ENERJİ

Enerji Sektörü, son 150 yıldır hiç gerilemeyen ve
önemi her geçen yıl artan bir ekonomik alandır. Enerji kaynaklarının yoğun kullanımı 19. ve 20. yüzyıllarda başlamış, bu kaynaklara ve enerjinin lojistiğine sahip olma yolundaki hâkimiyet mücadelesi 21. yüzyılda en üst seviyesine ulaşmıştır. Enerji stratejik bir gündem maddesi olarak, artık ülkeler ve şirketler arası rekabette ilk sırayı almış, enerji şirketleri, dünyanın en değerli ve en yüksek ciroya sahip şirketleri konumuna ulaşmışlardır.

Globalleşen dünyada sanayideki en ağırlıklı girdi olarak enerjinin, kesintisiz, güvenilir kaynaklardan ve ucuza temini en önemli gerekliliklerden biridir.

Türkiye’de enerji tüketiminde taşkömürü, linyit, petrol, doğal gaz, hidrolik ve jeotermal enerji, odun, hayvan ve bitki artıkları gibi birincil enerji kaynakları ile güneş ve rüzgâr enerjisi kullanılmaktadır. Elektrik enerjisi ve kok ise ikincil enerji kaynağı olarak değerlendirilmektedir.

Büyüyen ekonomiye, gelişen ve çeşitlenen sanayi faaliyetlerine ve değişen demografik yapıya paralel olarak, ülkede birincil enerji ve elektrik tüketim değerlerinde son 40 yılda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Birincil enerji tüketimi kaynaklar itibariyle incelendiğinde, taşkömürü ve doğal gazda artış; petrol ürünleri, linyit ve hidrolik enerjide azalma kaydedildiği görülmektedir. Türkiye’nin birincil enerji ihtiyacı yılda ortalama yüzde 4-5, elektrik enerjisi ihtiyacı da yüzde 8 oranında artış göstermektedir.

SEKTÖRÜN TÜRKİYE’DEKİ GELİŞİMİ

Türkiye’de enerji üretim ve tüketimi Cumhuriyet’in
ilk yıllarından önce sınırlı kalmıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında başlatılan kalkınma hamlesi sonucu, sanayileşme ve kentleşme ile birlikte enerji ihtiyacı da artmıştır. Buna bağlı olarak bir yandan yeni enerji kaynakları aranırken, bir yandan da yabancı şirketlerin ellerindeki kömür işletmeleri 1937’de millileştirilmiştir. Önceleri sadece odun, kömür, petrol ve elektrik gibi sınırlı sayıda enerji türlerinden yararlanılmaktayken, daha sonra hidroelektrik, jeotermal, doğal gaz, güneş, rüzgâr gücü, gibi değişik enerji türlerinden de yararlanma yoluna gidilmiştir.

Dünya üretilebilir petrol ve doğal gaz rezervlerinin yaklaşık yüzde 72’lik bölümü, Türkiye’nin yakın coğrafyasında yer almaktadır. Türkiye, jeopolitik
konumu itibariyle, dünyaca ispatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin dörtte üçüne sahip bölge ülkeleriyle komşudur. Türkiye ayrıca, enerji zengini Hazar, Orta Asya, Orta Doğu ülkeleri ile Avrupa’daki tüketici pazarları arasında doğal bir ‘enerji koridoru’ olmak üzere pek çok önemli projede yer almakta ve söz konusu projelere destek vermektedir.

Son on yıl içerisinde, dünyada doğalgaz ve elektrik talebinin Çin’den sonra en fazla arttığı ikinci ülke konumunda bulunan Türkiye’nin önümüzdeki dönemde de ekonomik ve sosyal gelişme hedefleri ile tutarlı olarak, enerji talebi artışı bakımından dünyanın en dinamik enerji ekonomilerinden biri olmaya devam etmesi beklenmektedir.

Hızla artan enerji talebi neticesinde Türkiye’nin
başta petrol ve doğal gaz olmak üzere enerji ithalatına bağımlılığı artmaktadır. UEA tahminlerine göre, üye ülkeler arasında enerji talebinin orta ve uzun vadede en hızlı artış kaydedeceği ülke Türkiye’dir. Öte yandan, yapılan çalışmalarda, toplam nihai enerji talebi ile toplam birinci enerji talebinin 2020 yılı itibariyle iki kata yakın bir artışla sırasıyla 170,3 ve 222,4 MTEP seviyesine ulaşması, elektrik, doğal gaz ve petrol talebinin ise sırasıyla 398-434 milyar kWs, 59 milyar metreküp ve 59 milyon ton seviyelerini bulması beklenmektedir.

Yenilenebilir enerji bakımından önemli bir potansiyele sahip olan Türkiye, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesine verdiği önemin bir ifadesi olarak, 26 Ocak 2009 tarihinde Bonn’da düzenlenen konferans sonunda imzalanan anlaşmayla, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) kurucu üyeleri arasında yer almıştır.

Türkiye, ulusal enerji bileşenine nükleer enerjinin
de eklenmesi için hazırlıklarını sürdürmektedir. Bu çerçevede, 2030 yılına kadar Türkiye’nin nükleer enerjide 10 bin MW’lık kurulu güce ulaşması öngörülmektedir.

Bu kapsamda, RF ile Akkuyu’da bir nükleer güç santrali tesisine yönelik bir Hükümetlerarası Anlaşma 12 Mayıs 2010 tarihinde imzalanmıştır.

İkinci nükleer santralin Sinop’ta inşası planlanmakta olup, ülkemizde üçüncü bir nükleer santralin de kurulması öngörülmektedir.

SEKTÖREL PANORAMA

Dünyada en fazla enerji tüketen 21’inci ülke olan Türkiye, üretimde ise 19’uncu sırada yer almaktadır. Türkiye,
toplam enerjisinin yüzde 43’ünü doğal gazdan, yüzde
25’ini kömürden, yüzde 25’ini hidroelektrik santralinden

ve geri kalan kısmını da rüzgar ve diğer yenilebilir enerji kaynaklarından elde etmektedir. Türkiye’nin 2002 yılında kurulu gücü 31 bin 800 megavat iken 2013 sonu itibariyle 64 bin megavatı geçmiştir. 2013 yılında yaklaşık maliyeti
7 milyar dolar olan 6 bin 985 megavat kurulu güç devreye alınmıştır. 2002 yılında sadece 140 adet yenilenebilir enerji kaynaklı santral devredeyken, 2013 yıl sonunda bu değer 553’e ulaşmıştır.

Elektrik talebi son 10 yılda yıllık ortalama yüzde 7 artış göstererek, 2013 yılı sonu itibarıyla 245,5 milyar kilovata ulaşmıştır. Ülkemizde 2013 sonu itibariyle 239 milyar kilovatsaat elektrik tüketilmiştir. Bir başka ifadeyle Türkiye, Yunanistan’ın yarısı, İspanya’nın 3’te 1’i kadar kişi başı elektrik tüketimine sahiptir.

Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, enerji sektörüne 2035’e kadar toplam 42,2 trilyon dolar yatırım yapılacağı tahmin edilmektedir. Söz konusu yatırımların 17 trilyon dolarının elektriğe, 9,4 trilyon dolarının petrole, 8,5 trilyon dolarının gaz sektörüne, 0,8 trilyon dolarının kömür sektörü ve 6,5 trilyon dolarının ise yenilenebilir enerji sektörüne ayrılması planlanmaktadır.

SEKTÖREL ANALİZ

Lisanssız elektrik üretimi için 14 Mart 2013’te çıkartılan 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, sektör için büyük bir beklenti yaratsa da kanundaki yeniliklerin uygulamaya girmesi için çıkarılması gereken yönetmeliklerin, ancak

2 Ekim tarihinde çıkarılması, sektörün ‘neredeyse durmasına’ neden olmuştu. Enerji piyasası aktörleri, yaklaşık beş aylık bir aranın ardından, yeni yönetmelikle yenilenebilir enerjide yeniden büyüme planları yapmaya başladı.

Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle, artık isteyen herkes başvuruda bulunup, kendi işyeri için elektrik üretimine başlayabilecek. Yönetmeliğe göre, kendi elektriğini üretmek isteyenler için başvuruların önü açılırken, sektör temsilcileri, enerjide yeni bir dönemin başladığı görüşünde.

Yönetmelikle birlikte yaşanan en önemli gelişme, üretimdeki 500 kW sınırının 1 MW’a yükseltilmiş olması. Bu limit, ilerleyen dönemde ‘gerekirse’ Bakanlar Kurulu kararıyla beş katına kadar da yükseltilebilecek.

Sektör aktörlerinin “halk, tüketici konumdan, üretici konumuna geçebilecek” yorumu yaptığı yönetmelikte, üretim sınırının yükseltilmesi, büyük şirket ve fabrikalar için de önemli bir gelişme olacak. Belediyelerin de

içme suyu ve atık suyu iletim hatlarında elektrik üretim tesisi kurabilme imkanının önü açılırken, kamuoyunun da ‘lisanssız elektrik üretimi’ konusunda ilgili olacağı düşünülüyor. Bu arada yönetmelikle, lisanssız üretimden, lisanslı üretime veya lisanslı üretimden lisanssız üretime geçişler de serbest oldu. Ayrıca lisanssız üretim tesisleri enerji alım garantisi de alabilecek.

Şirketler ‘fazlayı’ satamayacak

Yönetmeliğin getirdiği önemli bir değişiklik de ‘sınırsız elektrik üretimi’. Buna göre tüketimi fazla olan şirketler,
1 MW sınırına takılmaksızın elektrik üretim tesisi kurabilecek. Ancak söz konusu şirketler, şebekeye enerji verse bile, bu işlem karşılığında para alamayacak. Bu durumda şirketler sadece kendi elektrik üretim ve tüketim giderlerini karşılamış olacak. Alışveriş merkezleri de bu kapsamda elektrik üretebilecek.

Enerji ithalatı, cari açıktaki en önemli kalem

Türkiye’de ekonominin gelişmesine paralel olarak enerji talebi artarken, enerji ithalatı, cari açıktaki artışta en önemli kalem haline geldi. Fosil kaynaklar bakımından komşuları kadar zengin olmayan ancak coğrafi konumu itibarıyla su, güneş, jeotermal ve rüzgar potansiyeliyle birçok ülkeye nazaran avantajlı konumda bulunan Türkiye’de firmalar
da bir süredir enerji yatırımlarını geleceğin kaynağı olan yenilenebilir enerjide şekillendirmeye başlamıştı. Bu doğrultuda su, güneş, rüzgar ve jeotermalde yatırımlar artmaya başladı.

Lisanssız Elektrik Üretim Derneği’nden (Li-Der) alınan bilgilere göre; 2014 Mart ayı itibariyle rüzgar, güneş, biyokütle ve kojen ile ilgili toplam 1710 başvuru alındı. Bunlardan toplam 390.743 kW’lık 928 başvuru olumlu sonuçlandı. Lisanssız HES’ler konusunda ise Devlet Su İşleri’nin (DSİ) kendi mevzuatlarındaki değişiklikler bekleniyor. Başvurular gerçekleştiği taktirde, lisanssız HES’lerin de potansiyelinin yükseleceği tahmin ediliyor. İlk etapta 2014 sonuna kadar HES başvurularının 250 MW’tan

bin MW’a çıkacağı öngörülürken, bu rakamın 2015 yılı sonunda en az 5 bin MW’a ulaşacağı düşünülüyor.

Yönetmelikle, rüzgarda kWh başına maliyet azaldı

Çıkarılan yönetmelikle, rüzgar
enerjisi alanında ürün seçenekleri
artarken, kWh başına maliyet
azaldı. Fabrikalar artık 2.5 ila 3
MW’lık rüzgar türbinini lisanssız
elektrik üretimi kapsamında
kurabilecek. Güneş enerjisi
üretiminde ise aynı alanda daha
fazla kurulum yapılması ile hem
satın alma maliyetlerinin düşmesi
hem de işletme, bakım ve izleme
maliyetlerinin daha ekonomik hale gelmesi sağlanacak. Tüm bunların yanı sıra, yeni yönetmelikle, finans kuruluşlarının sektöre daha kolay kredi verebilecekleri değişiklikler de söz konusu. Yönetmelikle, OSB ve dağıtım şirketlerinin trafo kapasitelerini yılda dört defa, belli aylarda kendi internet sitelerinde yayınlanmak suretiyle açıklamak zorunda olması ise, sektörde planlama ve yatırım açısından yatırımcıya bir öngörü sağlayacağı için olumlu karşılandı.

Ayrıca ilk defa, imdat grupları, şebekeden izole olan sistemler ve verimliliği kanunun belirttiği şekilde olan kojenerasyon sistemleri de lisanssız elektrik üretim kapsamına girdi.

Özel sektörün payı iki kat arttı

Bu arada son 10 yıl içinde elektrik üretim kapasitesi, doğalgaz ithalatı ve enerji tüketiminden her biri yaklaşık iki kat artış gösterdi. Bu gelişme ile birlikte elektrik enerjisi üretiminde kamunun payı yaklaşık yüzde 35 seviyelerine düşerken, özel sektörün payı yaklaşık iki kat artışla yüzde 38’den yüzde 65 seviyelerine yükseldi. Aynı zamanda kamunun elindeki dağıtım şirketlerinin ve hizmetlerin özelleştirilmesi tamamlanarak, bu alanda önemli bir atılım gerçekleşmiş oldu.

Sektör aktörlerine göre, şu an için enerji sektöründe katılımcıların en önemli sıkıntısı, orta ve uzun vadede güvenilir ve şeffaf fiyat oluşumu ile öngörülebilirliği sağlayacak fiyat referansının ortaya çıkamaması. Özel sektör için uzun vadede ‘rekabetin adil olduğu, şeffaf ve serbest bir piyasa yapısı’, öncelikli hedef konumunda.

Bunların yanı sıra, artık Enerji Piyasaları İşletme AŞ (EPİAŞ) ve Borsa İstanbul (BIST) bünyesinde yapılan işlemlere, damga vergisi muafiyeti de getirildi. Tacirlerin

kendi aralarında organize piyasalar dışında yaptıkları ticaret, bu muafiyet kapsamı dışında kaldı. Bu durum, bir yandan da EPİAŞ’ye ışık verecek tezgâh üstü piyasalardaki işlem hacminin gelişmesine engel oluyor. Sektör aktörlerine göre, Türkiye’de enerji piyasasının bir diğer önemli parçası olan doğalgaz piyasasında yaşanan önemli değişikliklerden birisi de Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ’nin (BOTAŞ) elindeki ithalat kontratlarının, özel sektöre devri konusunda gerçekleşen gelişmeler.

‘Güneş’ 5-6 bin MW’lık kurulu güce sahip olacak

Güneş enerjisinde büyük bir potansiyel barındıran Türkiye’de sektör, 2013 Haziran ayında GES yatırımları için yapılacak ihalenin açılmasıyla yeni bir ivme kazandı. 600 MW ile yola çıkılan ihaleye bunun 15 katı olan 9 bin MW’lık talep gelirken, bu rakamın önümüzdeki yıllarda artacağı ve 2020 itibarıyla lisanslı yatırımlar için verilen izinlerin 3 bin MW’ı bulacağı öngörülüyor. İlk etapta devreye girmesi beklenen 600 MW’lık GES için, yaklaşık 1.5 milyar euro düzeyinde yatırım yapılması bekleniyor. Sektör aktörleri, Türkiye’nin güneş enerjisinde 2020 yılında lisanslı ve lisanssız toplam 5-6 bin MW’lık kurulu güce sahip olacağı görüşünde.

Rüzgarda kurulu güçte yıllık 4 bin MW’a ulaşılacak.

Yenilebilir enerjinin bir diğer önemli alanını ise rüzgar enerjisi oluşturuyor. Türkiye, rüzgarda her yıl 500 MW santrali işletmeye almaya başladı. Ancak Türkiye enerji ihtiyacı göz önüne alındığında rüzgar enerjisi yatırımları yeterli görülmüyor. 64 bin megawatt’lık enerji kurulu gücüne sahip Türkiye’nin enerji kapasitesinin yüzde 3 ila yüzde 4’ünü rüzgar enerjisi oluşturuyor. 10 yıl içinde enerji kurulu gücünün 100 bin MW’a çıkması hedeflenirken, bunun yüzde 20’sinin rüzgar enerjisinden oluşması bekleniyor. Bu durumda 2023’te Türkiye’de 20 bin MW’lık rüzgar hedefine ulaşılırsa, yapılan hesaplara göre üretilen toplam elektriğin yüzde 18 ila yüzde 20’si rüzgardan elde edilmiş olacak.
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği’nden (TÜREB) alınan bilgilere göre, son üç yıldır her yıl 500 MW civarında rüzgar santrali işletmeye alınıyor. TÜREB’in 2014 Ocak verilerine göre; toplam kurulu güç 2900 MW’ın üzerine çıkarken, inşası devam eden 35 RES’in toplam kurulu gücü ise 981 MW’ı buluyor. Böylelikle rüzgar enerjisinde 2014 yılında yıllık 4 bin MW güce ulaşılması tahmin ediliyor.

Türkiye, LPG pazarı dünyada 15’inci sırada Türkiye LPG pazarı, 3.7 milyon tonluk yıllıktüketimle dünyada 15’inci, Avrupa’da petrokimya hariç tutulduğunda Rusya’nın ardından ikinci büyük pazar konumunda yer alıyor. 300 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip olan LPG sektörünün 3 milyar kişiye enerji götürdüğü ve bu sayının her geçen gün arttığı vurgulanıyor.

EPDK’nın Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Şubat 2014 Sektör Raporu’na göre; yurt içi toplam LPG satışları şubat ayında önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,3 azalış göstererek 261 bin 534 ton oldu. 2014 yılı Şubat ayında tüplügaz segmentinde 57 bin 344 ton satış gerçekleşti ve tüplügazın toplam LPG satışları içindeki payı yüzde 21,9 oldu. Tüplügaz satışlarında bir önceki yılın Şubat ayına göre ise yüzde 7,9 azalma yaşandı, 2013 yılı Şubat ayında 62 bin 284 ton satış gerçekleşmişti.

Dökmegaz segmentinde 6 bin 4 ton satış gerçekleşti. Toplam satışlardaki payı yüzde 2,3 oldu. Dökme gaz satışlarında yüzde 19,9’luk azalma yaşandı. 2013 Şubat ayında dökme gaz segmentinde 7 bin 499 ton satış gerçekleşmişti.

2014 yılı Şubat ayı otogaz satışlarında, bir önceki yılın Şubat ayı satışlarına göre yüzde 3,1 oranında artış olduğu gözlenmektedir. Bu yıl Şubat ayı otogaz satışları 192 bin 376 ton olarak gerçekleşti. 2013 yılı aynı döneminde ise 186 bin 614 ton satış gerçekleşmişti. Otogazın 2014 yılı Şubat ayında toplam LPG satışlarındaki payı ise yüzde 73,6 oldu.

LPG üretim-satış-ithalat-ihracat miktarları ve oranlarına bakıldığında; Şubat ayında üretim 55 bin 463 ton olurken, toplam 261 bin 534 tonluk satış gerçekleşti. LPG ithalatı 194 bin 670 ton olurken, ihracat 14.047 ton oldu.

Sektörün Güçlü Tarafları

• Dünyanın en yüksek petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip ülkelere yakınlık,

• Hidroelektrik santral kurulumuna uygun nehirlerin varlığı,

• Güneş enerjisine uygun iklim şartları,
• Jeotermal kaynakların bolluğu,
• Asya, Avrupa ve Ortadoğu arasında köprü niteliğindeki coğrafi konum. Sektörün Zayıf Tarafları

• Enerji politikalarındaki zafiyetler,
• Ham petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki volatilite,
• Nükleer enerji kullanımı konusunda fikir ayrılıkları, • Dışa bağımlılık,
• Yoğun bürokrasi,
• Kalifiye eleman sıkıntısı.

Chevron Corporation

Chevron Corporation çok uluslu bir
Amerikan enerji şirketidir. Günümüzde hala etkin
olan şirketin merkezi California San Ramon’da bulunmaktadır. Standart Oil şirketlerinin üyesi olan Chevron, bugün 180’den fazla ülkede aktif olarak çalışmaktadır. Petrol, gaz ve jeotermal enerji sektörlerinde yaygın olarak faaliyet gösteren Chevron arama ve üretim de dahil olmak üzere; rafineri, pazarlama, ulaşım, kimyasal maddelerin üretimi ve satışını da üstlenmektedir. Chevron aynı zamanda dünyanın en büyük petrol şirketlerinden biridir. 2014 itibariyle ABD’nin ve dünyanın en büyük 500 şirketinin listelendiği Fortune Global 500 listesinde üçüncü sırada yer almaktadır.

Chevron Corporation çok uluslu bir
Amerikan enerji şirketidir. Günümüzde hala etkin
olan şirketin merkezi California San Ramon’da bulunmaktadır. Standart Oil şirketlerinin üyesi olan Chevron, bugün 180’den fazla ülkede aktif olarak çalışmaktadır. Petrol, gaz ve jeotermal enerji sektörlerinde yaygın olarak faaliyet gösteren Chevron arama ve üretim de dahil olmak üzere; rafineri, pazarlama, ulaşım, kimyasal maddelerin üretimi ve satışını da üstlenmektedir. Chevron aynı zamanda dünyanın en büyük petrol şirketlerinden biridir. 2014 itibariyle ABD’nin ve dünyanın en büyük 500 şirketinin listelendiği Fortune Global 500 listesinde üçüncü sırada yer almaktadır.

Chevron üretimini yaptığı yakıtları, madeni yağları, katkı maddelerini ve petrokimya ürünlerini satmaktadır. Şirketin çalışmalarını yürüttüğü en önemli alanlar Kuzey Amerika, ABD’nin batı kıyıları, Gulf Coast, Güneydoğu Asya, Güney Kore, Avustralya ve Güney Afrika’dır. Chevron; 2010 yılında benzin, motorin ve jet yakıtı gibi rafine ürünlerden günlük ortalama 3,1 milyon varil (490×103 m3/d) satmıştır. Chevron’un jeotermal, güneş, rüzgar, biyoyakıt, hidrojen enerjisi gibi temiz ve alternatif kaynaklara yönelik çalışmaları da bulunmaktadır. 2011-2013 yılları arasında şirket yenilenebilir enerji kaynaklarını araştırma ve satın alma için en az 2.000.000.000 $ harcamıştır. Chevron’un jeotermal enerjide “dünyanın en büyük üreticisi” olmak gibi bir iddiası da bulunmaktadır. 2011 yılının Ekim ayında Chevron petrol tasarrufu yapmak ve buhar üretmek için Coalinga Alanı’nda 29 MW’lık termik güneş-buhar tesisi kurdu. Bu proje dünyada kendi türünün en büyüğü olma özelliğini de elinde barındırmakta.

Gazprom

Exxon Mobil Corporation

Exxon Mobil Corporation ya da ExxonMobil, Amerikan çok uluslu petrol ve doğal gaz şirketi. Şirketin ana merkezi Irving, Texas, ABD’de bulumaktadır.
Şirket doğrudan John D. Rockefeller’in Standard Oil Company şirketinin kökeninden gelmektedir [4] ve 30 Kasım 1999 tarihinde Exxon ve Mobil petrol şirketlerinin birleşmesi ile oluşmuştur. Kanada’da faaliyet gösteren Imperial Oil şirketi ile de bağlıdır.

ExxonMobil dünyanın gelirine göre en büyük şirketidir ve 2013 itibariyle dünyanın piyasa değeri en büyük şirketidir. Şirket 2013Forbes Global 2000 listesinde ise 5. sırada bulunmaktadır. Exxon Mobil rezervlerinin 2007 yılı sonunda 72 milyar varil petrol olduğu hesaplanmış ve 2007 üretim oranlarına göre 14 yıl daha sürmesi beklenmektedir. 21 ülkedeki 37 petrol rafinerisi ve günlük 6,3 milyon varil ham petrol işleme kapasitesi ile Exxon Mobil dünyanın en büyük rafinerisidir. Ayrıca 1870 yılında kurulduğundan bu yana Standard Oil ile ilişkili bir şirkettir.

Gazprom, Rusya’nın en büyük şirketi ve dünyanın en fazla doğalgaz çıkaran kuruluşudur.

2011 yılında 513 milyar metreküp doğalgaz üretimi gerçekleştiren şirket, 44,6 milyar dolar kar etmiştir. Avrupa ülkelerinde pazar payı %27’dir. Bu pazar payıyla 150 milyar metreküp doğalgaz satmıştır.

Gazprom başkanı Dimitri Medvedev’in tahminlerine göre 2017 itibarıyla Gazprom’un hisse değeri dörde katlanıp bir trilyon dolara ulaşacak ve bu da onu dünyanın en büyük şirketi yapacaktır.

Royal Dutch Shell

Royal Dutch Shell, Shell ve Royal Dutch şirketlerinin birleşmesiyle ortaya çıkan, Hollanda menşeli dünyanın en büyük petrokimya şirketlerindendir.

Royal Dutch/Shell Grubu’nun Oluşumu

Birbiriyle rekabet içinde olan İngiliz ve Hollandalı şirketlerin birlikte çalışmalarının çok daha yararlı olacağı, 1903 yılına gelindiğinde artık iyice ortadaydı ve bu doğrultuda Asiatic Petroleum Company kuruldu. Sonuç o kadar başarılıydı ki dört yıl sonra, Royal Dutch/Shell Şirketler Grubu’nun oluşturulmasıyla, ortaklık dünya çapındaki operasyonları kapsayacak biçimde genişletildi.

Ortaklık bugün de sürmektedir. İki ana şirket, kendi işlerini ayrı ayrı yürüterek %60’ı Royal/Dutch Petroleum’a, %40’ı ise Shell Transport and Trading Company’ye ait Kessler, iflasın eşiğine gelmiş şirketin geleceğinden ümidini kesmiş ve şirketi tasfiye etmeyi bile düşünmektedir. Ancak şirketin makus talihi, Kessler’in, o sırada şirketin Conda Adası Şube Müdürü olan genç Henry Wilhelm Augustus Deterting’i ziyaret etmesiyle değişecektir. Zira bu ziyaretin hemen ardından şirket, piyasaya 500.000 florinlik hisse senedi çıkartacak ve eş zamanlı olarak şirketin Conda adasındaki sondajlarında petrol bulunduğu haberi ile tüm hisse senetleri satılacaktır. Royal Dutch şirketinin tüm olmak üzere 1700’ün üzerinde aktif şirketin bulunduğu grubu oluşturmaktadırlar…

Royal Dutch-Shell Grubunun Bir Petrol İmparatorluğuna Dönüşmesi 1890’lı yıllar Sumatra adasında petrol arayan Royal Dutch Şirketi için iyi başlamamıştır. Yönetim Kurulu Başkanı dünyanın dikkatine çekecek bir imparatorluğa dönüşmesi ise, Kesslerin ölümünün ardından onun son arzusu olarak yerine seçilen Henry Deterding’in göreve başlamasıyla olur.

Henry Deterding’in uygulamaya koyduğu ilk proje ise, o yıllarda 900 milyon Dolarlık bir sermayeyi kontrol eden Amerikan Petrol tröstü Standart Oil’in elinde bulunan Çin pazarının ele geçirilmesidir. Beş milyon florinlik bir sermaye ile tüm pazarı elinde tutan Rockefeller’e kafa tutmak, çokları için delilik olsa da, Deterding, kuyularının Çin’e yakın olmasının avantajını iyi kullanarak başlattığı ölümcül rekabetten başarı ile çıkmasını bilmiş ve 450 milyon nüfuslu Çin pazarını Standart’ın tekelinden çıkarmıştır.

Sonradan Sir unvanını alacak ve Dizbağı nişanını taşıyacak olan bu genç yahudi, kendisi gibi yahudi olan Shell Trasport and Trading Co. adlı nakliye firmasının sahibi Marküs Samuel ile imzalayacağı ortaklığın ardından, daha pek çok mücadeleye gireceği dünyanın gördüğü en büyük petrol tröstü Standart Oil’i tasfiye etmeyi başaracak ve İngilizleri dünya petrol imparatorluğunun başına oturtacaktır.

Britanyalı enerji şirketi ve çok uluslu petrol şirketidir. Merkezi Birleşik Krallık’ın başkenti Londra’dadır. Şirket dünyadaki en büyük özel enerji şirketlerinden biridir ve dünyanın en büyük altı enerji şirketi arasındadır. 1908 yılında Anglo-Persian Oil Company olarak kurulmuştur. 1954’te British Petroleum adını almıştır.

Total SA

Fransa merkezli çok uluslu petrol şirketi. “Süper büyük” 6 petrol şirketinden biridir. Şirketin merkezi Paris yakınlarındaki Tour Total adlı binada bulunmaktadır. Şirket, I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmuştur. O dönemki Fransa başbakanı Raymond Poincaré, Fransız bir petrol şirketi kurma düşüncesiyle Royal Dutch Shell’in teklifini reddetmesinden sonra, Poincaré’nin Albay Ernest Mercier’e emri üzerine, 28 Mart 1924’de Compagnie française des pétroles (CFP) adıyla kurulmuştur. 1991’de şirketin adı Total olarak değişmiştir. 1999 yılında Total’in Petrofina’yı devralması üzerine şirket Total Fina adıyla bilinmeye başlamıştır. Şirketin Elf Aquitaine’yi alması üzerine, 2000 yılında TotalFinaElf olarak değişmiş, fakat Mayıs 2003’te yeniden Total ismine dönülmüştür.

Saudi Aramco veya resmi adıyla Saudi Arabian Oil Company, Suudi Arabistan’nın ulusal petrol ve doğalgaz şirketidir. Şirket ilk olarak Kral Abdülaziz İbn-i el-Suud ve ABD Başkanı Franklin Roosevelt tarafından ortak olarak kuruldu. Saudi Aramco’nun değeri 1.25 trilyon ile 10 trilyon dolar arasında tahmin edilmekte olup bu rakamlar ile dünyanın en değerli şirketidir. Şirketin merkezi Zahran’da yer almaktadır.

Saudi Aramco 260 milyardan fazla varil ile dünyanın en büyük kanıtlanmış ham petrol rezervlerine ve en büyük günlük üretim seviyesine sahiptir. Şirket Suudi Arabistan’daki tüm enerji kaynaklarını yönetmektedir. 2015 Forbes raporuna göre, Saudi Aramco dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz şirketidir. Saudi Aramco, dünyanın en büyük kıyı petrol sahası Gavar ile dünyanın en büyük açık deniz petrol sahası olan Sefaniye sahalarını işletmektedir.

Zorlu Enerji Grubu

Zorlu Enerji Grubu, dokunduğumuz herkes ve her
şeye ait değerlere saygı gösteren, çevre ve toplum yaşamının sürdürülebilirliği ile ülke kalkınmasını gözeten sorumlu bir kuruluş olarak enerji sektöründeki yerimizi sağlamlaştırıyor. Grup, çevresel etkenlerin üretim ve tüketim faaliyetlerindeki vazgeçilmezliğini göz önünde tutarak, sürdürülebilir enerjiyi, sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir unsuru olarak değerlendiriyor.

Dünyanın en dinamik enerji piyasalarından birine sahip olan Türkiye’de her geçen yıl artmakta olan enerji ve elektrik talebinin hangi kaynaklardan karşılanacağına dair bugün verilecek kararlar, ekonomik, çevresel ve sosyal etkileriyle geleceğimizi şekillendirecek. Zorlu Enerji Grubu, yatırım kararlarını ülkemizin enerji politikalarının ana hedefleriyle uyumlu olarak hayata geçiriyor. Enerjinin yerli, yeterli, kaliteli, sürekli ve çevreyle uyumlu bir şekilde kullanıma sunulmasına imkan veriyor.

Zorlu Enerji Grubu, faaliyet gösterdiği tüm coğrafyalarda ekonomik, çevresel ve sosyal değerleri korumayı ve geliştirmeyi ilke edinerek, ulusal ve uluslararası arenada enerji alanındaki fırsatları değerlendiriyor; sektörün güçlü bir oyuncusu olarak kapsamlı çalışmalar gerçekleştiriyor.

Kaynakta ve Hizmette Çeşitlilik Zorlu Enerji Grubu bugün: Elektrik üretimi ve satışı,
Doğal gaz ticareti ve dağıtımı, Enerji santrallerinin projelendirme aşamasını da kapsayacak şekilde “anahtar teslimi” olarak inşası, Enerji santrallerinin uzun süreli bakım-işletim hizmetlerinin sunulması alanlarında yurt içi ve yurt dışında hizmet veren şirketlerden oluşuyor. 6 doğal gaz santrali, 7 hidroelektrik santrali, 3 jeotermal santrali ve 3 rüzgâr santralinden oluşan üretim portföyüyle toplam Türkiye’de 654 MW, Pakistan ve İsrail’deki yatırımlarıyla birlikte ise toplamda 1001 MW’lık kurulu gücü olan Zorlu Enerji Grubu, sektörünün öncü kurumlarındandır.

Doğal gaz alanında ise dağıtım ve ticaret olarak iki ayrı lisansa sahip olan grup, doğal gaz sektöründeki dağıtım faaliyetlerini yürütüyor. Ayrıca bugün Gaziantep ve Trakya bölgesinde toplam 20 yerleşim biriminde doğal gaz dağıtımı gerçekleştiriyor.

Sektörün halka açılan ilk şirketi

2000 yılında hisselerinin yüzde 20’si halka arz edilen grup şirketi Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş.’nin bugün yüzde 32 oranındaki hissesi Borsa İstanbul’da işlem görüyor; sektörün halka açılan ilk şirketi unvanını da taşıyor.

Yerli ve yenilenebilir enerjide önce 2016’nın ilk yarı sonu itibariyle Türkiye’deki santrallerinin toplam kurulu gücünün %61’i yenilenebilir enerji kaynaklarına dayanan Zorlu Enerji, enerji sektörünün farklı alanlarında hizmet sunan küresel ölçekte bir şirketler topluluğudur.

Jeotermal enerjide Türkiye’nin en büyük yatırımcısı

Stratejik bir öneme sahip olan jeotermal enerjide Türkiye’deki toplam kurulu gücün yüzde 22’sini tek başına karşılayan şirket, 15 MW’lik Kızıldere I Jeotermal Santrali’nin yanı sıra 2013 yılında 250 milyon dolarlık bir yatırım ile faaliyete geçirilen 80 MW’lık kurulu
gücüyle Kızıldere II Santrali, Türkiye’nin tek santralde en büyük, dünyanın ise sayılı jeotermal santralleri arasında yer almaktadır.

45 MW kapasite ve 153 Milyon Dolarlık yatırımla hayata geçen Manisa Alaşehir I Jeotermal Enerjisi Santrali ile Zorlu Enerji’nin jeotermal alanındaki gücü 140 MW’a ulaştı.

Zorlu Enerji, Denizli ve Manisa’daki jeotermal sahalarda ulaştığı kapasite ile bu alanda ülkenin en büyük yatırımcısı konumunda bulunuyor. Aynı zamanda şirket, ülkemizin 2023 yılına kadar, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi içindeki payını yüzde 30’lara çıkarma hedefinin de en önemli destekleyicilerinden de biri.

Rüzgarda ilkler Zorlu Enerji’den Zorlu Enerji Türkiye ve Pakistan’da toplam 226 MW’lık 3 rüzgar santraline sahiptir.

Gökçedağ Rüzgar Santrali 135 MW kurulu gücüyle Türkiye’nin en büyük rüzgar santrallerinden biridir. Dünyanın en iyi rüzgar koridorlarından biri olan Pakistan Jhimpir’de yer alan rüzgar santrali 56,4 MW kurulu güce sahiptir.

Osmaniye’nin Bahçe İlçesinde 100 Milyon Euro yatırım ile toplam 80.3 MW kapasiteli Sarıtepe – Demirciler RES projesi kapsamında 35 MW kurulu güce sahip ilk etap 14 rüzgar türbini sisteme bağlanmıştır. Yatırımın tamamının devreye girmesiyle toplam kurulu güç, 271.3 MW’a ulaşacaktır.

Pakistan’ın ilk rüzgar enerjisi yatırımı: Zorlu Enerji Pakistan Zorlu Enerji Pakistan, 2006 yılında Pakistan’da rüzgar enerji santrali kurmak üzere Pakistan Alternatif Enerji Geliştirme Kurulu (AEDB) ile imzalanan anlaşmayla kuruldu. Zorlu Enerji Pakistan, Haydarabat, Jamphir bölgesinde yer alan rüzgar enerjisi geliştirme bölgesinde kurduğu 56,4 megavatlık rüzgar enerji santralı ile 20 yıl boyunca elektrik üretiyor.

İsrail’in enerjisi Zorlu’dan

İsrail’de faaliyet gösteren az sayıdaki özel sektör enerji şirketinden biri olan Zorlu Enerji’nin bu ülkede üç santral yatırımı vardır. Şirket’in yüzde 25 oranında ortaklığı bulunan, Ashkelon bölgesindeki Dorad Doğal Gaz Çevrim Santrali, 2014 yılında devreye alınmıştır. 840 MW’lik kurulu güce sahip santral, ülkenin en büyük özel sektör enerji santrali olma özelliği taşıyor. Dorad Doğal Gaz Çevrim Santrali, İsrail’in
enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 6’sını tek başına karşılayabilmektedir. Santralin ürettiği elektrik, İsrail’deki resmi ve özel kurumlarla ülkenin ana müşterilerine satılmaktadır. Şirketin yüzde 42,15 oranında ortak olduğu 126,4 MW’lik Ramat Negev ve 64,5 MW’lik Ashdod Doğal Gaz Kojenerasyon Santralleri de devrededir. Zorlu Enerji’nin İsrail yatırımları, ülkenin enerji ihtiyacının yüzde 7’sini karşılamaktadır.

Zorlu Solar

Zorlu Enerji, ülkemizin yüksek potansiyele sahip olduğu alanlardan biri olan güneş enerjisi alanında araştırma
ve yatırım planları sürdürülmektedir. Bu doğrultuda, 2016’nın ilk çeyreğinde yurt içinde ve yurt dışında güneş enerjisinden elektrik üretmek, solar fotovoltatik (PV) panelleri kiralamak, satmak, satın almak, ihraç etmek, çatılara yerleştirmek ve buna ilişkin her türlü kurulum hizmeti ve danışmanlık hizmeti vermek ile yurt içinde elektrik enerjisi ve/veya kapasite toptan alım ve satım faailyetlerinde bulunmak üzere Zorlu Solar Enerji Tedarik ve Ticaret AŞ şirketini kurmuştur.

Zorlu Elektrik

Zorlu Elektrik Enerjisi İthalat İhracat ve Toptan Ticaret AŞ (Zorlu Elektrik), elektrik enerjisinin yurt içinden
ve serbest bölgelerden alınarak, yurt içinde toptan ve doğrudan satışı ya da yurt dışı ülkelere ihraç edilmesi amacıyla 2000 yılında kurulmuş bir Zorlu Enerji Grubu şirketidir. Şirket, Enerji Piyasası Kurumu (EPDK) tarafından verilen “Tedarik Lisansı” ile enerji sektöründe başarıyla faaliyet göstermektedir.

Zorlu Elektrik, söz konusu temel faaliyetleri kapsamında, talep ve fiyat tahminleri, üretim planlaması, fiyatlandırma, satış, risk ve portföy yönetimi ile uzlaştırma ve faturalandırma işlemlerini gerçekleştirmektedir. Şirket, tüketicilere ikili anlaşmalarla saatlik, dönemli ve piyasa fiyatlarına uyarlanmış, tüketicilerin tüketim hacim ve alışkanlıklarına uygun, yüksek tasarruflu tarife paketleri oluşturmakta ve maliyetlerini minimize edici çözümler sunmaktadır.

Doğal gaz dağıtım ve ticaret faaliyetleri Zorlu Enerji Grubu, GAZDAŞ Gaziantep Doğal Gaz Dağıtım AŞ ve Trakya Doğal Gaz Dağıtım AŞ şirketleri, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından 2006 yılında düzenlenen dağıtım lisansı ile doğal gaz dağıtım sektöründeki faaliyetlerine başlamıştır.

Grup, her iki bölgede toplam 27 yerleşim bölgesinde doğal gaz dağıtım kapsamında şehir şebekesinin projelendirilmesi, altyapı yatırımları, şebekenin devreye alınarak doğal gazın sanayi ve konutların kullanımına sunulması ile müşterilerin kesintisiz ve güvenli doğal gaz kullanımlarının sağlanması çalışmalarını gerçekleştirmektedir.

Zorlu Enerji Grubu; 2010 yılında “Zorlu Doğal Gaz İthalat İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş.” ve “Zorlu Doğal Gaz Tedarik Ticaret A.Ş.” unvanlı şirketleri kurarak Doğal Gaz Ticaret Piyasası’na girmiş “Toptan Satış” ve “Spot LNG” lisanslarını alarak 2015 yılı sonuna kadar Türkiye’nin dört bir noktasına yaklaşık 5 milyar metreküp doğal gazın satışını gerçekleştirmiştir.

Sürdürülebilirlik çalışmalarında öncü Grup, sürdürülebilirlikle ilgili yönetilecek etki alanlarını belirlerken, doğal kaynakların korunması ve enerjide arz güvenliği gibi yaşamsal konular kadar toplumsal ve çevresel etki analizine de azami önem vermektedir.

Bu kapsamda emisyon ölçüm ve azaltım çalışmalarını etkin olarak sürdüren Grup, sera gazı emisyonlarının ölçülmesi ve raporlanması ilkelerini kapsayan ISO 14064-1 belgesini 2011 yılında almıştır. Ayrıca Grup, 2009 yılında Türkiye’de karbon ayak izini hesaplayan ilk enerji şirketidir. Türkiye’de enerji sektöründe ilk sürdürülebilirlik raporunu yayınlamıştır. Gökçedağ Rüzgar Enerji Santrali’nde uygulamaya geçirilen proje ile Türkiye’de “Karbon Emisyon Satış Sözleşmesi” imzalayan ilk enerji şirketidir.

Zorlu Enerji’nin %100 oranında bağlı ortaklığı olan Zorlu Rüzgar Enerjisi Elektrik Üretimi AŞ (“Zorlu Rüzgar”) Gökçedağ Rüzgar Enerji Santrali (“Rotor

I RES”), 2016’nın ikinci yarısında devreye alınması planlanan Sarıtepe ve Demirciler Rüzgar Enerji Santralleri (“Rotor II RES”) ve Pakistan’daki rüzgar enerjisi santrali “Gold Standard” Sertifikası almıştır.

Yenilenebilir enerji alanında örnek projeler hayata geçiren Zorlu Enerji’nin rüzgar enerjisi projeleri toplumsal ve çevresel sürdürülebilirliğe katkıları ile karbon piyasasında işlem gören enerji projelerini derecelendiren standartlar arasında en itibarlısı olan bu sertifikaya sahiptir. Böylece santrallerin yılda 100 bin tona yakın CO2 salınımının önüne geçen projenin çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliğe sunduğu katkı teyit edilmiştir.

Şirketlerin, yatırımcıların ve hükümetlerin iklim değişikliği tehdidine karşı önlem almalarını sağlayacak bilgileri toplamak ve paylaşmak amacıyla başlatılan Karbon Saydamlık Projesi’ne (CDP) 2010 yılında katılan Grup, halka açık şirketlerin sera gazı salım miktarlarını ve iklim değişikliğiyle ilgili risk yönetim politikalarını şeffaf bir şekilde duyuran ilk enerji şirketlerinden olmuştur. Bunun yanı sıra Zorlu Enerji, 2011, 2012 ve 2014 yıllarında CDP kapsamında “Türkiye Karbon Saydamlık Liderliği” ödülünü almıştır. Zorlu Enerji 2013 yılında BİST 100 endeksine dahil olan ve ve raporlama yapan 4 enerji şirketinden en yüksek performans skorunu alan şirket olmuştur.

Enerji sektöründe ilk sürdürülebilirlik raporunu yayınlayan Grup, bünyesinde faaliyet gösteren şirketlerin çevresel, ekonomik ve sosyal etkilerini aktaran raporun üçüncüsünü 2014’te yayınladı. Grubun 2012-2013 dönemi sürdürülebilirlik performansını içeren rapor, dünya çapında kabul edilmiş raporlama standardı kuruluşu Küresel Raporlama Girişimi – Global Reporting Initiative (GRI)’den en şeffaf düzeyi gösteren “A” uygulama seviyesi onayını almıştır. Grubun 2014-2015 dönemini kapsayan dördüncü sürdürülebilirlik raporu, 2016 yılı içerisinde yayınlanmıştır.

Kaynak: Boss Life Dergi