Marka Ol E Mi?

Okuyacak kitap bulamıyorum!

Yazılarımı takip edenlerin, yaptığım konuşmaları dinleyenlerin ve yakın çevremin bildiği bir konu bu…

Yıllardır düzenli kitap okurum ama son 3 yıldır kendime bir yük yükledim ve “Her gün 200 sayfa kitap okuyacağım” dedim. Okuduğum kitaplar pazarlama, iletişim, psikoloji gibi alanlarda yazılan eserlerden oluşuyor, roman veya şiir kitapları okumuyorum. Çok kitap okumanın maddi olarak bir maliyeti oluyor elbette, bir kitap ortalama 30 lira ve ben ayda 30 kitaptan fazlasını okuyorum. Bu işin ikinci kötü yanı okuyacak kitap bulamamak, kitapçıya gittiğimde kitapları karıştırıyorum ama okumaya değer bir kitap bulmakta zorlanıyorum.

İletişim, iş yönetimi, pazarlama gibi alanlarda okuduğum kitapları takipçilerim ile paylaşmaya karar verdim, bu seriye başlarken sağlam bir giriş yapmalıydım. Sosyal medyada gördüğüm “Marka Ol E Mi? kitabını inceledim ve “Bundan daha sağlam bir giriş olamaz” dedim.

“Marka Ol E Mi?” kitabını Ömer Şengüler kaleme almış, kendisi bir Marka Mimarı. Etkileyici özgeçmişini okumak isterseniz, internet parmaklarınızın ucunda, beklemeyin. Kitap, ulusal markaları dünya markası yapmak isteyen bir gencin hikayesi ile başlıyor. Sabri Ülker’den randevu alıp kendisine sunum yapma fırsatını bulan bu gencin heyecan verici hikayesi günümüzün gençlerine ilham vermeli, bu gencin adı Ömer Şengüler.

Kitabı yakınımda bulunan iki farklı AVM’ye sordum, ikisinde de hepsi satılmıştı. Bir saniyeliğine “Başka bir kitap mı incelesem?” diye sormadım kendime, başarmak istiyorsanız bahanelerden uzaklaşmalısınız, okuduğum kitaplar bana bunu öğretti. Konfor alanımdan çıktım ve arabaya atlayıp 30 km yol yaptım ve kitabı aldım.

Kitabı alır almaz ilk ilgimi çeken şey tasarımıydı, rengarenk bir kitap. Hulusi Derici bu kitabı okusa tasarımı kesin çok sever dedim kendime, sonra kitabı okumaya başlayınca zaten Hulusi Derici’nin işin içinde olduğunu gördüm, adamın bir tarzı var ve kitaba üflese bile onu bize hissettiriyor. Emojiler, görseller, ilgi çekici tasarımlar kitabı bir adım ötede farklı bir yere taşımış.

Kitap okurken en sevdiğim şey ilgimi çeken kavramların altını çizmek ve onları araştırmaktır, kalemi elime aldım, kahveyi masaya koydum ve okumaya başladım. Kitapta ne zaman bir yeri çizmek istesem zaten bir şekilde vurgulandığını gördüm, ya kalın yazılmış, ya sarı renge boyanmış ya da başka bir şekilde öne çıkartılmış, kitapta pek bir yeri çizemedim.

Kitapta her markanın bir hikayesi olmalıdır diyor, bunu diyen kitabın isminin de bir hikayesi var elbete. Oğlum şöyle yap e mi, böyle yap e mi diyen annesini anmak isteyen yazar kitabın adını “Marka Ol E Mi?” koymuş, terzi kendi söküğünü iyi dikmiş.

Kitabı sevmemin en büyük sebebi benim çalıştığım konularda daha önce okumadığım güzel tasvirlerin olmasıydı.

  • Sağlık Bakanlığı’nda Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı yapmış birisi olarak “PR şirketini kırmızı renkli bir yangın söndürme aleti olarak görme” sözünü sevdim.
  • Yıllardır dijital mecralarda siyasal iletişime kafa yoran birisiyim ve “Sosyal Medyada Propaganda” isimli bir kitap yazdım ama Marka Ol E Mi kitabının “Marka Politikacı” bölümünde geçen şu söz beni benden aldı: İtibar bir kamp ateşi gibidir, söndü mü yakması zordur.

Doktorlar, avukatlar, siyasetçiler hatta taksiciler için önemli pazarlama sırları anlatılan kitabın her bölümün sonunda bir reçete kısmı var, önce sorun söyleniyor, sonrasında güzel örnekler ile başarılı markalardan bahsediliyor en sonda da reçete bölümünde tavsiyeler veriliyor.

Kitapta sevdiğim bazı sözleri sizinle paylaşmak istiyorum.

  • Kendinizi küçümsemeyin, herkes marka olabilir.
  • Google arama sonuçlarında yoksan, yoksundur.
  • Sözünü tutamama korkusu ile yaşayanlar marka olur.
  • Marka olan kural koyandır.

Ben reklama para harcıyorum ama satışlarım artmıyor diyorsanız bu kitabı okumalısınız. Kitapta haklı eleştiriler de var.

  • Küresel düşünmüyoruz.
  • Sadece ihracat yapıp para kazanarak global olamayız.
  • Pazarlama ile satış farklı kavramlardır, bunlar ülkemizde devamlı karıştırılıyor.

Kitabın sonlarına doğru markayı bir ağaca benzeterek güzel örnekler ile konuyu anlatan kitabı 3 saatte bitirdim. Kitabın isminin hikayesi gayet etkileyici ve güzel bir pazarlama hamlesi ama bu kitabı asıl öne çıkaran unsur Prof. Philip Kotler tarafından yazılan sunuş yazısı, düşünsenize Türkiye’de futbol ile ilgili bir kitap yazıyorsunuz ve sunuş yazısını Cristiano Ronaldo yazıyor, Kotler böyle bir etki bırakmış.

İlk inceleme yazımın sonuna geldik, ilk incelediğim kitap gayet iddialıydı, sosyal medya tabiriyle “içerisi şampiyonlar ligi gibi” diyebilirim. MediaCat tarafından basılan kitapta Kotler var, Hulusi Derici var, Ömer Şengüler var daha neler var neler…

Emeği geçen herkesi tebrik ediyor, iyi okumalar diliyorum…