Merhaba. Bugün konumuz teknoloji ve sağlık. Bu konuyu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk ile konuştuk, ses kaydını deşifre etmek biraz zamanımı alsa da yazımız hazır. Gökhan hocamın önerilerini dikkatle okumanızı tavsiye ediyorum. Kendisi bunları söylüyor ama aynı zamanda da bunları uyguluyor, duruşundan belli
İyi okumalar.
Tolga Akkuş: Cep telefonu kullanmak vücudumuza ne gibi zararlar verir?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Cep telefonu kullanmanın fiziğimize verdiği zararları iki aşamada değerlendirebiliriz.
Birincisi radyasyonun vücuda verdiği zararları göz önüne getirebiliriz. Özellikle radyasyonun hücreler üzerinde toksik etkilerini düşünürsek aşırı miktarda cep telefonu kullanımının birçok hücremize zararlar verdiğini söyleyebiliriz.
İkincisi ise benim kendi mesleğim olan kas-iskelet sistemi hastalıkları ile ilgili olan bir diğer zararlar. Cep telefonu kullanırken dikkat etmediğimiz postür bozukluğu (duruş bozuklukları) ve cep telefonunun fazla kullanılmasına bağlı elde özellikle parmak tendonlarında olan ödemler, inflamasyonların uzun dönemde yapacağı el, kol, omuz, ve boyun ağrıları en büyük zararlar olarak sıralanabilir.
Tolga Akkuş: Cep telefonu kullanmak gerçekten boyun fıtığı yapıyor mu?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Tabii ki. Zaten birçok hastalığın sadece bel ve boyun fıtığı gibi değil aslında organ yetmezliği gibi (karaciğer yetmezliği, akciğerlerdeki hasarlar gibi) birçok hastalığın temelinde kaslarımızdaki düzensizliğin, duruş bozuklukların etkisi var.
Bu etkilere neden olan her şey bu hastalıkların hepsini yapabilir, boyun fıtığının oluşmasına da cep telefonu kullanımı özellikle kulakta cep telefonu ile konuşurken duruş değil de telefon elimizde baş önümüzde bir şeyler okumak, sürekli mesajlar atmak, takipte bulunmak ve video izlemek gibi aktiviteler postür bozukluğuna yol açar.
Tolga Akkuş: Peki Hocam özetleyecek olursak, boyun fıtığı ve teknoloji üzerine unuttuğumuz bir şey var mı? Sadece telefon açısından değil genel olarak düşünürsek hayatımıza ne gibi etkileri var?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Uzun süre bilgisayar kullanımı, uzun süre televizyon seyretmek, uzun süre hareketsiz kalmak bunlar sadece boyunu değil bel fıtığı ve eklem rahatsızlıkları için de önemli tetikleyici faktörlerdir. Bunlara dikkat etmek lazım.
Tolga Akkuş: Cep telefonları boynumuz haricinde vücudumuzda fiziksel olarak ne gibi zararlar veriyor?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Vücut zaten bir bütündür, birbirinden bağımsız organlar topluluğu değildir. Sonuçta vücudun bir yerinde bir etkilenme olduğu zaman başka bir yerinde bunu kompanse etmek için bir takım değişiklikler oluyor. Bizim skolyoz dediğimiz bir rahatsızlık var. Skolyoz omurgada eğiklik olarak tanımlanır.
Vücudun bir yerinde eğrilik olduğu zaman mesela sırt bölgesinde bir eğrilik olduğunda vücut tek ağırlık merkezini ortada tutmak ister, bu eğriliği dengelemek için otomatik olarak belde de eğrilik olur. Yani yukarıda bir hasar olduğu zaman aşağısı da etkilenir. Vücudumuzda çeşitli hareket kalıpları var. Örneğin kolumuzda, elimizdeki kasların direk boynumuzdaki kaslarla, boynumuzdaki bu kasların direk ayak tabanındaki kaslarla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle cep telefonu kullanımı boyun fıtığı gibi bu kaslarda etkilenmeye yol açtığı zaman çene eklemlerinde bozukluk, çiğneme bozuklukları, migren gibi baş ağrıları, omurganın diğer yerlerinde hasarlar, hatta kalça eklemlerinde hasarlar, oturuş bozuklukları ve ağrı şikayetlerine yol açabilir.
Tolga Akkuş: Telefonu genelde ön ya da arka cebimizde veya yan cebimizde taşıyoruz. Bunun fiziksel açıdan bize zararı nedir?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Biz hep daha öncesinde konuşurduk kalp hizasından cep telefonunu tutmayın kalp ritmini bozar, radyasyondaki toksik etkileri kalbe zarar verir diye. Bunları biz çok konuştuk ama bundan sonra şöyle bir alışkanlık gelişti cep telefonunu artık cebimize taşıyalım cebimize koyalım. Cepte uzun süre kalan telefonlarının özellikle pelvik bölgedeki üreme organlarının üzerinde uzun süre durmasının radyasyon kaynaklı olumsuz etkileri vardır. Nedenini bilmediğimiz kısırlıklarda özellikle bu radyasyon yükü önemli bir etken olabilir.
Bunu her zaman göz önünde bulundurmalıyız ve uzun süre cepte tutmamamız lazım. Fiziksel olarak baktığımız zaman da aslında insan vücudu çok karmaşık bir yapıdır, karmaşık bir makineye benzer. Yürüyüşümüzün bir mekaniği vardır, birden fazla kas aktif halde bulunmaktadır. Cebimizde bir telefonla yürüyüş yaparken kalçanın hareketleri kısıtlanır, bu durum bazı kasların çalışmasını zayıflatabilir, yavaşlatabilir ve bu da kas dengesizliğine yol açabilir. Bu durum da hastalıkların tetikleyici faktörü olarak göz önünde gelebilir.
Tolga Akkuş: Geçenlerde bir makalede okumuştum, günümüzün çocuklarına başparmak nesli diyorlar. Önceden zile işaret parmağımızla basardık şimdi telefondan dolayı çocukların ellerini kullanma şekli bile değişti bu yüzden onlara baş parmak nesli diyorlar. Telefona başparmakla mesaj yazdığı için zile basan çocuklara bakıyorum çoğu zile de başparmağı ile basıyor. Yani teknoloji fiziğimizi kullanmamızı nasıl etkiledi?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Bu evrim teorisinde de geçer kullanılmayan organ kullanılmayan yer atıl kalır ve zamanla da artık kullanılmaz işlemini yitirdiği için de kullanılmaz diye her yerde anlatılır. Dediğin de çok doğru artık sürekli cep telefonu kullanımına bağlı olarak başparmaklar kullanılıyor. Zile bastığınız zaman da bir şeyi tutacağını zamanda tek parmakla ve hatta bir şey taşıyacağınız zamanda baş parmaklara yüklenme oluyor. Bunun yapacağı bozukluklar var mıdır tabii ki var. Bu bölgeye yapılan aşırı yüklenmelerde sebebi bilinmeyen ve tedavilere cevap vermeyen ağrıların oluştuğunu çok fazla görüyoruz. Bunlar çok fazla ortaya çıkıyor ve bu bölgedeki kaslardaki spazmlar daha sonra el bilek seviyesindeki kasları da ve oradaki tendon yapılarını da etkileyerek sinir sıkışmalarına ve bunun ilerisinde uyuşmalara güçlüklere yol açabiliyor.
Tolga Akkuş: Teknolojinin bel fıtığına etkileri nelerdir?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Her fiziksel aktivitenin, her yürüyüşün, her bisiklet çevirmenin, yüzmenin bize fayda vereceği gibi bir inanış var, bu tamamen yanlış. Uzun süre oturmak ne kadar zararlıysa uzun süre yürümek de o kadar zarar verebilir. İnsanın sağlıklı bir yaşam sürebilmesi için öncelikli olarak sağlıklı bir kas iskelet sistemine sahip olması gerekir. Eğer sağlıklı bir kas sistemine sahipsek buna göre aktivitemizi de yapabiliriz, oturabiliriz, uzanabiliriz, uzun süre televizyon da izleyebiliriz, uzun süre yürüyebiliriz.
Sevdiğiniz aktivitelerin hepsini yapabilmek için sağlıklı bir vücuda sahip olmanız gerekir. Sağlıklı bir vücudumuz yoksa bunların hepsi zaten olan dengesizlere bağlı olarak bir şeyi fazla yaptığımız zaman şikayetlerin daha çok artmasına neden olacaktır. Bu genel bir bilgi.
Sorduğun soru üzerinden gelirsek teknolojide biz neler yapıyoruz? Uzun süreli televizyon izliyoruz. Teknolojiyi sadece cep telefonu olarak düşünmemek lazım. Asansör kullanıyoruz, yürüyen merdiven kullanıyoruz, bilgisayar başında uzun süreli oturuyoruz. Hatta aynı aktiviteleri uzun süre tekrarlıyoruz. Belli kas gruplarına fazla yüklenmeler oluyor. Bu belli kas gruplarına fazla yüklenmelerle kas bir yerden sonra artık kasılabilirlik özelliğini kaybediyor ve rahatsızlanmaya başlıyor. Kasın ilişkili olduğu eklemde hasarlar ortaya çıkmaya başlıyor. Özellikle ilerleyen yaşlarda diz ağrısı, kalça ağrısı, bel ağrısı çok fazla görülür ve hepsinde aşağı yukarı aynı şeyler söylenir. Dizde kıkırdak azalmış, belde kireçlenmeler başlamış, bu yüzden ağrılarınız oluyor. Bel fıtığı başlangıcı var. Aslında bunların hepsinin kişiden kişiye farklı sebepleri vardır. Kimisi uzun süre aynı pozisyonda oturduğu içindir, kimisi uzun süre kambur oturduğu için, kimisi uzun süre ayakta kaldığı için, kimi de çok fazla hareket ettiği için bu sorunlar oluşmaya başlamıştır. Çok fazla yorulduğu için başına geliştir. Sonuç aynı ama sonuca ulaşan nedenler farklı olabilir. Onun için kişiye göre konuşarak kişinin sorunu neyse ona göre çözümler bularak ona göre yönlendirmeler yapmalıyız. Mesela dedik ki uzun süreli tv izlemek bel fıtığı yapabilir mi? Aynı pozisyonda kalırsanız yapabilir. Ama yine de ben bunu istiyorum ya da bilgisayar ile uğraşmak istiyorum, cep telefonu kullanmak istiyorum mecburum, yapmak zorundayım. O zaman şunu diyebilmeliyiz; sende böyle böyle bozukluklar var otururken şuna dikkat et, bacağını şu pozisyona al, sol bacağını böyle tutarsan sağ bacağını şöyle tutman gerekir. Bunlara dikkat ederek yapmak gerekir. Bunu da ancak kişiye özel kişiyi görerek, kişinin ihtiyacı nedir onun sorununa sebep olan şey nedir onu bilerek yapabiliriz. Bu yönlendirmelerle bunlardan korunabiliriz.
Tolga Akkuş: En önemli konulardan birisi çocukların teknolojik cihazları kullanması. Bunu üç başlıkta toplarsak;
çocuklar ve telefon,
çocuklar ve bilgisayar,
çocuklar ve televizyon
Çocuklara olan fiziksel zararları nelerdir ?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Bizim vücudumuzda kasların birbirleriyle yakın ilişkileri var, bu az önce de demiştim zaten. Vücudumuzdaki kasların hepsi iletişim halinde. Vücudumuzu saran bir bağ dokusu var. Son zamanlarda çok konuşulan bir konu vardı, suyun hafızası meselesi. Vücudumuzun % 60-75 arası su olduğunu unutmayalım. Bütün vücudu saran fasya dokusu da (bağ doku) büyük kısmı sudan oluşur. Vücudumuzdaki bu fasyanın da bir hafızası var. Bu hafıza ne demek? Siz belli bir şeye alıştıysanız vücudun artık onu değiştirmesi çok zor. Belli bir duruşa alıştıysanız onu değiştirmeniz çok zor. Eğer uzun süreli kötü postürde oturmaya alıştıysanız oturuşunuzu değiştirmeniz uzun bir zaman alacaktır. Vücut artık bu oturma şeklini hafızaya atar ve bu işlerle uğraşmadığınız halde vücut o şekilde oturmaya devam eder.
Çocuklarınıza 2-3 yaşından itibaren postür bozucu bir şekilde telefonu ve tableti alıştırırsanız çocukların bağ dokusu yetişkinlere göre çok daha temizdir ve bazı şeylerin onlarda yapacağı etkiler erişkinlere göre çok farklıdır ve daha kalıcıdır. Çocuklarınızda bu postür bozukluklarını daha erken yaşta ortaya çıkarttığınız zaman daha sağlıksız bir büyüme, büyürken çeşitli yürüyüş bozuklukları, bel-boyun ağrıları, diz ağrısı vs. görülmektedir. Bazı hastalıkların daha erken görülmesine neden oluyor.
İnsan vücudunun hastalıklara karşı bir savunma mekanizması var. İnsan bağışıklık sisteminin belirli bir savaş kapasitesi var, bu kapasiteyi aşmamak gerekiyor. Bu kapasiteyi neler dolduruyor dersek, bir önlenebilir nedenler vardır bir de önlenemez nedenler vardır. Radyasyon almak önlenemez bir etki maalesef. Teknolojik aletleri kullanırken doğru postür ile oturmak gerekir. İkincisi de çocukların alışkanlık edindiği yanlış postür oturuşunu önlemeye yönelik egzersizleri öğreterek bu zaralı etkileri önlemeye çalışmalıyız.
Tolga Akkuş: Egzersizleri yazılı olarak anlatabilir miyiz hocam? Çocuklar bu egzersizleri almak için illa doktora gitmesi gerekiyor mu?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Doktora gitmeleri tam olarak bozukluğu tespit etmek açısından önemlidir. Genel olarak ifade edecek olursak boyun germe egzersizleri yapabilirler.
Çocuklar telefon, bilgisayarla oynarken baş önde omuz aşağıda, başını geriye doğru iterek germe hareketi yapmalılar. Günde 2 kez 30’ar saniye bu hareketi yaparak birçok rahatsızlığı önleyebiliriz ya da 20 yaşlarında ortaya çıkacak rahatsızlıkları 30 yaşa ötelemesi açısından faydalı olacaktır.
Tolga Akkuş: Yaşlıların en büyük dostu neredeyse Facebook oldu. Yaşlılara tavsiyeniz nedir? Daha doğrusu 40 yaş ve üstü için neler söyleyebilirsiniz?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Kas iskelet sistemi olarak baktığımızda çocuklarla ve yaşlılarla olan fiziksel etkileri biraz aynı. Bilinç düzeylerine bakmak gerekiyor. Bilinç düzeyinde yaptığı etkiler var. Çocuklardaki rahatsızlıklar erken yaşta oluştuğunda düzeltilmesi zor oluyor. Yaşlılar için de çocuklar için söylediğim tavsiye uygun egzersiz. Kişiye özel egzersizler yapılmalıdır. Germe egzersizleri, esneme egzersizleri gibi.
Tolga Akkuş: Düzgün duruşun psikolojiye etkisi nedir? Psikolojinin de duruşa etkisi nedir?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Sağlığın bileşenleri zihin, ruh ve fizik. İnsan bu 3 özelliği barındıran bir varlıktır. Bunların da birbirlerine etkileri vardır. Eğer zihniniz hastaysa ruhunuz ve fiziksel özelliklerinizin de sağlıklı olması düşünülemez. Çeşitli ruhsal hastalıkların duruş bozuklukları üzerine fiziksel aktiviteleri üzerine değişik oranlarda etkileri vardır. Hayatın yükünü omuzlarında hisseden insanların boyun bölgesindeki kaslarındaki spazmlar daha fazla oluyor. İş yerinde zihinsel yoğunluğa ve yorgunluğa bağlı bel ağrıları çok fazla görülür. Bunu zihinden bedene, bedenden ruha, bedenden zihne şeklinde sarmal olarak düşünebiliriz.
Tolga Akkuş: Ofis çalışanlarına ve bilgisayar başındaki çalışanlara madde madde öneri sayacak olursak neler söyleyebilirsiniz?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Kişi kendi özelliklerine göre kendine iyi gelen şey neyse onu yapmalıdır. Komşunuza iyi gelen ilaç ya da egzersizler sizlere iyi gelmeyebilir. Herkesin kendine özel kendine has bir vücut yapısı var. Madde madde sayacak olursak;
- Herkes vücut dik duruşuna, postürüne, omurganın düzlüğüne dikkat ederek oturmalıdır.
- Otururken vücudun sağ ve sol tarafına ağırlığı eşit dağıtabiliyor musunuz ona dikkat etmelisiniz.
- Her iki tarafa eşit yük vermeye çalışarak oturmak gerekir.
- Uzun süreli oturuşlarda bacak bacak üstüne atmalar çok fazla var. Kalça ağrısı olanlar bu hareketi gece yatarken de yaparlar. Oradaki kasların boyunun kısalmasına bağlı bacağı kendine doğru çektiğinde bacak bacak üstüne attığında rahat ettiğini hisseder. Aslında o an için rahat ettiriyordur ama bu oturuş bozukluğu kısır döngüye yol açarak var olan hastalığı daha çok artırabilir.
Tolga Akkuş: Hocam şöyle diyebilir miyiz? Bacak bacak üstüne atmak bir hastalık belirtisi.
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Kesinlikle bir hastalık belirtisi olabilir. Uzun süre bacak bacak üstüne oturmaktan kaçınmalıyız. Otururken bacaklarımızı birleştirip oturmaktan da kaçınmalıyız. Toplumumuza baktığımız zaman vücut simetrisi düzgün olan insan sayısı çok az. Kalçaya verdiğimiz yükün aynısını ayaklar için de değerlendirmemiz lazım. Sağ ayağım ve sol ayağımla yere eşit basıyor muyum? Aslında temel olay, vücudumun ne kadar farkındayım? Gözümü kapattığım zaman kalçamdan haberim var mı? Omurgamdan haberim var mı? Boynumdan haberim var mı?
Tolga Akkuş: Çocuklar e-spor’a ve diğer bilgisayar oyunlarına yöneldi. Artık sokakta top oynamıyorlar veya fiziksel aktivite yapmıyorlar. Artık dijital yaşıyorlar. Yemek sepetinden yemek söylüyorlar, dışarı bile çıkmıyorlar. Alışverişlerini Trendyol’dan yapıyorlar. Bu yaşam hayatımıza entegre oldu. Bize bu kolaylıklar sağlanırken sağlığımıza nasıl dikkat edeceğiz, fiziksel sağlıklı yaşamımız için ne tavsiye ediyorsunuz?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Aslında günde 10-15 dakikamızı alacak kişiye özel esneme, açma ve germe hareketlerini çok rahat yapabiliriz. Çocuklarımıza bunları öğreterek çeşitli hastalıklardan koruyabiliriz. Doğru bir fiziksel aktivite mutlaka hayatlarında olmalıdır.
Tolga Akkuş: 20 yıl sonra bugüne bakarak ne tür fiziksel hastalıklar patlama yapacak?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Benim hasta yaşı ortalamam şuan 40-50 arasında. Yaşlı hastalarım da var, genç hasta oranlarında da bir artış var. 20 sene sonra eğer toplum bilinci oluşmazsa ve dikkatli olmazsak benim hasta yaş ortalamam 20-25’e düşecek. Eskiden kireçlenmeler hep anneannelerimizin hastalığıydı. Artık günlük hayatta herkesin böyle bir sorunu olacak. Sağlıklı bir yaşam için yeteri miktarda kesinlikle su tüketmeliyiz ve doğru zamanlarda tüketmeliyiz. Sabah kalktığımızda bir bardak su, akşam yatmadan kesinlikle bir bardak su içmeliyiz. Yemeklerden bir saat önce veya bir saat sonra sindirime yardımcı olması için içmeliyiz. Özellikle genç görünmek için su içmeliyiz. Herkesin kilo oranına göre su ihtiyacı değişir ama ortalama bir yetişkin için 8 bardak su tüketilmelidir.
Tolga Akkuş: Teknoloji ve kendi alanınızla ilgili söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Doç. Dr. Gökhan Tuna Öztürk: Kendi alanımla ilgili yaratabileceği olumsuz etkileri anlatıp bununla ilgili alınabilecek önlemleri konuşmaya çalıştık. Teknolojik gelişmelere hepimizin ihtiyacı var. Kesinlikle teknoloji kötüdür, kullanmamalıyız demiyorum. Bu şekilde anlaşılmasın söylediklerimiz. Fakat olumsuz etkilerini her zaman göz önünde bulundurup buna göre gerekli önlemleri almalıyız. Teknolojiyi nasıl kullandığımız önemli. Biz hep iyi yönlerini kullanmaya çalışıyoruz. Teknolojinin güzel yanlarından da faydalanmak gerekir, sanal gerçeklik oyunları, dansları var. Çocuklarımızı bunlara yönlendirerek güzel alışkanlıklar kazandırabiliriz ve çocuklarımızın gelişimine düzgün katkıda bulunur.