Alçıbay Kurucu Başkanı Mehmet Karakaş Anlatıyor…

4 yılda 11 kat büyüme göstererek ülkemizin ihracatta önde gelen isimlerinde olmayı başarmış bir Türk firması olarak Alçıbay Kurucu Başkanı Mehmet Karakaş ile Türkiye’de lokomotif ekonominin inşaat sektörü olması üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Yakın gelecekte piyasaya sürecekleri alçı plaka projelerinden ve ar-ge çalışmalarından bahseden Karakaş inşaat sektörü büyümeye devam ettikçe Alçıbay ürünlerinin tüm Dünya’ya ihracatına, üretim ve çalışan yatırımlarına hızla devam edeceğini Bosslife okurları için detayları ile anlattı…

• Öncelikle kendinizden bahseder misiniz?

1949’da Çorum‘un Kargı ilçesinde doğdum. Dört çocuklu memur bir ailenin çocuğu olarak doğup büyüdüğüm ilçeden askeri liseye kayıt yaptırarak ayrıldım. 1967 yılında mezun olmamdan başlayarak emekli oluncaya kadar geçen süreçte Edirne’den Kars’a kadar pek çok şehirde görev yaptım.

Genç yaşta emekli olduktan sonra sil baştan yeni bir hayat başladı benim için. Deneyimlediğim bazı işlerle ticari tecrübe kazanmaya çalıştım. Daha sonra ev tekstili üretimi yapmaya başladım. Bununla beraber Rusya ve Ukrayna’da kısa sürede edindiğim kurumsal çevre, yapı ve izolasyon malzemeleri konusunda bizi bölgede

ana tedarikçilerden biri haline getirdi. 2003 yılına kadar, bugün rakiplerimizden biri olan bir üreticinin distribütörlüğünü 9 yıl kadar yürüttükten sonra hâlihazırda yürüttüğümüz işletmeyi devralarak bugüne kadar gelen süreci başlatmış olduk

• Alçıbay’ın gelişim süreci hakkında bilgi verir misiniz?

Alçıbay’ı 2003 yılında 230 ton/gün kapasiteli olarak devraldık ve doğalgaz için yatırım yaparak tesisi verimli çalışır bir duruma getirdik. Altıncı ayın sonunda kapasiteyi yüzde 100 artırarak 500

ton/gün, birinci yılın sonunda ise ilave yatırımlarla beraber 1.050 ton/gün üretim yapar duruma geldik. Bu süreçte kapasitenin tamamı ihraç eder durumdaydık. O dönemde sürekli artan
talep bizi yeni yatırımlar için oldukça cesaretlendirdi ve deniz taşımacılığına elverişli olması sebebiyle Mersin’de yeni bir üretim noktası tesis ettik. 2008 yılında 12 milyon dolarlık yatırımla gerçekleştirdiğimiz bu tesis 1.000 ton/gün kapasiteliydi. 2016 yılında yapılan ilave yatırımlar bu tesisi 1.650 ton/gün kapasitesine ulaştırdı. Hâlihazırda günlük 2.700 tona kadar toz yapı alçıları ve alçı esaslı yapı levhaları üretimi gerçekleştirebiliyoruz.

• Ürünlerinizle sektörde nerede duruyorsunuz?

Toz formda yapı alçısı ve alçı levha çeşitleri üreterek inşaat sektörüne daha iyi seçenekler sunuyoruz. Alçı; uzun vadede küf üremesine mani olmasının yanı sıra yangına direnç göstermesi, ortamdaki nemi dengelemesi, ses dalgalarını azaltarak sağladığı akustik denge ile tüm dünyada tercih sebebi olan modern bir yapı malzemesidir. Bu yıl ocak ayında devreye aldığımız alçı plaka ürünleri, yenilikçi çizgisiyle sektörde beğeniyle karşılandı.

Dünya genelinde üreten insan kaynağının sayıca azalması uygulama fiyatlarını ters oranda etkiliyor. Alçı plaka uygulamaları rakiplerine ve diğer klasik yöntemlere göre çok daha rekabetçi uygulama hızına ve maliyetlerine sahip. Bölme duvar ve dekoratif uygulamalarda alternatif ürünler arasında daha ekonomik maliyetle ve daha az bir eforla alçı plaka uygulamak mümkün. Ürün geleneksel rakiplerine nazaran daha kusursuz işler çıkartılmasını sağlıyor. Uygulaması hem daha kolay ve hem de uygulama hataları yok denecek kadar az hale getiriyor.

• Ürünlerinizin uzun vadede varlığını devam ettirebilmesi için nelere ağırlık veriyorsunuz?

Öncelikle dünya genelinde kırkın üzerinde pazara servis götürüyoruz. Ürün kalitesini ve sürekliliğini eş değerde tutan yönetim anlayışı ile her ülkede kendine has ihtiyaca hitap eden yerel çözümler sunuyoruz. Örneğin; Afrika’da Avrupa’daki ya
da Rusya’daki ürünlerden tamamen farklı karakterde ürünlere ihtiyaç duyuluyor. Her bir bölge için çalışma süreleri ve kullanım özellikleri farklı ürünler üretiyoruz. Yine her bölge için değişiklik gösteren kalite belgelerine cevap veriyoruz. Avrupa için kullanılan edinilen REACH sertifikası uygulama
ve kullanım olarak Ukrayna için kullanılan UKR-Sepro sertifikasından değişiklik gösteriyor. Tüm bu sertifikalar ayrı bir yönetim, yeterlilik, takip ve bilgi birikimi gerektiriyor.

“Türki Cumhuriyetler, Balkan ülkeleri, Afrika ve Avrupa olmak üzere toplamda 40 ülkede 80 kadar müşteriye servis vererek tüm dünyayı kaliteli Türk alçısı ile tanıştırıyoruz.”

• Alçıbay’ın kalite politikaları hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Dört yıl önce Türkiye’de kendi sektörümüzde REACH belgesini ilk alan firma olduk. REACH bir Avrupa Birliği üreticileri kulübü olup sağlıksız koşullarda ya da kayıt dışı üretilen ürünlerin Avrupa’ya girmesini engellemeyi amaçlar. Bu belgeyi alan kuruluşlar tüm hammadde ve girdilerini yine REACH üyesi firmalardan sağlayarak tüm hammadde ve servis sürecinin kontrol edilebilir halde tutulmasını sağlıyorlar. Bu sayede toplam kalite sürekliliği ve çevrenin geleceği güven altına alınıyor. Sıkça duyduğumuz çoğunlukla uzak doğu menşeili, kaynağı ve üretim şekli belirsiz, sağlığa elverişsiz ürünler, diğer taraftan güven telkin eden rakiplerinden kesin bir biçimde ayrıştırılmış oluyor. Müşteriler artık yapı ürünleri seçiminde LEED, BREEAM ve DGNB gibi kuruluşlardan alınan EPD yeşil bina sertifikalı ürünleri tercih eden bir yapıya sahip. The International EPD System (Environmental Product Declaration) tarafından üretim akışımızdaki karbon ayak izi, enerji ve su tüketimi gibi nicel çevresel göstergeler incelenerek EPD sertifikasına layık görüldük.

• Yeni pazar arayışlarınız, satış ve satış sonrası çalışmalarınız ile ilgili bilgi alabilir miyiz?

Yurt içinde sektörle beraber büyüyen bir firmayız. Yurt
dışında ise ürünlerimizi lojistik servisimizle birleştirerek
hizmet veriyoruz. Ürünlerinizin yurt dışına kabul görmesi
ayrı bir mutluluk kaynağı ancak daha ciddi sorumlulukları
var. Yalnızca üreterek değil yurt dışına verdiğiniz servisin de arkasında durmanızı gerektirecek koşullardaki bir piyasada hizmet veriyoruz. Müşterilerinize sağladığınız lojistik kolaylıklar ürünlerin satışını doğrudan etkiliyor. Müşterileriniz sağladığınız ürünü karşı ülkede millileştirilmesi gibi hizmetleri de sizin sağlamanızı hatta kendi kullanım alanına kadar teslim etmenizi istiyor. Bu tür ürünleri bu denli geniş bir yurt dışı yelpazesine servis etmek oldukça büyük çaba, özveri ve geri besleme gerektiriyor.

Türki Cumhuriyetler, Balkan ülkeleri, Afrika ve Avrupa olmak üzere toplamda 40 ülkede 80 kadar müşteriye servis vererek tüm dünyayı kaliteli Türk alçısı ile tanıştırıyoruz. İnternetin de gelişmesiyle birlikte uzaktaki müşteriler daha ulaşılır hale geldi. Bu Uzak Doğulu rakiplerimiz için de geçerli tabii.

Ürünlerinizi dış piyasaya servis etmek uzun süren yol koşulları gereği, bölgesel satış yapmaktan daha disiplinli çalışma ve takipçi olmayı gerektiriyor. Yurt dışında servis verirken karşı karşıya kaldığınız zorluklar ve iş kültürü, yurt içindeki müşteri profiline nazaran birbirinden farklı metotlarla çalışmayı gerektiriyor. Dış ticaret ile uğraşırken almanız gereken ticari önlemler, kadronuzda bulundurmanız gereken personelin yeterliliği tüm şirket yönetim anlayışını doğrudan değiştiriyor. Ayrıca Türkiye’nin sürekli yükselen ihracat grafiğini dikkate aldığınızda dış ticaretin sosyal bir yönü olduğu da daha net görülüyor. Türk yapısı ürünlerin Avrupa menşeli ürünlerden kalite olarak farkı olmadığını ortaya koymak için ürünlerinizin aranan sertifikalarla donatılmış olması gerekli. Alçıbay olarak donanım ve bakış açısıyla daha çok yeni pazarı kaliteli Türk yapı alçılarının hizmetine açmak istiyoruz.

• Türkiye’nin 2023 hedefleri ve daha uzun projeksiyonda hedeflerinizi nasıl tespit ettiniz?

Alçıbay, bu yıl da önceki yıllarda olduğu gibi daha yüksek katma değerli ürünlerle iç ve dış piyasa ile temasını yükseltecek üretimini ve satış rakamlarını arttırmaya odaklanacak. 2018 yılının inşaat sektörü adına parlak geçecek bir yıl olduğunu düşünüyor; bu koşullarda firmamızı daha iyi yerlerde görmek, daha uzak mesafelere taşımak istiyoruz.
2023 yılının Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yaşı olması sebebiyle devletimiz tarafından belirlenmiş iç ve dış ticaret hedefleri
var. Biz de bu süreci büyüyerek geçirmek ve 2030 yılında ise kendimizi sektör içinde daha yükseklerde görmek istiyoruz.

• Alçıbay olarak yurt içi ve yurt dışı ihracatınız hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Firmayı devraldığımız günden bugüne kadar ihracat yapmaya hiç ara vermedik. Dünyada hitap ettiğimiz pazarların çeşitliliği ve bölgesel zorluklar bizi sürekli yeni hedef bölgeler bulmaya ve yeni ürünler üretmeye zorladı. Dünyadaki ekonomik dalgalanmalarla beraber tercih ve ihtiyaçları sürekli değişen bir müşteri profilimiz var. Bu da hedef bölgenin günlük koşullarına göre üretim yapma ve servis verme zorunluluğu getiriyor.

Yurt dışı marketin tüm cazibesine rağmen dinamik iç pazarda da varlığımızı sürdürme konusunda istekliyiz. Günümüz koşullarında kapasitemizin yarısını ihracata ayırdığımızı söylemek yanlış olmaz. Yeni yatırımla beraber ürün seçeneklerimizi artırıp iç piyasada yere daha sağlam basan, uzakta ve yüksekte hedefleri olan bir firma olmaya devam edeceğiz.

• Çevre politikası ile ilgili çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?

Alçıbay, BM Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunca 1987
yılında yayınlanan ve Brundtland Raporu olarak da bilinen “Ortak Geleceğimiz” raporu ile ekonomiyi, içinde bulunduğu çevreden ayrı görmeyen, ikisi arasında karşılıklı bir bağımlılık ve etkileşimin varlığını savunan bir anlayış ile doğal kaynakların akılcı kullanımı ve gelecek nesillere olabildiğince yaşanabilir bir çevre teslim etme çabasındadır.

Yaygınlaşan hava, su ve toprak kirliliği göz önüne alınarak doğada bıraktığımız izi en aza indirmeye çalışırız. Üretimde kullanılan kimyasalların seçiminde yalnızca fiyatı değil doğaya olan etkilerini
de göz önüne alırız. İş akışında kullanılan yakıt seçiminde emisyonun azaltılması çalışmalar yapar, su tüketimini mümkün olan en aza indirmek amacı ile kullanım suyunu ve yağmur suyunu arıtarak sulama suyu olarak kullanmaktayız.Yaygınlaşan hava, su ve toprak kirliliği göz önüne alınarak doğada bıraktığımız izi en aza indirmeye çalışırız. Üretimde kullanılan kimyasalların seçiminde yalnızca fiyatı değil doğaya olan etkilerini
de göz önüne alırız. İş akışında kullanılan yakıt seçiminde emisyonun azaltılması çalışmalar yapar, su tüketimini mümkün olan en aza indirmek amacı ile kullanım suyunu ve yağmur suyunu arıtarak sulama suyu olarak kullanmaktayız.

• Enerji verimliliği, yenilebilir enerji ve yeşil bina teknolojileri ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Yeşil binalarda ürünlerimizin kullanımı tercih edilmekle birlikte
firma olarak enerji tüketimimizi azaltabilmek amacı ile VAP (Verimlilik Arttırıcı Proje) projeleri hazırlamaktayız. Üretimde kullanılan enerji tüketimlerimiz günlük, aylık ve yıllık bazda sürekli olarak analiz edilmekte ve alınabilecek önlemler hakkında birimler
ile toplantılar gerçekleştirilmekte. Bu analizler sonucunda firma hedeflerinde her yıl üretimimizi arttırırken birim üretim başına
enerji tüketimimizi azaltma hedefini gerçekleştirmekteyiz. Son 3
yıllık veriler incelendiğinde birim üretim başına enerji tüketimimizde yüzde 8’lik bir düşüş olduğu görülmekte. Biz ve bizim gibi yüksek enerji tüketimine sahip firmalar, enerji tüketimlerimizi ne kadar düşürebilirsek gelecek nesillere bırakacağımız doğal kaynakların korunmasına katkıda bulunmuş olacağımızın bilinci ile hareket etmeye çalışıyoruz.

• Sizce sektörün zorlukları ve eksiklikleri neler? Konuyla ilgili çözüm öneriniz var mı?

Türkiye’de en canlı ekonomik faaliyeti yıllardır inşaat sektörü gösterir. Türkiye’deki yapı ekonomisini ise çimento, demir, alçı ve işçilik fiyatları belirliyor. Piyasa, ithal edilen enerjiye ve döviz hareketlerine oldukça bağımlı hareket ediyor. Kalifiye eleman eksikliği, ithal enerji maliyetlerinin yüksek olmasından kaynaklanan yüksek etkilenen nakliye ücretleri, alçı sektörünün en büyük sorunları arasında yer alıyor. Örneğin; bir ton alçıyı kalsine etmek için 30 metreküp civarında doğal gaza ihtiyaç duyulur. Elektrik ise ülkemizde büyük oranda doğal gazdan üretildiği için oldukça pahalı bir maliyeti var.

Devletimizin alternatif ve yenilenebilir enerji üretimi konusunda gerekli olan iş akışını hızlandıracak faaliyetler göstermesi, bu konuda yatırım yapmaya istekli sanayicinin önünü açması gerekiyor. Aksi halde dış pazarda Türk üreticilerin rekabet şansı oldukça azalacak.

• Türkiye’de çalışmalarınızı sürdürdüğünüz ham madde ocakları hakkında bilgi verir misiniz?

Mersin fabrikamızın ham madde ihtiyacını, kendi bünyemizdeki
Niğde Ulukışla ocağımızdan tedarik ettiğimiz taşla sağlıyoruz. Bunun haricinde ihtiyaca, mevsim ve hava koşullarına bağlı olarak bölgedeki diğer tedarikçilerden de ham madde temin ediyoruz. Sahip olduğumuz ocak sayısını arttırmak, daha avantajlı alternatiflere sahip olmak için yatırım planlarımız var. Ankara’da ise işlettiğimiz herhangi bir ocak yok. Tüm ihtiyacımızı yerel üreticilerden sağlıyoruz.
Kendi ocağımızda klasik kırma ve kesme iş makinaları kullanılıyor. Ancak işletme metotlarımız ve donanımımız bizi benzer işi yapan diğer işletmelerinden ayırıyor. Ana hammadde ihtiyacımız olan madeni Niğde Ulukışla’daki ocağımızda Türkiye’de bu sektör için daha önce denenmemiş bir donanımla patlayıcı kullanmadan elde ediyoruz. Patlayıcı kullanmadan üretim yapmak; devlet otoritesinden alınan izinler, çevresel etkenleri gözetme, patlatma anında nezareti zorunlu gözetmen takibi, patlayıcıları güvenli ortamda saklama ve sertifika bulundurma gibi dezavantajları ortadan kaldırıyor. Ayrıca bu şekilde yapılan üretim, tozmanın diğer klasik yöntemlere göre daha az olması sebebiyle çalışmalarda çevreye verilecek zararı minimum düzeye indiriyor. Üretim kaybı da paralel oranda azalıyor.

• Rakiplerinizle ayrıldığınız yönler ve tercih edilmenizdeki nedenlerden bahseder misiniz?

Türkiye’deki üreticiler arasında alçı ihracında en geniş bölgeye hitap eden firmayız. Bizi rakiplerimiz arasında öne çıkaran en önemli ayrım bu. Yabancı iştirakçileri olan bir grup olmamıza rağmen rakiplerimize oranla daha çabuk karar verebilen ve yüksek hareket kabiliyetine sahip bir yapımız var. Müşterilerimizin ihtiyaçlarını olabildiğince çabuk tespit edip kısa sürede karşılayabiliyoruz.

• Ürünleriniz markette nasıl bir duruşa sahip? Sektör ne yöne doğru ilerliyor?

Yapı alçıları sektörü, teknolojik gelişmelerle ve yeni yaşam alanlarının inşa edilmesiyle birlikte gerek Türkiye’de gerekse yurt dışı piyasalarda zaten yıllık bir büyüme hızına sahip; ancak Türk alçısı, tüm dünyada ayrıca bir rağbet görüyor. Yüksek saflık oranı ile marketlerde aranan bir yapıya sahip. Türk alçısı her zaman kaliteli ve beyaz algısı var. Türkiye’nin; parlak beyazlığı, yüksek derece saflığı, kaliteli üretimi ve zengin rezervi ile alçı taşı sahibi olan ülkeler arasında dünyada ilk üçe girdiğini söylemek yanlış olmaz.

• Sizce yapı sektöründe yapı alçılarının geleceği var mı?

Alçı, yapı sektörüne hitap eden şekillendirmesi ve uygulaması kolay
ve modern bir üründür. Alçı; hafif, ekonomik, pratiktir. Teknolojik olarak da gelişmeye / geliştirilmeye açık olan alçı tabanlı ürünler, uzun zaman yapıların vazgeçilmezi olacak gibi duruyor. Türkiye, doğal taş zenginliğiyle dikkatleri üzerine çeken bir bölgede ve sahip olduğumuz alçı taşı kaynaklarının hem kalitesi hem de rezervi sektörü çok ilerilere götürebilecek nitelikte. Türkiye’ye has özeliklere sahip bu doğal kaynakların işlenmesi ve ihracı doğanın bize verdiği ve başka hiçbir ülkede bulunmayan bir tür hediyedir. Sahip olduğumuz bu kaynakları, mümkün olan en iyi şekilde ve doğru yolla kullanıp katma değerli ürünler haline dönüştürmek ülkemiz menfaatinedir.

• Sektörünüzde bir ihracatçı olarak kullandığınız ya da kullanabileceğiniz ne tür devlet teşvikleri mevcut?

Ekonomi Bakanlığı, 2016/6 sayılı ihraç taşımalarında navlun desteği sağlanması hakkında kararı ile ihracatımıza devlet desteği sağlamıştır. Bu karar devletimizin üretici ve ihracatçının yanında olduğunun en açık kanıtı niteliğindedir. 31/12/2017’de sona eren bu desteğin, 2018 ve daha ileriki yıllarda da uygulanması ihracatımızın gelişmesinde olumlu sonuçlar sağlayacaktır.

• Devletin sağladığı bu teşvikleri verimli buluyor musunuz?

Alçıbay olarak, diğer yerli üreticiler gibi biz de, 2017 yılında yapı alçılarının büyük kısmının ihracatının bu teşvik kapsamında desteklenen ürünler arasında yer almaması sebebiyle bu teşvikten faydalanamadık. Hâlihazırda mevcut ürünlerimizle bahsi geçen teşvikten faydalanamıyoruz.

2018 yılında devletimizin bu desteği, ürettiğimiz yapı alçısı ürünlerinin de dâhil olduğu daha geniş bir yelpazeye hitap edecek şekilde yinelemesini umuyoruz. Bu sayede, Türk ürünlerinin rakip ülke ürünlerinden hem kalitesiyle hem de koşullarıyla daha büyük miktarlarla ve daha geniş bir coğrafyaya sunulması mümkün olacaktır.

• Bu konuda neler yapılabileceğini düşünüyorsunuz?

Türk alçısının tüm dünyada kullanılabilmesi ve marka haline gelmesini ümit ediyoruz. Devletimizin sağladığı navlun desteğinden 2017 yılında faydalanamadık; ancak 2018 yılında bu konuya dikkat çekmeye ve beklentimizi sürdürerek gerekli temaslarımızı sağlamaya devam edeceğiz.

• Navlun desteği konusunda hiç STK olarak bir girişimde bulunuldu mu?

Türkiye’de alçı üreticilerinin gerek ham madde hazırlama gerekse üretim konusunda ortak teknik oluşturduğu bazı dernekler var; ancak bu kuruluşların ve üyelerinin ihracat rakamları ve ana pazarları yurt dışında olmadığından maalesef çözümü öncelikli sorunlar ihracat kökenli olmuyor.

• Bu konuda devletten beklentiniz nedir?

Ekonomi Bakanımızın hem ihracatçının genel problemlerine hem de özellikle bu konuya ilgi göstermesi bize umut verdi.
Bahse konu desteğin sektörümüzdeki ürünler için de geçerli olması halinde hem ulusal üretim kapasitesinin artması hem de hedef piyasalarda katma değeri yüksek ürünlerin satılmasına; dolayısıyla daha yüksek oranda milli kazanca olanak sağlanması söz konusu olacaktır. Mevcut maliyetlerimizin navlun desteği nispetinde yüzde 20 geri gelmesi halinde ihracatın yüzde 10 kadar artacağını öngörüyoruz.

Ancak teşvikle ilgili olarak:
a- Yüzde 20 – yüzde 25’i kadar olan navlun desteğinin biraz daha yükseltilmesi
b- Sadece Körfez ülkeleri ile Orta Doğu’nun ve Afrika’nın bazı ülkelerine yapılan konteyner ile taşımacılığa verilen desteğin daha geniş coğrafyaya yayılması
c- İhracatında navlun desteği verilen emtianın listesinin daha genişletilerek tüm alçı ürünlerine uygulanması
d- Rusya ile yaşadığımız kriz sonrasında ihracatımız durma noktasına gelmiştir. Bu ülkede yeniden var olabilmek için sadece konteyner değil her türlü navluna (TIR, GEMİ) aynı imkânın sağlanması çok yerinde olacaktır.

• Bosslife Dergi ekibine ve okurlarına söylemek istedikleriniz ve tavsiyeleriniz nelerdir?

Yaklaşık bir yıldır takip ettiğim Bosslife Dergisini endüstrinin arkasında duran insanların özel hayatlarına dokunuş şeklini ve güncel temalara yaklaşımını ilgi çekici buluyorum. Derginin dinamik ekibi
ile tanışınca duyduğunuz sempati de artıyor. Kendilerine gösterdikleri yakın ilgiden dolayı teşekkür ediyorum. Dergide, daha önceki sayılarda takip ettiğim hatta beraber çalıştığımız insanların röportajlarını okumuştum ancak bu sayı benim için elbette daha özel oldu. Bu ekibin daha başarılı işler çıkartması kaçınılmaz duruyor. Tüm ekibi yürekten tebrik ediyorum.

Kaynak: Boss Life Dergi