Kusursuzluk çağında yaşıyoruz…
Manavda parlak sebzeler, rengi solmayan giysiler, mükemmel burunlar, kırışıksız yüzler, çiziksiz bilgisayar ekranları, herkes mükemmele yakın ve kusursuz olmaya çalışıyor.
Bu kusursuzluk çağında sizi kusurları ile barışık bir teknik ile tanıştırmak istedim, adı Kintsugi.
Kintsugi çatlakların, kırıkların ve diğer tüm kusurların güzelliğinden bahsediyor, tamir etmenin ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatıyor. Kırık bir eşyayı onarırken bu kırıklar altın ile onarılıyor ve eşya eskisinden daha değerli bir hale geliyor.
Bu sanat bize yaşanmışlığın ne kadar önemli olduğunu ve kusurlardaki güzelliği yeniden hatırlatıyor. Geri dönüşüm ile ilgili çalışmaların devam ettiği günümüzde Kintsugi’ye ileri dönüşüm diyebiliriz. Eşyayı tamir ederken oluşan düzensiz çizgiler, işlem bitince o eşyayı bir eşi daha olmayan bir sanat eserine dönüştürüyor.
Bu sanatta kırılmanın izleri gizlenmediği gibi olabildiğince vurgulanır, altın kullanmanın da amacı bu zaten. Batı kültürünün bize vermeye çalıştığı simetri ve kusursuzluk kültürünün tam tersini savunan Kintsugi, kusurlara ve yaşanmışlığa önem veriyor.
Çoğumuz kırılan bir eşyayı tamir etmeyi çoktan unuttuk, kusurlu şeylerden uzak duruyoruz. Bu durum tarımı bile etkiliyor, herkes birbirinin aynısı kusursuz sebze ve meyveler görmek istediği için kimse doğal ürün yetiştirmiyor. Dünyanın en büyük sorunlarından birisi olan gıda israfının da en büyük sebeplerinden birisi kusursuzluk anlayışımız.
Kintsugi’den benim çıkardığım bir ders var; başıma kötü bir şey gelse de yoluma devam edebilirim, kırık parçalarımı en değer verdiğim şeylerle belirgin şekilde yapıştırarak nerelerden geçtiğimi herkesle paylaşabilirim.
Siz kırılan her parçanızı çöpe atıp her geçen gün biraz daha eksik mi yaşayacaksınız, yoksa o parçalarınız ile yaşamayı mı seçeceksiniz?
(Bu yazıda 241 kelime var) #100Gün100Kelime’de 42. gün sona erdi.