Ankara’nın Sevdiği İkili; Begüm Topçu ve Cantuğ Turay

Deniz Yıldızı dizisinden tanıdığımız Cantuğ Turay ve Begüm Topçu, bu kez de yeni oyunları “Bu Bir Oyun Değil” ile hayranları karşısına çıktı. İkisini de diziden biliyordum aslında ama ilk defa tanıdım, Cantuğ Turay’ın sahibi olduğu Ritüel Sanat Merkezi’nde sahneledikleri “Bu Bir Oyun Değil”in afişlerini çekmem için stüdyoma geldiler. Keyifli bir çekim süreci oldu, hazır Ankara’nın iki sevilen oyuncusunu yakalamışken röportaj yapmamak olmaz, diyerek sizler için röportaj da yaptım. İşte keyifli sohbetten yazıya aktardıklarım…

“Bu Bir Oyun Değil” neyi anlatıyor?


Cantuğ Turay: Bu Bir Oyun Değil, toplumumuzdaki kadın figürünü, karşılaştığı zorlukları anlatıyor. Kadın, anne olarak, sevgili olarak, eş olarak toplumda yaşadığı sorunları, baskıları anlatıyor. Hafif duygusal komedi tarzında diyebilirim.


Begüm Topçu: Bu oyun bütün kadınları anlatıyor. Toplumun kadın sorunlarına yönelik bir oyun. Aslında hepimizin yaşadığı, tanık olduğu şeyler. Gerek sokakta bir kadında gördüğümüz gerek kendi başımıza gelen şeyler. Tek bir kadın üzerinden anlatmıyor. O yüzden birçok kadının ve erkeğin hikâyesini birleştiriyor ve bunu feministçe yaklaşımlardan hayatın gerçeklerinden kaçınarak yoğurup tatlı bir dille anlatmak istiyoruz.


Ekipte kimler var?


C.T: Yazarımız Zeynep Kaçar, yönetmenimiz Deniz Gökçe Kayhan, gitaristimiz Suat Seçken, Begüm ve ben oynuyoruz. Sahnede üç kişiyiz. Kadir ve Baturay da işin teknik kısmındalar.

Bu oyunu seçmenizde özel bir sebep var mı?


C.T: Tiyatro kafe 2007 yılında kuruldu ve kurulduğundan beri hep farklı türden oyunlar sergilemeyi tercih etti. Genellikle kadın erkek ilişkilerini ben seviyorum çünkü asla eskimeyen bir konu. Öyle olunca da Bu Bir Oyun Değil i seçmemdeki en büyük neden hayata kadın gözüyle bakabilmekti. Feminist bir oyun asla değil, gerçek- ten o kadar gerçek ki o çok hoşuma gitti. Hakikaten ben de hep hatırladım.’’Annem de bu sorunu yaşadı, eski sevgilim de bu sorunu yaşadı ‘‘dedim.
B.T: Bu zamana kadar genelde komedi üzerine çalıştık. Geçen senelerde korku veya gerilim yönünde denemelerimiz oldu. Fakat dram yönünde bir oyun çalışmamız olmadı. Artık bazı şeylerinde zamanı geldiğini düşündük. Bu oyun bize çok keyif verdi. Bir yerlere ulaşabileceğini düşündük.

Deniz Yıldızı raitingini neye borçlu?


B.T: Hayatın gerçeklerini yansıtıyoruz, her gün yayınlandığı için insanlar bir şekilde denk geliyor ve ilgileniyorlar. Ama bence bu dizinin 5 senedir devam etmesinin ve raitinglerin bu kadar iyi olmasının sebebi hem oyuncuların hem de teknik ekibin birbiriyle iyi geçinmesinin ve yapılan işten keyif alması ekrana yansımasıdır. İnsanların bu samimiyeti görüp değerlendirdiklerine inanıyorum.
C.T: Bence sıcaklığı. Ankara oyuncularının şöyle bir özelliği vardır, hiçbir zaman ben oldum havasına giripte işi, insanı, projeyi küçümsemez. Her zaman en iyisini yapmaya çabalar. Bu özellikle bizim başarımızın en önemli püf noktası. Haftalık diziler gibi büyük prodüksiyonlar da yok. Öyle olduğu zaman da birçok noktada teknik eksikliklerimiz oluyor, onu da oyunculukla telafi ediyoruz. 5 sene 1000 bölüm.

“Ankara oyuncularının şöyle bir özelliği vardır, hiç bir zaman ben oldum havasına giripte işi, insanı, projeyi küçümsemez. Her zaman en iyisini yapmaya çabalar. Bu özellikle bizim başarımızın en önemli püf noktası.”

Aslında oyun hem dramatik hem de komedi içeren bir oyun.


C.T: Evet, evet; sadece dram yapmayalım dedik, seyirciyi sıkmayalım. Sadece komedi de yapmayalım. Harmanlayalım dedik.
B.T: Aslında birçok duygu değişimini yansıtıyor. Müzik ile eğlenceli bir şekilde anlatmaya çalışıyoruz. Tahminimizden çok farklı bir oyun çıktı ortaya.

Cantuğ Turay & Begüm Topçu

Her gün farklı oyunlar oynuyorsunuz, replikleri karıştırdığınız oluyor mu?


C.T: Aslında olmuyor. Beş tane oyunumuz var. Mesela çarşamba kuklacı’yı oynadık, perşembe matruşka oynadık, cuma şu işe bak oynadık, bugün cumartesi bu bir oyun değili oynuyoruz. Bu şizofren işi, normal bir adamın yapacağı iş değil. Ama profesyonellikle birlikte yıllardır bunu yaptığımız için beyin bölümlere ayırıyor, bir şekilde ayrımını yapıyor. Ama bazen dilinin ucuna önceki ya da sonraki oyundan bir replik geliyor, son anda farkına varıyorsun.
B.T: Bunun provasını yapmazsanız hatalar olabiliyor fakat partneriniz size yardımcı oluyor.

Bir de Deniz Yıldızı dizisinde oynamanıza rağmen bu temponun içerisindesiniz.


C.T: Tabii, turneler de var. Yoğun bir turne tempomuz da var. Aynı zamanda ben eğitmenlik de yapıyorum. Haftanın 6 günü. Her gün zaten set. Diyeceksin ki yorulmuyor musun? Yoruluyorum tabii ama fiziksel değil zihinsel bir yorgunluk. İşi severek yaptığım için bu yorgunluk tatlı geliyor. 1 saatlik kahve molası zihnimin dinlenmesine yetiyor.

Günlük yaşamınız nasıl geçiyor?


C.T: Kendime vakit ayırmayı çok seviyorum. Hobileri olan bir insan değilim, hayatı yaşamıyorum. Sadece işten eve gelince ışığı açmadan karanlıkta 10 dakika oturmak tek vazgeçemediğim. Bunun yanı sıra tunalıda yürüyüş yapmayı çok seviyorum.

Neden Ankara?


C.T:
Ankarada işimi yaptığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Bizim için hep ‘merkezi İstanbul’ derler ya, sahne sanatları, güzel sanatlar hatta sizin için de… Ama bütün bunu Ankara’da yaptığınız zaman daha özel oluyor. İstanbul’da üretilen her şey daha çabuk tüketiliyor. Mesela siz fotoğrafçısınız, İstanbul’da çok fazla var. Ben oyuncuyum, İstanbul’da çok fazla var. Ankara’da senin işini yapan az sayıda insan var. Bu nedenle sanatçı Ankara’da daha çok saygı görüyor. Ankara’nın da İstanbul standartlarına çıkacağına inanıyorum. Ticaret konusunda asla Ankara, İstanbul ile asla yarışamaz ama medya ve sanat sektöründe neden öne geçmeyelim ki? Senin benim gibi adamlar Ankara’da olduğumuz için çok ayrıcalıklıyız.

Tiyatro kafe’nin kemik bir kitlesi var.

B.T: 2007 de Cantuğ ile kurduğumuz bir tiyatro. Ilk oyunumuz Peynirli Yumurta ile başladık. Burası bi tiyatro kafe, insanlar mısır yerken ve bişeyler içerken bizi izliyorlar. Bu tiyatronun kültüründe olmaması gereken bişey. Bu tartışılabilir. Ama biz çağın bunu getirdiğini düşünüyoruz. İnsanların daha rahatça bizim yansıttıklarımızı yaşamalarını istiyoruz, samimiyetimizi hissediyorlar. Fısıltı gazetesiyle yayılıyoruz, insanlar arkadaşlarına anlatıyor, onlar da arkadaşlarına anlatıyor ve geliyorlar. Bu bize keyif veriyor ve insanlar gerçekten keyif alıyorlar ki geliyoruz diyorlar.

Diğer Kültür – Sanat haberlerimizi okumak için tıklayın!

.

2 YORUMLAR

  1. Oğuzhan Kayra ve Cantuğ Turay çok benzemiyor mu ya? Benzerlikleri bazen beni hayretler içinde bırakıyor çünkü. Ozan…

  2. Hem de inanılmaz derecede benziyor, cast seçimi muhteşem. Bunları ben de izlemek istiyorum, Ozan’ın…

Comments are closed.