GÜNÜMÜZ DÜNYASINDAN GELECEĞİN DÜNYASINA

Yazar: Aybüke Yetim
[email protected]

İnsanlık tarihi sosyal ve ekonomik açıdan gelişim aşamaları diyebileceğimiz üç dönüm noktası geçirmiştir.

Bunlar;

1. İnsanı toprağa ve yerleşik düzene bağlayan tarım toplumuna geçiş 2. Tarım toplumundan kitlesel üretimin tüketimin ve eğitimin önemli olduğu sanayi toplumuna geçiş
3. Kitlesel refahın, bilginin ve nitelikli insanın önem kazandığı

bilgi toplumuna geçiştir. Günümüzde birçok değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Bu değişimlerin en önemlisi teknolojide yaşanan hızlı gelişmelerdir.

Teknolojik Gelişme ve Doğaya Etkisi

Küreselleşme olgusunu meydana getiren faktörler arasında en belirleyici olanı teknolojidir. Teknolojinin etkisi sadece teknik alanla, teknik ürünlerle sınırlı kalmamaktadır. Teknoloji;
başta ekonomi olmak üzere sosyal, kültürel ve siyasal alanları etkilemektedir. Bu etkiler yalnız belli sınırlar içinde kalmayıp uluslararası boyutlarda yaşanmaktadır. Bu belirlemeden de çıkarılabileceği üzere çağımızda uluslar, bütün güçlerini teknolojik üstünlük kurmaya yönelik organize etmişlerdir.

Teknolojik Gelişim ve Değişim

Küreselleşmeyi meydana getiren en önemli unsur teknolojidir. Teknoloji; sosyal, kültürel ve siyasal alanları etkileyip belirlemektedir. Günümüz ulusları bütün güçlerini teknolojik üstünlük kurmaya yönelik olarak organize etmişlerdir. Teknolojik gelişme ve buluşlar insan yaşamını temelinden değiştirmiştir. Bu nedenle teknolojinin insanlık tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Örneğin, uçak insanın ulaşımdaki hızını önemli ölçüde artırmıştır. Pulluk ve gübrenin kullanılmaya başlanması tarım devrimine yol açmıştır. Teknolojik buluşlar insanların iş yapabilme yeteneklerini çok büyük miktarda artırmış ve Sanayi Devrimini ortaya çıkarmıştır. Makineleşme, sanayi toplumu için ne kadar önemli ise bilgisayar ve iletişim teknolojileri de günümüz bilgi toplumu için o kadar önemlidir.

Gelecekte Nüfus

Dünya nüfusu, insanın var olduğu günden günümüze kadar artmaya devam etmektedir. Nüfus artış hızında iniş ve
çıkışlar olmakla birlikte 1970’li yıllara kadar genel olarak artış gerçekleşmiştir. Bu süreçten sonra ise nüfus artış hızı 2005’e kadar

azalmış, sonra tekrar artış göstermiştir. Dünya nüfusunun artışı uzun bir süre devam edecektir. Ancak bu artış hızının düşük olması beklenmektedir. Gelecekte nüfusun niteliğinde de önemli değişimler beklenmektedir. Örneğin gelişmiş ülkelerde 65 yaşın üzerindeki nüfus miktarı, 15 yaşın altındaki nüfus miktarını geçmiştir. Gelecekte yaşlı nüfusun daha çok artması, çocuk nüfusun da azalması beklenmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde de buna paralel bir değişim öngörülmektedir. Gelecekte kent nüfus oranının artması, kır nüfus oranının ise azalmaya devam etmesi beklenmektedir. Nüfus bakımından gelecekte beklenen değişimlerden biri de nüfusun iş kollarına göre dağılışıdır. Tarımla uğraşan nüfus oranı azalırken, sanayi ve hizmet sektörlerinde çalışan nüfusun daha çok artması beklenmektedir.

Gelecekte Toplumun Yerleşim Aşamaları

Yerleşik hayat insanların üretime başlamasıyla birlikte gerçekleşmiştir. İlk yerleşmeler, tarım alanlarının yanı başında doğal malzemelerin kullanılmasıyla yapılan meskenlerden oluşmaktaydı. Bu yerleşim birimlerinin bir kısmı büyüyerek şehirlere dönüşmüş ve meskenlerde kullanılan malzemeler çok çeşitlenmiştir. Kerpiç, taş ve ahşabın yanı sıra betonarme evler yaygınlaşmıştır. Şehirlerin büyümesine bağlı olarak çok katlı binaların sayısı artmıştır. Gelecekte şehirlerin gelişebileceği alan Sınırlanacağından gökdelenlerin sayısının artacağı söylenebilir. Sanayileşmeye bağlı olarak şehirlerin ve şehirlerde yaşayanların sayısı artmaktadır. 1994 yılında dünyada, şehir ve kırsal nüfusun eşitlendiği, günümüzde ise şehir nüfusunun kırsal nüfusu geçtiği bilinmektedir. Kırsal kesimden şehirlere doğru olan göçler, nüfusu 10 milyonu geçen şehir sayısını artırmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki yerleşme durumu, dünyada yerleşmenin geleceğiyle ilgili bilgi vermektedir. Günümüzde gelişmiş ülkelerdeki şehirleşme oranı,

ülke nüfusunun 3/4’ünü bulmaktadır. Mevcut gelişmeler, gelecekte dünya nüfusunun büyük bir kısmının şehirlerde yaşayacağını göstermektedir. Özellikle Dünya nüfusunun önemli bir kısmı bazı büyük şehirlerde toplanacaktır. Kentlerin nüfusunun artması, birçok sorunu beraberinde taşımaktadır. Bu sorunların başında artan nüfusun ihtiyaçları karşılayamaması gelmektedir. Şehirler, bir süre sonra doğal büyümelerinin son sınırına dayanacaktır. Bu durumda, apartman yaşamı, altyapı sorunu, gürültü, kirlilik, trafik vb. sorunlardan dolayı kentlerin çekiciliğini yitireceği sonucuna varılabilir. Bu konudaki en önemli ipucu, gelişmiş ülkelerde yaşam alanlarının, şehir dışındaki sakin alanlara taşınmasıdır. Bu da bizi, gelecekte kentsel yerleşim birimlerinin çevresinde daha elverişli koşullara sahip, planlı ve daha az sorunlu yerleşmelerin şehirlere ekleneceği sonucuna götürmektedir. Günümüzde büyük şehirlerin çevresinde bu tür yerleşmelere rastlamak mümkündür. ülke nüfusunun 3/4’ünü bulmaktadır. Mevcut gelişmeler, gelecekte dünya nüfusunun büyük bir kısmının şehirlerde yaşayacağını göstermektedir. Özellikle Dünya nüfusunun önemli bir kısmı bazı büyük şehirlerde toplanacaktır. Kentlerin nüfusunun artması, birçok sorunu beraberinde taşımaktadır. Bu sorunların başında artan nüfusun ihtiyaçları karşılayamaması gelmektedir. Şehirler, bir süre sonra doğal büyümelerinin son sınırına dayanacaktır. Bu durumda, apartman yaşamı, altyapı sorunu, gürültü, kirlilik, trafik vb. sorunlardan dolayı kentlerin çekiciliğini yitireceği sonucuna varılabilir. Bu konudaki en önemli ipucu, gelişmiş ülkelerde yaşam alanlarının, şehir dışındaki sakin alanlara taşınmasıdır. Bu da bizi, gelecekte kentsel yerleşim birimlerinin çevresinde daha elverişli koşullara sahip, planlı ve daha az sorunlu yerleşmelerin şehirlere ekleneceği sonucuna götürmektedir. Günümüzde büyük şehirlerin çevresinde bu tür yerleşmelere rastlamak mümkündür.

Geleceğin Ekonomisi

Gelecekteki Ekonomik değişikliklerin itici güçleri;

1. Farklı demografik oluşumlar
2. Teknolojik yenilikler
3. Uluslararası ticaretin mali sistemlerin serbestleştirilmesi
4. Yerel reformlar olacaktır.
Dünya ülkelerindeki farklı demografik oluşumlar, teknolojik yenilikler, uluslararası ticaretin ve mali sistemin serbestleşmesi ve yerel reformlar, dünya ekonomisindeki değişikliklerin itici gücünü oluşturacaktır. Yapılan değerlendirmelere göre temel hammaddelerin özellikle de doğal kaynakların üretiminde büyük bir artış beklenmemektedir.

Yüksek büyüme oranları küresel ticaretteki gelişmelerle ve

verimlilik artışıyla gerçekleşecektir. Yaşam standartında iyileşmeler görülecektir. OECD tarafından 2000’li yılların başında bir bağlantılar projesi tasarlanmış, bu proje bir yandan ülkeler için yüksek büyüme hızları öngörürken diğer yandan da önümüzdeki 25 yıl içinde farklı ülkelerin ekonomilerinin birbirinden nasıl etkileneceğini ortaya koyacaktır. Yapılan değerlendirmelerde; küresel ticaretteki gelişmeler, yerel reformlar, yatırım serbestisi etkileşime girecek ve ülkelerin büyümelerine büyük katkılar sağlayacaktır. Ticaretin serbestleştirilmesi, iletişim ve ulaşım maliyetlerinin düşmesi, sermayenin uluslararası alanda hareketliliğinin artması ekonomik kaynakların gelecekte daha fazla dışa açılmasına yardımcı olacaktır. Bunların Sonucu Olarak; Hammadde ve Doğal Kaynak Üretiminde Artış

Yüksek büyüme oranları, ticaret ve reformlarla dünyanın büyük bölümünde verimlilik artışı yaşanacaktır. Refah artışı sağlanacak ve büyüme ortalama %6,7 ye çıkacaktır.

Ticaret Artışı Etkili Olacak

Ticaretteki serbestlik, iletişim ve ulaşım şartlarındaki gelişme,

sermayenin uluslararası hareketliliğinin artmasına bağlı olarak ticaret 2020 yılında Dünya GSMH %45 ini oluşturacaktır.
Tarım Ürünleri Üretimi Artışı Yaşanacak
Yüksek oranlı büyümeye paralel olarak önümüzdeki 25 yıl içinde tarım ürünleri üretimi hızla artacak ve aynı zamanda nüfus artışına bağlı olarak artan ihtiyacı Çin ve Hindistan gibi ülkeler karşılayacaktır.

Küreselleşme Hızla Devam Edecek

Küreselleşme geleceğin ekonomik yapısını büyük oranda değiştirecektir. Ticari örgütlenme artacak dünya büyük bir Pazar haline gelecektir. En ucuz ve en iyi kalitede malı dünya milletine ulaştıran ülkeler ve firmalar bu sisteme uyum sağlayacak uyum sağlayamayan firma kapanacak böyle ülkelerde ise işsizlik ve yoksulluk artacaktır.

Genel olarak sosyal ve ekonomik gelişme sürecine baktığımızda toplumlar insanlık tarihi açısından önemli gelişim aşamaları geçirmişlerdir. İnsanoğlu toprağı işlemeye başlamış ve yerleşik

düzene geçmiş tarım toplumunu oluşturmuştur. Tarım toplumundan kitlesel üretim–tüketim ve eğitimin önemli olduğu sanayi toplumuna geçmiş, daha sonra kitlesel refahın, bilginin
ve nitelikli insanın önem kazandığı bilgi toplumuna geçmiştir. Günümüzde de birçok alanda köklü değişim ve dönüşümler yaşamaktadır. Bu değişimlerin en önemlisi teknolojide yaşanan hızlı değişmedir.

Genç ve eğitimli işgücü piyasası

Türkiye’nin işgücü piyasası, ekonomisi için sağlam bir büyüme ivmesi yaratma potansiyeline sahip. 2040 yılına kadar Türkiye nüfusunun beşte bir oranında artarak 90 milyona ulaşması bekleniyor.1 Buna karşılık 2040 yılına kadar Çin nüfusunun %1’in biraz üzerinde bir artış göstermesi öngörülüyor. Öte yandan Türkiye nüfusu bugüne kıyasla daha genç ve daha eğitimli olacak. 2040’ta Türkiye nüfusunun yarısından fazlasının 40 yaş altında olması

beklenirken bu oran Çin’de %40,2 İyi yapılandırılmış bir üniversite sistemi gelecek kuşakları daha yüksek nitelikli işler için yetiştirebilir. Daha fazla değer İşgücü piyasasında yaşanacak olumlu gelişmeler daha yüksek katma değerli sektörlere hareketi destekleyecek

ve bu durum da 2041 yılına kadar Türkiye’de bazı uluslararası uzmanlık merkezlerinin ortaya çıkması için potansiyel oluşturacak. Hükümetler bu gelişmelerin desteklenmesinde önemli bir role sahip olabilir. Hâlihazırda bu geçişi kolaylaştırmayı hedefleyen bazı reformlar mevcut. Bu kapsamda rekabet ederek üst basamaklara tırmanan şirketleri desteklemek için yüksek vergi indirimleri, krediler ve hibeler sağlayan Ar-Ge teşvik programları uygulanıyor. Enerji, hizmet ve altyapı sektörlerinin özelleştirilmesi verimliliği destekleyecek ve üretkenliği artıracak.

OTOMOBİL ÜRETİMİ

Türkiye, şu anda otomobil montajı ve üretiminde bölgenin en

önemli merkezi konumunda. Ülkede 2010 yılında 1 milyondan fazla araç üretildi13 ve 2017 yılına kadar da 1,4 milyon araç üretilmesi bekleniyor. 14 Renault, Fiat ve Ford gibi Avrupa’nın önde gelen otomobil üreticileri, operasyonlarında Türkiye’nin gümrük kısıtlamaları olmadan Avrupa’ya ikincil ürünleri ihraç etmesine izin veren AB ile Gümrük Birliği anlaşmasından yararlanıyorlar.

Hafif ticari araç segmentinin izinde

Türkiye, özellikle hafif ticari araçların üretiminde uzmanlaşmış durumda. Bunun nedeni, yurtiçindeki satışları artıran avantajlı vergi uygulamalarının yanı sıra yoğun işçilik içeren teknikler gerektiren bu modellerin üretiminde Türkiye’nin Avrupa’daki gelişmiş ekonomilere oranla düşük işçilik ücretleri sunması etkili oldu.
2000 yılında Türkiye’deki toplam otomobil üretiminin dörtte birini oluşturan hafif ticari araçlar üretimi, bugün artık toplam üretimin yarısını oluşturuyor. Gitgide daha fazla yabancı otomobil üreticisi, hem kendi bağımsız operasyonlarını yürütmek hem de Türkiye’nin mevcut üretim deneyiminden ve daha rekabetçi emek piyasasından yararlanmak için Türk şirketleri ile ortaklıklar kuruyor. Bu da, önümüzdeki 30 yılda sektörde büyüme kaydedilebileceğini ve Türkiye’nin temel uzmanlık merkezi haline gelebileceğini gösteriyor. Bu süreç, Hyundai’nin Türk üretici Karsan ile 2014 – 2021 yılları arasında 200.000 yeni hafif ticari araç üretimi için geçtiğimiz günlerde imzaladığı anlaşma ile başlamış oldu.

TURİZM

Muhteşem sahil şeridi, sıcak iklimi ve tarihi, kültürel ve doğal cazibe merkezleri ile Türkiye çok tercih edilen bir tatil merkezi. 2010 yılında tüm dünyada en popüler 7. tatil ülkesi olan Türkiye 27 milyon ziyaretçi ağırladı.18 Farklı birçok alanı içeren ve geniş turist yelpazesine hitap eden Türk turizm sektörü bu özelliği ile dünya turizm sektöründeki dalgalanmalardan bir ölçüde korunuyor. 2009 yılında küresel turizm sektörünün %3,5 oranında küçülmesi, buna karşılık Türkiye’ye gelen ziyaretçi sayısı yaklaşık %3 artması bunun en somut örneğini oluşturuyor.

Türkiye, yükselen orta sınıf için cazip

Türkiye, hâlihazırda İngiliz, Alman ve Rus turistler için popüler bir tatil ülkesi ve bu grup da ülkeye gelen tüm yabancı ziyaretçilerin üçte birinden fazlasını oluşturuyor. Gelecek 30 yılda, Türkiye gelişmekte olan ülkelere seyahat etme meraklısı orta sınıfı da çekmek için oldukça iyi bir konumda. Türkiye halen bazı gelişmiş ülkelerdeki köklü turizm merkezlerine oranla gelişmekte olan ülkelerden gelen daha fazla sayıda ziyaretçiyi ağırlıyor. Türkiye’deki yabancı ziyaretçilerin yaklaşık %43’ü gelişmekte olan ülkelerden gelirken, bu segment ABD’de toplam ziyaretçilerin %22’sini ve İtalya’da ise %10’unu oluşturuyor.21 Son dönemlerdeki vize kaldırma anlaşmaları sonucunda ülkenin doğudaki komşuları İran, Gürcistan ve Suriye’den de daha çok turist geliyor. Bu ülkelerden gelen ziyaretçilerin oranı 2008’de %9 seviyesinde iken şu anda %14 oranına ulaşmış bulunuyor.

Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından yapılan

tahmine göre uzun vadeli iklim değişikliği modelleri Türkiye’nin ideal tatil havası olan 27 °C’lik sıcaklığa daha çok yaklaşması ile sonuçlanabilir.22 Böylece, Türkiye güneş isteyen Avrupalı turistlere daha çok hitap ediyor olacak. Geleceğe yönelik tüm bu trendleri dikkate alan basit bir model kullanarak Türkiye’nin, yıllık ziyaretçi sayısı bakımından 2041 yılına dek İngiltere’yi geçme ve neredeyse İtalya’yı yakalama potansiyeline sahip olduğu sonucuna varılabilir. Ege ve Akdeniz bölgelerinde İzmir ve Antalya sahillerinde yer alan turizm tesislerinin yanı sıra şehir merkezindeki üst sınıf bölgeler Türkiye’nin gelecekteki turizm altyapısını oluşturabilir. Gelecek 30 yılda kültür ve tarih alanlarındaki gelirini artırmak için Türkiye

bu alanlarda kendini daha çok tanıtacak. Özellikle İstanbul zengin hafta sonu tatilcileri tarafından gün geçtikçe daha çok tercih ediliyor ve 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi de yeni bir modern sanat müzesinin açılması gibi turistlere yönelik tesislerin gelişmesini sağladı. İstanbul’da merkezi çekim alanlarının etrafında yan hizmet sunan tesislerin gelişmesi, böylece de turistler için eğlence yerlerinin yaratılması potansiyeli de mevcut.

2023’TE TÜRKİYE
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN 100. YILDÖNÜMÜ

Büyümenin temelleri atılıyor

Uzun vadeli büyüme tahmin modelimiz, Türkiye’nin orta vadede güçlü büyüme potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. İspanya ve

Kanada gibi yavaşlayan ekonomilerle birlikte Türkiye bazı gelişmiş ekonomileri yakalamak için iyi bir konuma sahip. 2010 yılındaki 12.000 dolara kıyasla önümüzdeki 10 yılda yaklaşık 20.000 dolara ulaşması beklenen kişi başı GSYİH ile Türkiye’nin daha zengin bir ülke olması öngörülüyor.

Değer zincirinde Zirveye Tırmanma Yaşanacak

2023 yılına kadar uzmanlık merkezi kurmaya yönelik olarak bazı sektörlerin ciddi atılım yapma potansiyeli bulunuyor. Türkiye; gıda ve içecek, otomobil üretimi ve turizm sektörlerinde hali hazırda önemli yol kat etti. Bu sayede Türkiye ekonomisi bu alanlarda göreceli olarak hızlı büyümeye tanıklık edecek. Ar-Ge faaliyetlerinin yoğun olacağı tarımsal teknoloji ve alternatif enerji sektörlerindeki olası uzmanlık merkezleri 2023 yılına kadar muhtemelen henüz gelişimlerinin ilk safhalarında olacaklar, çünkü bu alanlardaki önemli operasyonların tesisi daha çok zaman alacaktır. Uzun vadede baktığımızda Türkiye yenilikçi üretim ve araştırma alanında daha köklü bir merkez haline geldikçe bu sektörlerin uzmanlık merkezleri kurma potansiyeli artacak.

Kaynak: Boss Life Dergi