Türkiye’de ilk kez rezidans ve otel konseptini bir arada sunan Sianji Well-Being Resort, bu sene 10. yılını kutluyor. 10. çerçevesinde geçtiğimiz günlerde Ali Poyrazoğlu’nun da sahne aldığı Bodrum Komedi Festivali’ni düzenleyen ve önümüzdeki günlerde başka etkinliklere de ev sahipliği yapacak Sianji Well-Being Resort, Türkiye’nin ve Avrupa’nın En İyi Beach Resort’ü unvanına sahip. Dünyanın en iyi detoks otellerinden biri olarak gösterilen ve uluslararası arenada 24 farklı ödülün sahibi olan Bodrum Gümüşlük’teki Sianji Well-Being Resort’te, aynı zamanda “ister yaşa ister kirala” konseptiyle rezidans, villa ve penthouse’lar satılıyor. Yaşam ve otel anlayışını sağlıkla birleştiren Sianji, dairelerde oturulmayan dönemlerde kiralama veya işletme yoluyla yatırımcısına kazandırıyor. Rezidanslar, sahiplerinin isteğine göre dönemsel olarak butik otel tarzında Sianji tarafından işletiliyor ya da kiralanabiliyor. Yaptıkları konseptle Türkiye’de bir ilke imza attıklarını belirten Sianji Group Yönetim Kurulu Başkanı Recai Çakır, Sianji markasını hem Türkiye’de hem de dünyada büyüteceklerini söylüyor. Bu sene turizmde 30. yılını kutlayan Recai Çakır, hem turizm sektörünün 2019 durumunu yorumladı hem de Sianji hakkında bilgi verdi.
Turizmle ilgili açıklanan son rakamlara ilişkin analiziniz nedir? 2018 sezonu değerlendirmeniz ve 2019 beklentileriniz nelerdir? Turizmle ilgili açıklanan son rakamlar geçen seneye göre yüzde 30 artmıştır. 2019 yılında da misafirlerimizin artacağını gösteriyor ve gelirler anlamında da 2019’da ise daha iyi bir Türkiye bekliyor bizi. Çünkü fiyatları arttırma şansımız bulunuyor. 2016 yılında Avrupalılar vardı, Ruslar yoktu. 2017 yılında Ruslar geldi ama Avrupalılar gelmedi. Ama 2018 yılında hem Avrupalılar hem de Ruslar vardı. Bir de biz bu arada 2016-2017 yılında boşlukları çok ciddi bir Ortadoğu pazarı, alternatif marketler dediğimiz yerlere yöneldik. Bu boşluğa karşılık bu marketler devreye girdi. Şu anda Çin’den çok ciddi talep var. Hindistan’dan talepler var. Uzakdoğu’ya yöneldik. İran’dan talep var. İsrail yeniden başladı. Bunların hepsi olumlu. Bunların fiyatlara yansıması birdenbire olmuyor. Biz yüzde 40 fiyatlarımızı düşürerek boşlukları doldurabildik. İspanya’ya, İtalya’ya kaçan misafirler tekrar Türkiye’ye dönmeye başladı. Şu anda tur operatörleri çok ciddi şekilde 2019 için ciddi avanslar ödeyerek ucuza yerleri kapatmaya çalışıyorlar. 8 ayda turizmi değerlendirdiğiniz zaman misafirlerde çok ciddi bir artış şu oldu, artan döviz fiyatları özellikle bayramda yurt dışına çıkmak isteyen birçok misafir yurt içinde kaldı. Döviz bazında hem bizden çok pahalı oldukları olduğu için hem de döviz iki katına çıktı. Ülkede çok uygun fiyata konaklama imkanı buldu. Böylece temmuz ağustos ayında otellerde doluluklar yüzde 95-100 oranlarındaydı. Bu dolulukların devamını eylül ekimde de sürdürebileceğiz gibi görünüyor. Umarım bu ivmeyle bir kış turizmi de olur.
• Turizm yatırımcıları açısından ilk 8 ay nasıl geçti? Yatırımlara gelince yatırımlar çok istenilen boyutta değil. 3 yıldır bir duraksama görünüyor. Yatırımlara ara verildi. Özellikle şu sıralar faizlerin yükselmesi ve yatırımı destekleyici özel bir fonun bulunmaması yabancı yatırımcıların Türkiye’den gitmesi, yerli yatırımcıların yurt dışına yönelmeleri Türkiye’de ciddi bir yatırım boşluğu ortaya çıkardı. Ancak bunda şöyle bir hayır var. Bizim çok iyi bir arz talep dengesini sağlamamız gerekiyor. Bizim öncelikle yatak kapasitesini doğru kullanmamız gerekiyor. Otellerimizin çoğunluğu 5 ay çalışıyor. Yedi ayı boş. Bunu özellikle İskandinav ülkeleri ve özellikle 65 yaş üstü 3. Yaş dediğimiz Avrupalı misafirleri ağırlayarak en az 15-20 milyon turisti mevcut potansiyelimizle ağırlayabiliriz. Böylece hem doluluklarımızın yıl bazında yüzde 60’lara yüzde 70’lere çıkarma kapasitemiz var. Hem de bu atıl olan kapasiteyi doldurmamızı sağlar. Aynı zamanda turizm bölgelerine canlılık gelir. Turizm bölgeleri yaz kış yaşanabilir hale gelir. Bunun için devletin birazcık işe el atması lazım. Türk Hava Yolları’nın elini taşın altına koyması gerekiyor. Biz turizm sektörünün oyuncuları, STK’ların el atması gerekiyor. Herkesin el birliğiyle Avrupa’nın çeşitli bölgelerinden el birliğiyle uçuşların artması ve özel anlaşmaların devlet bazında yapılması, özellikle İskandinav ülkelerini devlet aracıyla 3 bin ila 8 bin arası yaşlılarına para veriyorlar, gidin güneşli ülkelerde vakit geçirin diye. Biz iki defa anlaşma yaptık. İkisi de bu turizmdeki etkilerden dolayı iptal oldu. Çalışmalarımız hâlâ devam ediyor Norveç ve İsveç’le ilgili. Önümüzdeki dönemlerde bu iki ülkeden ciddi talep görebiliriz.
• Bodrum’da otel yatırımları ne durumda? Dolulukları belli bir seviyeye çıkardık ve geliri de belli bir seviyeye getirdikten sonra ülkedeki bu döviz sendromu biterse yatırımlarımız başlayacaktır diye düşünüyorum. Ancak Bodrum özel bir bölge. Yatırımlar burada devam ediyor. Yurt dışındaki şirketler gözlerini Bodrum’a dikmiş durumda. Herkes bir butik otel ya da az yataklı otelin yanına rezidans yapıyorlar, gelir düzeyi yüksek insanları Bodrum’a bağlamak için önemli bir adım. Zaten biz yıllardır söylüyoruz, turizmde yeniden dönüşüme bir ihtiyaç var. Pazarların çeşitlendirilmesine ihtiyaç var. Sadece sağlığın ameliyat olmadığını bununla birlikte sağlıklı yaşam dediğimiz, hastalanmadan önce insanların gelip detoks merkezlerinde, sağlıklı yaşam merkezlerinde son yıllarını nasıl sağlıklı geçirmeleri için şeker, kolesterol, tansiyon sıfırlamak için. Doğru beslenme, spor yapabilme fizik tedavi gibi etki yan tesirler olan hacamat, sülük tedavisi gibi doğal tıpla yaşlılığı geciktirici imkanlar sunan tesislerin açılması lazım. Biz bunu Bodrum’da yaptık. Rezidans olarak otelimizi planlamıştık. Bir prototip olarak başarıyla yürüyor. 10 yıldır ben otelimi 12 ay açıyorum. Problemim uçuş olmadığı için. Çok daha yüksek doluluklara ulaşmam gerekirken kış doluluğum ne yazık ki yüzde 30-40’larda. Bunu 60- 70’lere çıkarmamız halinde çok daha efektif olacak. Yan tesislere sirayet edecek. Tesisler de bizi örnek alıp tesislerini de kışın açabilir hale gelecekler.
• Gündeminizde olan turizm 4.0 kavramından bahsedebilir misiniz? Öncelikle endüstri 4.0 ile başladı turizmde de 4.0 da tabii ki olması gerekenlerden. Aslında şu anda biz 1.0, 2.0, 3.0 geçmiş durumdayız. Bazı oteller 4.0’a girmiş durumda. Özellikle bütün kontrolü, mekanizmayı, bilgisayar üzerinden izleyebiliyorsanız, tesisinizin her tarafında güvenlik kameraları varsa, bilgi iletişimle bütün otelinizin yüzde 30’unu, 40’ını pazarlayabiliyorsanız online’dan size ulaşılabiliyorsa yavaş yavaş 4.0’a geçmişsiniz demektir. Bütün çalışanların costlarını günlük kar ve zararınızı görebiliyorsanız eğer bunlardan daha elle yapılan muhasebe sistemi, otokontrol sistemi yok, kilitle odalara girilen oteliniz varsa 4.0’a geçme ihtiyacınız vardır. Artık dünyada mobil uygulamalar her girdiğiniz otelde mobil uygulamasına girerek o otelin mobil uygulamasını indirerek, otelin tüm her yerinde istediğiniz uygulamayı o mobil uygulama üzerinden yapabilirsiniz. Yine dünyanın her yerinden otel rezervasyonu yapıyorsunuz. O kodla odaya girebiliyorsunuz. Ya da cep telefonunuza gelen bilgiyi otelin odasının kapısını açarak kullanabiliyorsunuz. Bazı oteller hiç insan olmadan çalıştırılabilir oldu. Yani akıllı oteller olmaya başladı ve günümüzde bunu gerektiriyor. Bizim daha natürel, olan organik olan otellere ihtiyacımız var. Bizim bu 4.0’ın yanında yeşil oteller, natürel oteller, sağlık otelleri, insanların organik beslenebildiği, sağlıklı yaşamın olabildiği ama modern bir otelde konaklayabildiği yanında ormanda kütük evde yaşadığı daha farklı bir yaşamla kendi yumurtasını çiftlikten alabildiği, sütünü sağabildiği konsept otellere de ihtiyaç var. Bu yavaş yavaş eskiye doğaya dönüş var. Bunu da kaybetmemek lazım. Bunla ilgili bir çiftlik kurduk. Kendi detoks otelimizin yanında kendi organik tavuklarımızdan yumurtalarını aldığımız tüm ürünler organik üretiliyor tarım bakanlığının kontrolünde. Ve bizde üç tane sağlık konsepti var, master detoks, alkali beslenme ve raw food. Bunların hepsi çok önemli. Modern sistemlerin yanında mutlaka organiği, doğal turizmi de düşünmek gerekiyor.
• Biraz da Türkiye’de ilk kez uyguladığınız otel ve rezidans sisteminden bahsedebilir misiniz? Bizim sistemimiz içerisinde otel ve rezidanslar var. Rezidans sahipleri otelin tüm hizmetlerinden belirli bir aidat karşılığında yararlanabiliyor. Üyelik ücreti almıyoruz. Evi de tapu ile anahtar teslim şeklinde veriyoruz. Rezidansların kullanılmayan dönemlerdeki karın yüzde 75’ini mülk sahibine veriyoruz, yüzde 25’ini işletmeci olarak biz alıyoruz. Projemiz, tamamı deniz veya havuz manzaralı rezidans ya da dubleks villa olarak tasarlandı. Rezidans ve villaların büyüklükleri 101 metrekare ile 260 metrekare arasında değişiyor. Sianji markasını, zincir haline getirmek istiyoruz. Bunun için yurt dışından çok ciddi teklifler alıyoruz. Fransa, Mısır, Dubai, Katar ve Abu Dabi görüştüğümüz ülkeler. Aynı zamanda Türkiye’nin her yerinde 4-5 yıldızlı otellere işletme verebiliriz. Yatırım yapmak üzere olan doğru yatırımcılara ulaşabilirsek bizim de danışmanlığımızla güzel çalışmalar yapabiliriz. Çok seçiciyiz. İnşaatçı rezidansı işletemez, bunu işletmeci bilir. Doğru bir işletme ise sizi tercih edilir hale getirir. Daha az konut ama doğru işletme ile daha karlı çalışma yapabilirler.
• Neden bu sistemi geliştirmeye karar verdiniz? İnsanların minimum maliyetle maksimum hizmeti almaları için bu sistemi geliştirdik. Bu dünyada özellikle ABD ve Dubai’de uygulanıyor. Evde kaldığınız dönemlerde sadece valizinizi alıp gelmeniz yeterli oluyor. Projemiz hem rezidansı, hem sağlık oteli hem de resort olan bir sistem. Yedi konsept içeren bir sistem işletiyoruz ve bu sayede yılda sekiz ay doluluk sağlıyoruz. Diğer oteller yılda üç-dört ay doluluk sağlıyor. Blok ayrı rezidans ayrı yapılırsa ciddi bir yönetim planı ve koruma ile projede süreklilik sağlanır. Bu yatırımlar yapılırken yerli otel yönetimleri ile anlaşılması Türkiye’nin kalkınmasına katkı da sağlar. Bu model yabancıların da çok tercih ettiği bir model. 50 bin geceleme yapıyoruz ve bunu 80 bine çıkarmayı hedefliyoruz. Yüzde 10 daimi yaşayan misafirlerimiz var.
• 10. yılınız kapsamında bir de “Bodrum Komedi Festivali”ni düzenlediniz… Evet, bizi oldukça heyecanlandıran bir iş oldu. İnsanların en çok gülmeye ihtiyaç duydukları bu dönemde, biz de 10. yılımızı kahkahalar eşliğinde kutlamak istedik. 6-7-8 Eylül tarihleri arasında 3 gün boyunca Ali Poyrazoğlu, Nur Gürkan, Metin Zakoğlu sahne aldı. Ne yazık ki Bodrum, son yıllarda sadece eğlence mekanı olarak anılmaya başladı. Kültür sanat, faaliyetleri önemli derecede azaldı. Biz de Bodrum’un aslında bir kültür sanat merkezi olduğunu göstermek için böyle bir festivale öncülük etmek istedik. Önümüzdeki dönemde bu festivali daha kapsamlı yürütmek istiyoruz.
Kaynak: Boss Life Dergi