İnternete ilk girdiğimizde hepimizin takma isimleri (nickname) vardı. Ben nickname olarak “Telecaster”i kullanırdım, o zaman Squier Telecaster gitarım vardı. Sahte isimlerle chat odalarına kaydolduk, forumlarda her konuda atıp tuttuk, nasıl olsa kendi ismimizi kullanmıyorduk ama aslında teknik açıdan bakıldığında kafasını kuma gömen devekuşu kadar komik duruyorduk.
Sonra ne olduysa güvendik bu dijital mecralara, güvendiğimiz dağlara kar yağdı o ayrı mesele!
Güvendik ve Facebook hesabımıza ismimizi yazdık, sonra Twitter, Instagram derken her yerde bir dijital varlık oluşturduk kendimize. Herkes doğum günümüzü kutlasın diye doğum günü bilgilerimizi girdik, ilişki durumumuz, okuduğumuz okullar, çalıştığımız işler, ne varsa yazdık…
Kendimize ait bilgileri böyle teşhir etmek aslında psikolojik bir sorun ama biz buna bilgi çağı dedik, geçtik, sosyal medyadır burada işler demek böyle yürüyor dedik. Etkileşimli ortamlar bizim mahrem algımızı değiştirdi, daha çok etkileşim alabilmek için hayatımızı eğlenceli gösterip en özel anlarımızı herkesle paylaştık. Yetmedi lokasyonumuzu, parmak izimizi hatta retina bilgilerimizi verdik.
Her bilgimizi herkesle paylaşmak istemeyiz, kiminle neyi, ne kadar paylaşacağımıza karar verme hakkına “Mahremiyet” diyoruz.
Sosyal medya mecraları bizim ilgi alanlarımızı biliyorlar. Beğendiğimiz gönderileri ve sayfaları analiz ediyorlar ve bize buna göre reklam gösteriyorlar. Sosyal medya mecraları bizim sitelerinden çıkmamızı istemezler ve çeşitli algoritmalar ile bizi sitede tutmaya çalışırlar, bu yüzden bizi tanımak isterler.
En masum paylaşım bile gün gelir size zarar verebilir.
Bir baba 5 yaşındaki oğluna Galatasaray forması giydirdi ve Instagram’da paylaştı diyelim, bu çocuğuna ne zarar verebilir ki? Bu çocuk 30 sene sonra Galatasaray-Fenerbahçe maçının hakemi olarak atanırsa büyük bir sorun ortaya çıkabilir ve takım tutması kariyerine zarar verebilir. İnternet boşluğuna yazdığınız her yazıyı, eklediğiniz her fotoğrafı iyi incelemelisiniz, paylaştıklarınızı silseniz bile birileri ekran görüntüsü alabilir ve yıllar sonra bu içerikler karşınıza çıkabilir.
Bazı sosyal medya mecraları siz bir mesajı yazıp göndermekten vazgeçseniz bile onu kendileri için depoluyorlar. Bir sosyal medya sitesine fotoğraflarınızı eklediniz sonra beğenmediniz ve sildiniz diyelim, siz sildiğinizi zannedebilirsiniz ama aslında o şirket fotoğrafları silmiyor. Girdiğiniz web sitelerinin kullandığı cookieleri araştırmanızı tavsiye ederim, tarayıcınız da bilgilerinizi anlamdırmaya çalışıyor.
Bazı mesajlaşma uygulamaları konuşmalarınızı analiz ediyorlar ve konuştuğunuz konuya göre karşınıza çıkacak reklamları belirliyorlar. Telefonunuza kurduğunuz hesap makinası uygulaması kişilerinize erişmek istiyor diyelim, ne gereği var! Neye evet dediğinize dikkat etmelisiniz. Telefonunuzdaki tüm sosyal medya uygulamaları sizin fotoğraflarınıza erişebiliyor, bundan korkmuyor musunuz? Ben çok korkuyorum.
Arkadaşlarımla karşılıklı konuşurken internette hiç arama yapmadığım ve beğenmediğim bir konudan bahsediyoruz, masadan kalkarken onunla ilgili reklam karşımıza çıkıyor, bundan korkmuyor musunuz?
Telefonunuzu veya harddiskinizi kullandınız ve satıp yeni bir cihaz almak istiyorsunuz değil mi? Verilerinizi silip teslim ettiniz, peki sizce veriler gerçekten silindi mi? HAYIR!
Depolama özelliği olan cihazlarınızdan verileri silseniz bile sattığınız veya tamir için verdiğiniz kişiler bu içerikleri kullanarak sizi tehdit edebilirler. Bu konuda gerekli önlemleri almalısınız ve gerekmedikçe bu cihazları tanımadığınız kişilere teslim etmemelisiniz.
Asıl merak ettiğim konu şu, ülkelerin en üst yöneticileri yurtdışına çıktığında ve tuvalete girdiğinde kanıt kalmasın diye dışkıları bile o ülkede bırakılmıyor. Yönetici hakkında diğer ülkelerin bir veri almaması gerekiyor, sonuçta o dışkı ile yapılacak tahliller ile yöneticinin bir hastalığı varsa ortaya çıkıyor ve devlet politikaları bile buna göre şekillenebiliyor. Diplomasi mahremiyet konusunda bu kadar hassasken şimdi başka bir sorun ile karşı karşıya.
30 sene sonra ülkeleri yönetecek liderler şimdi ortalama 20 yaşında ve hepsi internette. Sosyal medya mecraları bu lider adaylarının tüm fotolarına sahip, neyi aradıklarını, nelerden hoşlandıklarını, nelerden korktuklarını hatta ne düşündüklerini bile biliyorlar.
Anlayacağınız bu dijital mahremiyet konusu tüm Dünya için büyük tehlike, ülkelerin ellerinde bulundurdukları verilerin altın madenleri kadar kıymetli olduğu günler bizi bekliyor.
(Bu yazıda 562 kelime var) #100Gün100Kelime’de 6. gün sona erdi.