Artık kırklı yaşları yaşamaya başlayan, hayattan zevk almayı bir an bile bırakmayan, heyecanlı, dinamik, geçmişteki deneyimlerinden gerekli dersleri çıkartan, gelecek için hayaller kuran ve bir sonraki güne hep umutla bakan bir insanım. Farklı olmanın, fark yaratmanın peşinde koştum hep, benim de enerjim burdan geliyor.
Eğitim
İlk ve orta öğrenimimi Ankara Arı Koleji’nde, Lisans eğitimimi ise Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü’nde tamamladıktan sonra, Colorado State Üniversitesi’nde İşletme üzerine yüksek lisans yaptım. Gittiğim her okul, aldığım her ders şu anki Gökhan Uysal’ın yapı taşlarını oluşturdu. Eğitimlerin ardından Amerika’da başladığım iş hayatım da okuduğum okullar kadar beni ben yapan tuğlalardı.
Amerika
2000 yılında yüksek lisans için Amerika’ya gittim. Colorado’da eğitimimi tamamladıktan sonra Texas eyaletine taşınarak özel bir firmada satış sorumlusu olarak çalıştım. Üniversitede hayallerini kurduğum; ‘hangi alanda olursa olsun kendi işimi yapmalıyım’’ düşüncesi bu dönemlerde iyice arttı. İşçi-işveren ilişkisinde işveren konumunda olmamanın bana göre olmadığını anladım ve istifa edip Houston,Texas’ta “Prodigy Imports” ve “The Men’s Room” adları altında 2 şirket kurarak Amerika’da ticaret hayatına başladım. Bir şirketim perakende sektöründe hizmet veriyordu; yani mağazacılık yapıyordum. Diğer firmam ise ithalat firmasıydı ve çeşitli ülkelerden dekoratif ürünler getirip toptan olarak satıyordum. İş hayatının en hareketli zamanlarını Amerika’da yaşadım kısaca.
İş Hayatı
Hayatta kalabilme savaşıdır iş hayatı. Doğru ilişkiler kurup, bu ilişkileri sürdürebilinir kılmaktır. Güven hissettirebilmektir. Müşterine, ekip arkadaşlarına, tedarikçilerine herkese bu güveni aşılıyabilmektir. Empati kabiliyetidir. Müşteriden aldığın paranın tamamının sana ait olmadığını bilebilmek, bu parayı iyi yönetebilmektir. Emanetin hakkını verebilmektir. Pes etmemektir. Her gün hayatlarımıza doğru insanlar girecek diye bir kural yok. Bazen yanlış insanlara rağmen devam edebilmektir. Tamam iş, aşk değildir ama keyif alabilmektir. Ülkemiz özelinde ise, itiraf etmek gerekir ki gerçekten son birkaç yıl çok zor geçti ve geçiyor… Özellikle tüm dünyada ekonomik krizlerin ve savaşların olduğu bir dönemde, büyük işletmeler büyük sermayalerden ve işlerden ötürü zorlanırken aslında daha küçük işletmeler için güzel kapılar açılabiliyor. Dolayısıyla bu dönemde Kobiler daha fazla önem arz etmektedir. Kobiler için de bu süreçler doğru finans yönetimi, doğru ilişkiler ve markalaşmadan geçiyor. Evet, piyasa da durgunluk, nakit darlığı gibi olumsuzluklar var ama bir bakıyorsunuz, finansal verilerin çok kötü olduğu bir yıl sizin için harika geçebiliyor. Bakmayın siz; bu zor zamanlar aslında bizleri çok daha yaratıcı insanlar haline getiriyor.
Arcora
Arcora, 2007 yılında, biraz da tesadüf üzerine kuruldu. Türkiye’ye döndüğüm zamanlarda evimi yaptırdığım bir mimarla olan iş ilişkimiz önce arkadaşlığa sonrada iş ortaklığına döndü. Anahtar teslim iç mimari projeler yaptığımız yıllardı… Bu dönemde ahşaba olan ilgim iyice arttı. Diğer işler ile uğraşmak yerine kendimi gün boyu mutfak ve banyo dolapları tasarımlarını incelerken buldum. 2009 yılında da ortağımla yollarımı ayırıp ahşap atölyemi kurdum. Ve o günden sonra da evlere, ofislere, restoranlara, otellere hatta camilere kısacası aklınıza gelecek her mekana ahşap uygulamaları yapıyoruz. İnsanlar, bizim sadece son kullanıcılara hizmet verdiğimizi düşünüyor ama biz Ankara’da birçok mimarlık firmasına ve müteahhite de ürün veriyoruz. Birçok kurumun bu anlamda çözüm ortağı oluyoruz bu şekilde… Genelde zor projelerinde bizi tercih ediyorlar ama biz aynı zamanda ekonomik ürün de üretebilecek teknik ve mekanik altyapıya hakimiz.
Ekip
Arcora’da müşteriyi genelde ben karşılarım. Oturur, gerekirse uzun uzun da sohbet ederim. Ne düşünüyorlar, neler hayal ediyorlar anlamaya çalışırım. Sonra o müşterimize bir proje yöneticisi atarım. Bu arkadaşımız müşterinin tüm tasarım, fiyatlandırma, imalat ve montaj süresinden sorumlu olur. Bu anlamda da ekibimizde her daim konusuna hakim mimar ve/veya mühendis arkadaşlarımız bulunmaktadır. 2000 metrekare bir kapalı alanımız var. Ustalarımız da bu alanda yerli ve ithal makinalar ile üretimlerimizi yapmaktadırlar.
Kişiye Özel Tasarım
Kesinlikle akıllı adam işi değil. Tam deli işi ama ben çok seviyorum. Öncelikle çok sabır gerektiriyor. Herkesi memnun etmek imkânsız derler ama bizim meslekte öyle bir şey yok. Herkes memnun olacak. En ufak memnuniyetsizlik başarısızlığın kendisidir aslında. Hem tasarlayacaksınız hem de bunu üretip canlı-kanlı alıp mekana montajını yapacaksınız. Zor iş gerçekten lakin pek keyifli. Biz tasarımı da üretimi de müşterilerimizle beraber yapıyoruz. Yok öyle sipariş verdim hadi yapın demek. Gelecek, detaylara bakacak, bizimle beraber renk, kumaş, aksesuar seçecek. Üzeri tozlanacak ve imalatın her aşamasından haberi olacak. Zaten bu kadar vakit geçirdiğinizde de müşteri-imalatçı ilişkisi dostluğa dönüşüyor. Ben birçok müşterimle işler bittikten sonra özel hayatımda da görüşmeye devam ediyorum. Evlerine gidip kahve içiyor, mutluluklarını gözlemliyorum. Bunun verdiği keyif inanın başka bir şeyde yok.
Trend
Trend kavramının sadece ülkemizde değil dünyada da yanlış algılandığını düşünüyorum… “Trend” adı altında tüm mekanlar birbirinin aynısı olmaya başladı. Aslında bence trend bir başlangıç noktası, yol haritası, emsal anlamına geliyor. Ama bu başlangıç noktasından hareket edip kendine özgü bir şeyler yaratmak gerekiyor. Kopyala yapıştır yapmadan, kendinden, vizyonundan, estetiğinden dokunuşlar katmak kısacası altına kendi imzanı atabilmek gerekiyor. Nitekim biz de Arcora’da yılda birkaç kez kendimizi deyim yerindeyse güncelliyoruz. O sene Pantone hangi rengi seçmiş, biz bunu mobilyaya nasıl uygulayabiliriz çalışıyoruz. Mobilya ve tasarım fuarlarını takip ediyor, kendimize sürekli yeni başlangıç noktaları belirliyoruz. Eğer kendimizi yenilemezsek biz de hep aynı noktada kalırız, aynı noktada kalırsak da sadece mobilya üreten bir firma oluruz, oysaki biz imalathanemizde her gün gerçek bir sanat icra ediyoruz.
Gelecek
Ben güzel işler yapmaya devam etmek istiyorum. Çünkü her biten güzel iş tadını da, keyfini de, gururunu da, bereketini de ve bir sonraki işi de getiriyor…
VİLLA PROJESİ- BATTAL AİLESİ
Evimizi aldıktan sonra mobilyaları yaptırmak üzere araştırmalar yaptık. Birçok firmayla görüştük. En son yine tesadüfen tanıştığımız bir arkadaş vasıtası ile Gökhan Uysal ile tanıştık. Kenisi ilk önce evimize geldi, keşifte bulundu, ölçüleri aldı, bizimle uzun uzun sohbet etti. Nasıl bir tarz istediğimizi anlamaya çalıştı. Bunlar doğrultusunda çizimleri yaptı ve projelendirdi. Gerçekten çok profesyonelce bi sunum yaptılar bize. Daha önce gittiğimiz ve görüştüğümüz hiç kimse bu kadar detaylı bir çalışma yapmamıştı. “Ben, sizin hayaliniz ne ise, onu en doğru şekilde hayata geçirmek için her şeyi yapacağım” dedi. Tüm ekibiyle birlikte bize projeyi anlattılar. O gün uzun süren bir sunum ve fikir alışverişinden sonra projeyi netleştirdik. İlgisi alakası, yaklaşımı, bizi dinlemesi, sorularımıza yanıt bulabilmemiz gerçekten bizi çok etkiledi. Dedik ki “Tamam biz Gökhan Uysal ve Arcora ile güvenle çalışabiliriz.” Bizi hiç haksız çıkarmadı. Projemiz sonuçlandı ancak üzerinden 1 yıl geçmesine karşın herhangi bir mobilya sorunu yaşadığımızda bir telefon kadar uzağımızda hep… Hiç tanımadığımız biriydi Gökhan, fakat bu süreçte iyi dost olduk.
Konut Projesi – Erol Fazla
Her işte olduğu gibi, Arcora’nın yaptığı işte de, iletişim çok önemli. İletişim olması için her iki ucun da açık olması gerekiyor. Benim çalıştığım kişilerin bir dünyası, bir vizyonu olması lazım. Bir mimar vasıtasıyla tanıştık Gökhan Uysal ve Arcora ile… Okuduğu okul, ailesi, yaşadığı yere kadar araştırdık. Çünkü bence bu çok önemli. Bana fikir verecek kişinin vizyonu benden önde olmalı. Benim böyle bir bakış açım olduğu için, Gökhan Uysal ile ilk karşılaşmamızda onun zevkli, keyifli, dinamik bir insan olduğunu anlayınca, “tamam” dedim. Çünkü karşımda anlaşabileceğim, iletişim kurabileceğim bir kişi duruyordu. Sağolsunlar tüm çalışma boyunca gönüllerini açtılar. Arcora’nın yaptığı iş çok zor. Çünkü kaliteli kumaşla tam ölçülerinize göre klas bir elbise yaptırıyorsunuz. Memnuniyet ölçüsünü belirleyen çok fazla etmen var. Her noktası mükemmel bir iş çıkardılar.
Cengiz Erarslan Silvian Heach Mağazaları
One Tower’daki ilk mağazamızı açarken bir mimarlık firmasıyla hareket ediyorduk. Onların vasıtasıyla tanıştık Gökhan Uysal ve Arcora ile… Uzun uzun inceledik Arcora’nın ve Gökhan Uysal’ın önceki işlerini, referanslarını, piyasadaki duruşunu… Çünkü biz de uluslararası bir markayı emanet edecek kadar güvenecek bir firma arıyorduk. Açıkçası içimize en çok sinen değil, tek sinen firma Arcora oldu.. Buna göre de karar verdik birlikte çalışmaya… Sonra Next Level mağazamızda da birlikte çalıştık. İtalyan bir mimarın hazırladığı konsepti mağaza dekorasyonuna uygulamak gerekiyordu. Fakat hem mecburi olarak hem de kendi isteklerimize göre özel dokunuşlar yapılması kaçınılmazdı. Yapılması gerekenler çok kısa sürede ve çok kaliteli olarak tamamlandı. Çok iyi koordine olunup, sorunsuz bir şekilde, konuşulan tarihe teslim edildi. Bu şekilde biz de Silvian Heach markasına karşı daha güçlü durduk, hem de bugün bile mağazamıza girip de özellikle vitrindeki seperatörü görüp soran müşterilerimizle tanışınca verilen tüm emeğin karşılığını almanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Kaynak: Boss Life Dergi