Sezen Aksu kirpi ikilemi teorisini tükeneceğiz isimli şarkısında başarılı şekilde ele almış. Kirpi ikilemi kavramını şöyle özetleyebiliriz: Ne senle oluyor, ne de sensiz…
Ne böyle senle ne de sensiz yazık yaşanmıyor çaresiz,
Ne bir arada ne de ayrı olmak imkansiz hiç sebepsiz,
Ne hayallerle ümitlerle mutlu olmaktı dileğimiz,
Suçlu ne sensin ne de benim şimdi sensizim sen de bensiz.
İki canlı ayrı kaldıklarında acı çekiyorlarsa birleşirler ve sorun çözülür.
İki canlı beraberken sorun yaşıyorlarsa ayrılırlar ve sorun çözülür.
İki canlı ayrıyken acı çekiyorsa, acı çektiği için birleşip sonra birleştiği için de acı çekiyorsa ne yapacağını bilemez ve bir ikileme düşer: Birleşelim mi, ayrılalım mı?
Bu ikileme kirpi ikilemi denir.
Hikaye odur ki; Amerika’yı pek sevmeyen Sigmund Freud evinde purosunu tüttürürken bir anda Amerika’ya gitme kararı alır, hem kirpileri görmek ister hem de konferans vermek. Bu kirpi işi Freud’un kafasına nereden düştü derseniz hemen Arthur Schopenhauer’a dönebiliriz. Schopenhauer 1851 yılında yayınadığı “Parerga ve Paralipomena: Kısa Felsefi Denemeler” isimli eserinde 396. bölümde şöyle der:
“Soğuk bir kış sabahı çok sayıda oklu kirpi, donmamak için birbirine bir hayli yaklaştı. Az sonra, oklarının farkına vardılar ve ayrıldılar. Üşüyünce, birbirlerine tekrar yaklaştılar. Oklar rahatsız edince yine uzaklaştılar. Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları ikilemi, aralarındaki uzaklık, her iki acıya da tahammül edebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya kadar sürdü. İnsanları bir araya getiren, iç dünyalarının boşluk ve tekdüzeliğidir. Ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onları birbirinden uzaklaştırır. Sonunda, bir arada var olabilecekleri, nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar. Bu uzaklıkta duramayanlara, İngiltere’de “keep your distance!/mesafeni koru!” denir. Bu noktada, çevrenin sıcaklığını hissetme arzusu kısmen karşılanır ama, buna karşılık okların acısı hissedilmez. Kendi iç sıcaklığı çok yüksek olanlar ise, ne sıkıntı vermek, ne de sıkıntı çekmek için, topluluklardan uzak durmayı tercih ederler.”
Schopenhauer’ın kirpi metaforu ile ilgili çalışmalar yapan Freud, bizi donmamak için birbiri ile beraber yaşamak zorunda kalan kirpilere benzetiyor, birbirimize tahammülümüz kalmasa da beraber yaşamak zorunda kaldığımızı söylüyor.
Florida’da yapılan denetlerde insanların reddedildikten sonra ne gibi reaksiyonlar gösterdikleri incelenmiş, bazı insanlar bir daha açılmamak üzere içe kapanırken bazıları da yeniden şanslarını deniyorlar, yazı bittikten sonra deney çıktısını (İngilizce) inceleyebilirsiniz.
Donmuş kirpi kuramı veya kirpi metaforu olarak da anılan bu kavram, yanlızlığın da, insanlarla beraber olmanında acı verdiğini akılda kalıcı bir şekilde aklımıza kodluyor. İnsanlardan uzak durmak iyi bir tercih değildir ama insanlarla samimiyetimiz arttıkça da durum pek iyiye gitmiyor. Her türlü ilişkide mutlu olmanın yolu kendimize kaliteli bir çevre oluşturmaktan geçiyor, çevreniz kaliteli değilse bu sizi de her açıdan olumsuz etkileyecektir.
Bu konu ile ilgili daha önce bir yazı yazmıştım: Çevrenizdekilerin Ortalamasısınız.
Yazıyı buradan okuyabilirsiniz. Zaman ayırdığınız insanlara, web sitelerine, uygulamalara, olaylara dikkat edin.
Neye zaman ayırıyorsanız, neye dikkat ediyorsanız siz de aslında o kadarsınız. Kirpi denilince aklınıza çizgi film ve oyun karakteri Sonic geliyorsa iyi bir şey, kirpi kuramı geliyorsa çok daha iyi. Kirpi ile ilgili bir fikriniz yoksa bu en kötüsü.
Kendi ederinizi kendiniz belirleyin, yarın yeniden görüşelim…