Hiper-Gerçeklik

Bugün zor bir konu seçtim, okuma yaparken bile beynimi yakan bu konuyu en basit şekilde özetlemeye çalıştım, zorlandığımı itiraf etmeliyim.

Hiper-gerçeklik kavramını ortaya atan Baudrillard, bu kavramı gerçek ve kurgu arasındaki çizginin yok olması olarak özetliyor.

Evrensel yani herkes için aynı olan bir gerçeklik yerine birden fazla gerçeklik ile karşı karşıyayız, daha basit bir ifadeyle herkesin gerçekliği kendine! Dün yazdığım yazıda Instagram’ın hiper-gerçekliğin bir kırıntısı olduğunu ifade etmiştim, bununla ilgili güzel mesajlar aldım. Instagram’da herkes istediği dünyayı yaşıyor ve dışarıya böyle gösteriyor.

Konuyu biraz daha içselleştirmeniz için basit bir örnekle açıklayacağım, Instagram’da gördüğünüz, takip ettiğiniz veya beğenip yorum attığınız kısaca takip ettiğiniz kişilerin kaçını haftada 1 kere görüyorsunuz? Sizin için çoğu arkadaşınız artık bir arkadaş değil, sadece bir bağlantı. İnternette ne kadarını görüyorsanız onlar sizin için o kadar. İstedikleri dünyayı internette yayınlıyorlar biz de onları izliyoruz. Bilgisayar oyununda karakter seçmekten pek bir farkı olmayan bir hayattan bahsediyorum.

Fransız sosyolog ve filozof Jean Baudrillard’ın hiper gerçeklik kavramından ve simülasyon kuramından  yola çıkarak; Her, The Matrix, The Truman Show ve Başkanın Adamları gibi filmler de çekildi.

Okuduğum kitaplarda hiper-gerçeklik ile ilgili nerelerin altını çizmişim diye aradım ve bulduğum sonuçları sizinle paylaşmak istedim.

İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni

“Hiper-realite çağında neyin kültür, medeniyet yahut toplum olduğuna karar vermek de giderek imkânsız hale gelmektedir”

* * * *

John Zerzan, Gelecekteki İlkel

“Anlamın modası geçmiş, önemi kaybolmuştur; her şey tarzdan ve dış görünüşten ibarettir”

Baudrillard, hiper-gerçeklik kavramını, gerçeğin herhangi bir kökenden yoksun olarak modeller aracılığıyla yeniden üretilmesi olarak açıklıyor. Dijital mecraların iletişimde ağırlık kazanması ile televizyon ve sonrasında çıkan teknolojik ürünlerin başka bir gerçekliği işaret ettiğini söylüyor.

Keiichi Matsuda’nın hiper-gerçeklik ile fiziksel gerçekliğin nasıl buluşacağını anlatmak için yaptığı filmi izleyerek 20 sene sonra dünyaya nasıl bakacağımızı görebilirsiniz.

Hiper-gerçeklik bugün şarjı bitince sona erecek bir rüyaymış gibi gözüküyor ama bence işler daha tehlikeli hale geliyor.

Hiper-gerçeklik bizi bizden alıp başka bir dünyaya götürecek. Fransız filozof Baudrillard’ın hiper gerçeklik kavramına ünlü düşünür İbrahim Tatlıses’in şu sözleri ile cevap veriyorum.

“Beni benden alırsan, seni sana bırakmam!”

Yarın görüşmek üzere…