Hipersenkronizasyon

Bugün konumuz hipersenkronizasyon.

Bu kavramı Dominic Pettman’ın yazdığı “Sonsuz Dikkat Dağınıklığı” kitabında gördükten sonra üzerinde biraz araştırma yaptım ve sizin için bu yazıyı yazdım. Kitapta; Bateson, Heidegger, Žižek gibi pek çok isimden alıntılar var. Kitabı iyi sindirebilmek için 2 defa okumanızı öneriyorum, uzun zamandır bir kitabın canına böyle okumamıştım, kitap çizikler içinde kaldı : )

Herakleitos’un “Değişmeyen tek şey değişimdir” görüşünü destekleyen “Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz” sözü bugün sosyal medya mecralarındaki zaman tünelleri için de geçerli. Aynı sosyal medya akışına iki kez giremezsiniz, sosyal medya bir nehir gibi akıp gidiyor ve yakalamak çok zor. Hipersenkronizasyon da tam olarak bu zorluğu işaret ediyor buna senkronizasyon istenci deniliyor.

Dün yazdığım yazıda mikro şöhretlerden bahsetmiştim, sosyal medya insanları veya bazı akımları kısa süreliğine büyütüyor sonra da kendini önemli zannettirdiği bu zavallı insanları çatır çatır dişleri ile öğütüyor. Sosyal medya toplumunda, trend akımları kaçırmak büyük bir kayıpmış gibi görünüyor. “Abi bunu izledin mi?” diye atılan mesajlar, kimseden geri kalmamak için paylaşılan şebeklikler veya gündeme uyum sağlamaya çalışan markalar… Kullanıcılar bu senkronizasyon oyununu kaçırmamak ve günlük gereksiz içeriklerini tüketmek için merakla bekliyorlar.

Önceki yazılarımda da belirtmiştim, insanlar yalnız kalmayı sevmez, bir tarafa ait olmak isterler ve o topluluktan uyumsuz bir şekilde görünmekten de korkarlar. Sosyal medyanın balon gündeminin etrafında toplanan insanlar “Ben de bu konuya hakimim” diyebilmek için aynı şeylere saldırıyorlar ve kendi oluşturdukları bu trendleri yeni trendler gelince de acımadan çöpe atıyorlar. Bir haftalığına ekrana bakmazsan çok şey kaçırırsın algısını oluşturan sosyal medya mecraları size ne katıyor hiç düşündünüz mü? Herkes öğrenmiş “internet büyük bir bilgi kaynağıdır” diyor ben katılmıyorum hala en büyük bilgi kaynağı kitaplardır. Sosyal medyada; doğru, işe yarar ve gelir geçer olmayan bir bilgi bulmak samanlıkta iğne aramak gibidir, 1 hafta boyunca saatlerimizi ayırdığımız bu mecralardan ne öğreniyoruz, bence kendimizi kandırmayalım. Buna ayıracağımız vaktin onda birini kitaplara ayırsak bize çok daha fazla fayda sağlayacağına eminim.

Sosyal medya nehrinde rafting yapan bu insanların tek amacı kanolarının devrilmemesi, bu yüzden tüm dünyayı askıya alıp sürekli olarak bu mecralara göz gezdiriyorlar. Bunun sonucunda da kitabın yazarının bahsettiği “Sonsuz Dikkat Dağınıklığı” çıkıyor. Her dakika binlerce gereksiz bilgi ile yüklediğimiz beynimiz, bir iyi bir kötü haber görmekten neye üzülüp sevineceğini de bilemiyor, buna “Duygusal Uyumsuzluk” deniliyor. Bilgisayar başında çok mutlu veya çok hüzünlü şeyler konuşan insanların suratlarına bakın hepsi aynıdır. İnternetteki sanal gerçeklik neye üzülüp neye sevineceğimizi bile unutturdu bize! Yüz kasları çalışmayan kendini emojiler ile anlatan bir gençlik geliyor!

Doymak bilmez bilgi ve bildirim açgözlülüğü ile ortaya çıkan bu olumsuz durumlardan kurtulmak için doğru bilgi kaynaklarını belirlemenizi ve sadece oralara bakmanızı öneriyorum. Bu yüzden her gün yazmaya karar verdim, insanlar pek uzak olmayan bir gelecekte sadece belirli yerleri takip edip internetten çıkacaklar. Dijital obezite kavramından bahsetmiştim, bence dijital diyetisyenlik kavramı öne çıkacak, ben de bu konu üzerinde çalışmalarımı sürdürüyorum.

manga “Beni Benimle Bırak” şarkısında şöyle diyor:

Al bu dünya al senin olsun
Benim hiç gözüm yok hepsi senin olsun

Ama son bir dileğim var senden
Şu gaybana dünyada
Varını yoğunu al hepsini al da

Beni benimle bırak
Beni benimle bu cehennemde
Ruhum senden çok uzak
Yabancıyım senin cennetine

Sözleri dikkatli okursanız yazımda bahsettiğim şeyleri özetlediğini görebilirsiniz. Sosyal medyaya “Beni benimle bırak” demeden sonsuz dikkat dağınıklığında sürüklenip gideceksiniz.