Dijital Göçmen (14. Gün)

Doğdukları dönemde internet teknolojisi yaygın olmayan ve internet ile ergenlik sonrası tanışan kişilere “Dijital Göçmen” deniliyor. Bebek arabasında telefondan Youtube videoları izleyen çocuklar teknolojinin içine doğmuş durumdalar, onlara da “Dijital Yerli” diyoruz.

Yarın dijital yerlilerden bahsedeceğim, öncesinde teknoloji dünyasına sonradan giren, yabancılık hisseden ve entegre olma konusunda pek başarı sağlayamayan “Dijital Göçmen”lerden bahsedelim.

Dijital göçmenler 20’li yaşlarına kadar internet ve diğer teknolojik gelişmeler ile tanışmadıkları için bu konuda güçlük çekiyorlar. Dijital içeriklerden çok basılı materyalleri kullanmayı tercih eden dijital göçmenler not almak için genelde kağıt ve kalem kullanıyorlar. Dijital göçmenler içeriklerde, grafik veya videolar yerine daha çok metinleri tercih ediyorlar ve incelemek değil okumak istiyorlar.

Marc Prensky, 2000 yılından önce doğanlara dijital göçmen derken bunu dijital çağa adapte olamayan ve felsefesini özümseyemeyen kişilere bağlıyor.

Dijital göçmenler teknolojiye tam olarak güvenmezler, bir sayfanın açılmasını dakikalarca bekleyebilirler, teknolojiyi genelde iş için kullanırlar, aynı anda birden fazla işlem yapmayı pek tercih etmezler.

Dijital göçmenler zamanla dijital melezlere dönüştüler, teknolojiye uyum sağladılar ama geriden geliyorlar. Nasıl oluyor derseniz bir örnek ile açıklıyorum:

Dijital göçmenler ödemelerini yapmak için bankaya giderler, makbuzu ellerine almadan ödedikleri konusunda emin olamazlar. Makbuz kağıtlarını evde dosyalarda saklarlar.

Dijital yerliler sayesinde teknoloji ile barışan ama tam olarak adapte olamayan “Dijital Melez”ler faturayı bilgisayar başında internetten öderler ve sonra e-makbuzları usb ile saklarlar.

Dijital yerliler internet bankacılığı veya otomatik ödeme ile ödeyip verileri bulutta tutarlar veya “Nasıl olsa banka bu verileri tutmak zorunda” diyerek hiç umursamazlar ve bir yedekleme bile yapmazlar.

(Bu yazıda 239 kelime var) #100Gün100Kelime’de 14. gün sona erdi.