim açımdan izle” diyor, Filozof Marie-José Mondzain bu duruma “Balkon Etkisi” ismini vermiş. Geleneksel medya mecralarında gördüklerimizin, duyduklarımızın ve okuduklarımızın tamamen gerçek olduğunu düşünsek de, her zaman gerçekte olan ile bize aktarılan aynı olmayabilir.
Geleneksel medya mecralarının verdiği bilgiler ile olayı tek bir açıdan görebiliriz. Aşağıda bir olay var ve siz de balkondan izliyorsunuz. Olayı sadece balkondan gördüğünüz kadarıyla biliyorsunuz, müdahale edemiyorsunuz, edilgen durumdasınız. Balkondan olayları dar bir açıyla izlerken sadece gördüğünüz kadarına inanıyorsunuz.
Sizin balkonunuzun önünde olan olaylar size gerçeği yansıtmaz.
Özetleyecek olursak; geleneksel medya bizi olayları balkondan izlemeye mecbur bırakıyor ve kendisini takip eden kitleleri de yayınladıklarına inandırıyor, bu duruma “Balkon Etkisi” ismi verilmiş.
Geleneksel medyayı bu kadar eleştirdikten sonra şimdi de sosyal medyayı övmemi beklemeyin, artık orada da durumlar sanıldığı gibi değil.
Sosyal medya mecraları da gelirlerini geleneksel mecralar gibi reklamlardan elde ediyor. Bu yeni nesil dijital mecraların amacı bizi sitelerinden veya uygulamalarından çıkarmamak, sonuna kadar mecralarında bizi aktif olarak tutmaktır. Biz içeride ne kadar durursak sosyal medya mecraları da o kadar para kazanıyorlar. Online olmamız için de bize genellikle görmek istediğimiz şeyleri gösteriyorlar.
Algoritma adı verilen sistemler takip ettiğiniz kişilerin gönderilerini analiz ediyor, size en uygun içerikleri seçiyor ve size onu gösteriyor. Gerçekten görmeniz gereken içeriklerden bahsetmiyorum, ekrana biraz daha zombi gibi bakmanızı sağlayacak içerikler gösteriliyor, böylece mecrada daha uzun kalıyorsunuz.
Anlayacağınız sosyal medya dünyasında da bize yine daracık bir balkon bıraktılar ve dünyaya oradan yani kendi açılarından bakmamızı istiyorlar. İnsanlar bu durumu, vatandaş gazeteciliği ve doğru teyit mekanizmaları ile yenmeyi yeniden deneyecek.
Yarın vatandaş gazeteciliği ile ilgili yazacağım.
(Bu yazıda 365 kelime var) #100Gün100Kelime’de 45. gün sona erdi.