TV ve OTİZM

Onur Alp Öztürk

[email protected]

Öncelikle otizm nedir?


Otizm; Doğuştan genetik altyapıya dayanan, nörolojik biyolojik tabanlı gelişim bozukluğu. Her ne kadar WHO Dünya Sağlık Örgütü böyle tanımlasa da ben böyle düşünmüyorum. %70’ini TV’ye bağlıyorum.  %20’sini pestisit dediğimiz tarım böcek ilaçlarına %10’unu ise genetik. Her 65 çocuktan 1’i otizmli. 2000 yılında, 5000 çocuktan 1’ine otizm tanısı konulurken bugün sayı 45’te 1’e çıkmış. Son 10 yıla bakıldığında sayının katlanarak arttığını gözlemliyoruz.

Afrikalı’ların, otizm teşhisinde artış yaşamadıkları görülmüş, çünkü küçük çocukların ekranların önünde zaman harcamadıkları anlaşılmış. Ekranlar: 0-4 yaş arası çocuklar için tehlike. 0-4 yaş arası bir çocuğun beyni diğer geri kalan yıllarına nazaran beynin en büyük gelişim gösterdiği yaş. Bu yaş nesneleri bağdaştırma anne babayı taklit ve dünyayı tanıma yaşı. Bütün zeka bu yaşta belirleniyor. Diğer geri kalan yaşlar ancak geliştirilebilir kalıyor.

Çocuklar, gerçek nesnelerle oynamalı keşfetmelidir. Annelerin babaların çocuklarına bakarak konuşmalı sosyal etkileşim kurmalıdır. Bunu yediden yetmişe biliyoruz.  Çocuklar duyarak, dokunarak, ağzına götürerek bir şeyleri anlamlandırır. Annesi montunu giy çıkalım dediği zaman, çocuk kelimenin anlamını ve eylemin kendisini zihninde bağlar ve gerçekleştirir. Bir çocuk dış dünyayı önce elindeki oyuncağına dokunarak, yere fırlatarak keşfeder. Bunu defalarca yapar çünkü ustalaşma arzusu insanlarda olduğu gibi bebeklerde de vardır. Bebek iletişim kurdukça, merak eder, keşfeder. Çocuk üst üste aynı şeyleri yaparak anlamlandırır. Çocuğu etkisi altına alan televizyon, onu ayrı bir dünyaya çeker. Hiçbir anne baba çocuğunu TV’ye kaptırmaması gerekir. Hele ki uzun süre içine kapandıysa bu çocuk patolojik olarak otistik tanımına yaklaşır. Yaşamın başlangıcı adlı belgeselde bir deney yapılıyor. Öğretmeni değişik değişik oyunları ve beraberinde renkleri cisimleri öğrettiği çocukla TV’de aynı şeyleri öğretmeye çalışması halinde çocukların hiçbir şey öğrenmediği bırakın öğrenmeyi, öğrendiklerini unutuyor.

Çocukta taklit etme eğilimi vardır. TV’de milyonlarca görüntünün ekrandan kayıp gitmesi çocuğu taklit edemeyeceği görseller yaratılışa ters bir durum. İletişim kanalları kapalı olacağından bu durum çocukta iletişim problemleri yaratacaktır. Ülkemizde ne oldu da bir anda otistik çocuklar arttı sorusunun bence yanıtı bu olmalı. 

Bu kadar bilginin ışığında daha tanışılmamış ve öngörülememiş gelişmelerde var. Bilim insanlığın geleceğinin onlar olduğundan şüpheleniyor. Son araştırmalara göre yüksek zekalı otistik çocukların yüzdesi 35’den 50’ye çıkmış olması bilim adamlarını düşünceye sevk ediyor. Yoksa hastalık değil de insanlığın bir üst versiyon demosu mu? Beynin evrimi mi? Popular Science dergisi Mayıs 2014 tarihli makalesinde, araştırmacılar otizm teşhisinin konulmasının giderek zorlaştığı görüşünde birleşiyor. Çünkü bu çocuklar artık bir çoğumuzdan daha zekiler ve kabiliyetleri oldukça yüksek. Türkiye’de 550.000 otizimli çocuğun olduğu varsayılıyor. Sonuç olarak bu hastalığın belirtilerini saymalıyız ki, erken teşhis çok önemli.
-Göz kontağı kurmuyorsa.
-Hep ağlıyor yada anlamsız gülüyorsa.
-Kendisi ile konuşulunca sinirleniyorsa.
-Gözleri sık sık bir şeylere takılıp kalıyorsa.
-Garip konuşuyor ismini işitmiyor gibi davranıyorsa, hemen bir uzmana gösterilmelidir.

Onur Alp Öztürk