Acı Yoksa Başarı Yoktur (2. Gün)

“Konfor Alanı” kavramını daha önce duydunuz mu?

Konfor alanı ilerlememizi engelleyen bir zincir gibidir, içindeyken kendimizi güvende hissederiz ama aslında gün geçtikçe köreliriz ve zayıflarız. Zihnimiz bizi bu güvenli ve stressiz alanın içinde tutmak için çalışır, “Otur oturduğun yerde” der…

Konfor alanınızın dışına çıkmazsanız ve hayatınızda sizi zorlayan kararlar almazsanız, oyuncu değil izleyici olarak kalırsınız.

Üniversite sınavına hazırlanırken konsantre oldunuz, sosyal hayatınızı bırakıp derslere yoğunlaştınız, konfor alanınızı hiçe saydınız ve istediğiniz okulu kazandınız. Okulu okurken tek amacınız okulu başarılı bir şekilde bitirmekse hayatta size başarılar diliyorum, işiniz çok zor.

Örneğin, iletişim fakültesi okuyorsanız okuldan çıkıp eve veya eğlenceye gitmek yerine bir gazeteye gidip gönüllü olarak çaycılık yapabilirsiniz ya da bir televizyonda kablo taşıyabilirsiniz. Çaycılık yapmak veya kablo taşımak size biraz garip gelebilir ama birilerinin o işi yapması gerekiyor, bunu yaparken tanışacağınız insanlar sizin anahtarınız olacak.

Okuldan mezun olduğunuzda iş bulmak için bir çevreye ihtiyacınız var, bunu okurken oluşturmak yerine para kazanmanız gereken dönemde oluşturmaya çalışırsanız başarısız olma ihtimaliniz yüksek.

Sistemlerin yeni insanlara ihtiyacı yoktur, adı üstünde: Sistem

Sisteme dahil olabilmek için sistemde olmayan bir iş ile gönüllü olarak ekibe girmelisiniz ve en alttan başlamalısınız.

Okuyorken sizden tek istenen şey okumanızdır, sizden istenen şeyleri yaparsanız ömür boyu birileri sizden bir iş ister siz de yaparsınız. Sistemi hacklemelisiniz, sizden iş isteyen kişinin aklına gelmeyen işleri yapmalısınız ve zamanınızı bununla doldurmalısınız. Yerleri herkesten iyi sildiğinizi görenler size bir şans verip şu haberi de sen yaz diyebilirler. Steve Jobs’un dediği gibi “Başkalarının hayatlarını yaşayarak zamanınızı çöpe atmayın” birilerinin sizden istemesini beklemeyin, kendi gelişiminiz ve kariyeriniz için başkaları istemeden siz üretin ve çalışın.

Ben hayatımdan memnunum, peki neden 100 sabah erkenden uyanıp kafa patlatıyorum, bir düşünün. Amacım kendimi geliştirmek ve daha iyi yazabilmek. Daha iyi yazmak için birisinin bana para vermesini bekleyemem, bu yüzden ücretsiz şekilde yazmaya başladım.

100 gün hedefimi herkese duyurarak büyük bir risk aldım, 100 günü tamamlayamazsam rezil bir durum ortaya çıkar, herkese tavsiye ettiğim şeylere aykırı hareket etmiş olurum. Risk almamak en büyük risktir, konfor alanınız ömür boyu konforlu kalmayacak, bir gün gelip huzurunuzu bozacaklar ve sizin bir B planınız olmayacak, aramadığınız bir şeyi bulamazsınız. Godin’in dediği gibi “En riskli şey güvenli ya da ortalama olmaktır”

Bence zenginlik ne kadar paranız olduğu ile ilgili değildir, ne kadar risk alabildiğiniz ile ilgilidir.

Elon Musk konfor alanını kırmak için 30 günlük bir deney yapmaya karar vermiş ve 30 gün boyunca yemek için sadece 1 dolar harcamış, yani aylık yemek masrafı olarak kendisine 30 dolar ayırmış.

30 günün sonunda 30 dolar ile doymayı öğrenen Musk, tüm parasını yatırarak kuracağı iş ile ayda 30 dolar kazanabilirse yemek masraflarını düşünmeden işine devam edebileceğini görmüş ve bu veriye göre tüm riskleri almış. Bu sayede bugün sayamayacağı kadar çok parası olan bir iş insanı oldu.

Vücut geliştirmek için yediklerinize dikkat etmelisiniz ve her gün düzenli olarak çalışmalısınız. 1 yıllık bir antreman programı sonrasında dikkat çekici bir kas kütlesi elde edebilirsiniz, emin olun 1 yıllık düzenli bir okuma veya yazma programı sonrasında da dikkat çekici bir bilgi birikimi elde edeceksiniz. İkisi için de konfor alanınızın dışına çıkmanız gerekiyor.

2018 yılının sonunda çıkardığım “Sosyal Medyada Propaganda” kitabım sayesinde çıktığım TV programlarında ünvan olarak “Yazar” yazıyordu, ben de çıkardığım kitabın arkasına saklanarak bu “Yazar” ünvanı ile gurur duyabilirdim ama bu yazı dizisine başladım. 100 günün sonunda edindiğim tecrübe ve yazabilmek için yaptığım araştırmalar sayesinde çok daha iyi bir yazar olacağımdan şüphem yok ama o gün yine kendimi yetersiz bir yazar olarak hissetmeye devam edeceğim, gelişmenin sonu yok…

100 gün boyunca sabah 6:00’da kalkıp en az 100 kelime yazacağım, bugün günlerden Cumartesi…

Uyumak varken ben size bu satırları yazdım. Öğleden sonra saat 15:30-20:00 arasında yurtdışından ülkemize okumaya gelen öğrencilere ders anlatacağım, verimli bir haftasonu geçireceğimi umuyorum.

Saat 6:30

Siz uyurken basketbol oynamak için sahaya doğru gidiyorum, 1 saat sonra geldiğimde çoğunuz hala uyuyor olacaksınız, ben de öğleden sonra yapacağım sunumu hazırlayacağım.

Size iyi uykular…

(Bu yazıda 632 kelime var) #100Gün100Kelime’de 2. gün sona erdi.