Herkesin yanında “ben bunu yaparım” diyorsak sonra karşımıza aynı olay çıktığında mecburen tekrar yaparız. Ülke olarak en büyük sorunlarımızdan birisini yazıyorum bugün, tutarlı olmak, tutarlılık ilkesi!
Harvard Üniversitesi’nden Robert B. Cialdini’nin kaleme aldığı “İknanın Psikolojisi Teori ve Pratik Bir Arada” isimli kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum, ben de yazılarımda bazen kendisinden alıntılar yapıyorum. Tutarlılık ilkesini de ondan öğrendiğim kadarıyla size aktarmaya çalışacağım.
Bir konuda daha önce nasıl davrandıysak sonrasında da aynı şekilde davranmak isteriz bunu hem dışarıya tutarlı görünmek için hem de kendimize tutarlı görünmek için yaparız. Bir arkadaşınız sizden bir basit bir talepte bulundu ve çözdünüz, sonrasında sizden bir talepte daha bulunursa kendinizi onu da çözmek zorunda hissedersiniz, ilkini yapıp ikincisini yapmamak bir tutarsızlık gibi gelir size.
Bu durumu merak ediyorsanız yazı bitince şu iki yazımı da okumalısınız.
Bu iki yazıda da ilk EVET’i dedirtmenin hangi kapıları açacağı yazıyor.
Cialdini, bağlılık ve tutarlılık ilkesini anlatırken, insanların yaptıkları seçimlere olması gerektiğinden fazla inandıklarını ve seçimi sürdürmek için, durum farklı yanlış yönlere gitse de gereksiz, körü körüne bir bağlılık kurduklarını ifade ediyor.
İknanın Psikolojisi kitabında verilen oyuncak hikayesi çok ilgi çekici!
Oyuncak firmaları geliştirdikleri ahlaksız strateji ile ailelerin kabusu oluyor. Yılbaşından hemen önce tüm televizyonlara bir oyuncağın reklamını veriyorlar, siz oyuncağı almaya gittiğinizde de bu elimizde kalmadı diyorlar, siz gitmişken ona ikame olacak başka bir oyuncağı mecburen alıyorsunuz. Belki 2 ay sonra mağazaya gittiğinizde o oyuncaktan raflarda yüzlerce görüyorsunuz ve çocuğa tutarlı davranabilmek için o oyuncağı da alıyorsunuz. Böylece size iki oyuncak aldırmış oluyorlar. Tüm markalar tutarlılık ilkesinden bunun gibi oyunlar ile faydalanıyorlar.
Yine kitaptan başka bir örnek…
Bir plajda deney yapılıyor. Deneyde insanların yanına oturan bir turist (araştırmacı ekipten) eşyalarını kumsalda havlunun üzerine bırakıyor ve yürüyüş yapmaya çıkıyor. Bir anda hırsız (bu da araştırmacı ekipten) gelip eşyaları çalıp koşmaya başlıyor, Eşyaların yanındaki diğer kişilerin 5’te 1’i bile eşyaların peşinden koşmuyor.
İkinci deneyde gezmeye kalkan turist eşyalarını yan şezlongtaki insanlara emanet ediyor ve “Az sonra geleceğim eşyalarıma bakar mısınız?” diyor. Aynı hırsızlık denemesi yapıldığında bu sefer %95’lik bir kesim hırsızın peşinden koşmaya başlıyor!
Tutarlı olmak önemlidir ama bir yandan da körü körüne bağlanmamak önemlidir. Şimdi tutarlı olduğunuz konuları düşünün ve buna göre bir karar verin, “Ben bunu yapmak zorunda mıyım?” diye sorun kendinize.
Ben her sabah 10.00’da sitemde yeni bir yazı yayınlıyorum ve gayet tutarlı şekilde ilerliyorum. Her sabah kendime soruyorum, “Ben bunu tutarlı olmak için mi yapıyorum, yoksa sevdiğim için mi?” diye. Sevdiğim için değil tamamen tutarlı olmak için yaptığım bir gün olursa o gün yazmayı bırakacağım.
Tutarlılık ilkesi bize neler dedirtiyor:
“Bir karar aldıysan artık o tarafta kalmalısın, geri dönme” diyor.
“Ölmek var dönmek yok” diye de bir söz var.
“Bu adam sözünün eri” diyorlar.
“Söz namustur” da çok kullanılır.
Bu yazı ilginizi çektiyse mutlaka doğrulama sapması yazımı da buraya tıklayarak okumalısınız.
Bugün şarkımız Mor ve Ötesi’nden geliyor, Kördüğüm. Şarkıyı albüm versiyonu ile değil Kerem Kabadayı’nın sahne arkası davul videosu ile paylaşmak istedim. Şarkıda da dediği gibi bu bir kördüğüm, ne ilk ne de son, beraber bekledik, yaptığımızdan ne kadar emindik.
O kadar emin olmamak lazım, hepimiz hata yapabiliriz. Yarın yine görüşelim…
Bozuk ve sahte
Hep havadisler
Bu mudur bana reva gördüğün
Kimseler bilmez
Bu bir kördüğüm
Ne ilk ne de son
Beraber bekledik
Yaptığımızdan ne kadar emindik