Sevgili tiyatro oyuncusu Ahmet Çevik ile tiyatro ve oyunculuk üzerine güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Bakalım neler anlatmış…
Tiyatro hayatınıza ne zaman girdi?
Lise zamanında bir tiyatro oyunu yapmıştık ve çok beğenilmişti. O zaman kanıma girmişti sanırım alkış ve sahne tozu. Daha sonra konservatuar sınavına girdim. Konservatuara almadılar beni. Sonrasında gazetede Oya Başar ve Levent Kırca tiyatroyu seven gençler arıyor diye küçücük bir ilan gördüm. 380 kişi arasından girdim o kadroya. Böylelikle de bir şekilde tiyatro ve televizyon hayatıma girmiş oldu.
Oya Başar ve Levent Kırca ile yollarınız nasıl kesişti?
Oya Başar ve Levent Kırca ile olan kesişmemiz şöyle oldu, tabii ki olacak o kadarı severek takip ediyordum.. Az evvel söylediğim gibi, küçücük bir gazete haberi sayesinde, seçilemeyeceğimi düşünerek gittim. O zamanlarda oyunun ismi hangi yüzleydi. 40 günlük falan bir prova ile hangi yüzle müzikali başladı. Şimdi daha iyi anlıyorum, oyunculuk kariyerim böylelikle startını almıştı.
Mersin Altın Palmiye ödüllerinde, yılın tiyatrocusu ödülünü kazandınız. Ödülü aldığınızda neler hissettiniz?
Mersin Altın Palmiye ödülünü aldığımı ilk duyduğumda, birilerinin benim varlığımdan haberdar olması çok hoşuma gitti. Çünkü ben yedi senedir falan televizyonlardan çok uzağım. Sadece tiyatro yapıyorum. Çok iyi bir şey olmadığı sürece de televizyonda olmak istemiyorum. Çünkü çok iyi işler yaptım. İnsanlar beni sokaklarda gördüğü zaman, sizi çok özlüyoruz, sizi ekranlarda göremiyoruz, sizi çok seviyoruz demeleri benim doğru yolda olduğumu gösteriyor. Bu anlamda da iyi bir iş, iyi bir proje olmadığı sürece de sanırım televizyonlardan biraz daha uzak kalabilirim. O ödül benim gerçekten çok önemli, tiyatro kurduktan sonra veya daha evveliyatında bir sürü plaketler aldım fakat bu benim adıma verilmiş yılın tiyatrocusu ünvanı beni gerçekten çok heyecanlandırdı. Bir de bunun dışında biliyorsunuz ki, ben Levent Kırca’dan çok önemli bir kavuğu da devraldım bu sezon. (Bkz: Behzat Haki Butak Kavuğu. Bu kavuk, Müzik kurultayı ve ailesi tarafından Levent Kırca’ya verilmesi uygun görülmüş, Levent Kırca da beş yıl elinde tutup, daha sonra ailesinin ve müzik kurultayının izni ile Ahmet Çevik’e veriyor. Ahmet Çevik de beş sene sonra başkasına devredecek.) İkisi de benim için sanat hayatımda dönüm noktaları oldu. Dolayısıyla ben mersinde, altın palmiyeyi alırken hocalarım Oya Başar ve Levent Kırca adına aldım. Onlara sonsuz teşekkür ediyorum beni yetiştirdikleri için.
Ahmet Çevik Tiyatrosunu kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
Aslında ben kendi tiyatromu kurmayı hep düşünüyordum, fakat herşeyin zamanı var sanırım. İnsanlar bana Ahmet kendi tiyatronu kur dediklerinde, ben hep yemek gibi düşünüyorum derdim. Yemek pişmeden onu ocaktan alamazsın. Eğer alırsan pişmemiş olur. Ben doğru zamanın bu zaman olduğunu düşündüğüm için kurdum. Allaha şükürler olsun ki kurduktan sonra da bir bakıyorsun ki, o kadar çok insan biriktirmişsin ki bir çok alanda bir sürü kapılar açılıyor. Hiç kimse bana hayır demedi. Bana yardımcı olan herkese de teşekkürler ediyorum.
Benim telefonumda babam diye kayıtlı bir kişiydi o…
Oyunlarınızın kapalı gişe oynanmasını neye borçlusunuz?
Allaha şükürler olsun ki yaptığımız oyunlar iyi iş yapıyor. Kesinlikle disipline bağlı. Disiplin çok önemlidir tiyatroda. Halkın ne istediğini biliyorum, onlara onu vermeye çalışıyorum. Bir de gerçekten yılların birikmişliği var. İnsanlar seviyor, sevdikleri için de geliyor. Seyirciyi de biriktiriyorsun. Bir süre sonra yaptığın her işe geliyorlar. Bu sene bir tane daha kabare yaptırıyorum. Şu anda yazılıyor. Mustafa Arıkoğlu yazıyor, “Pardon Bekar Mısınız?” adlı oyunun yazarı. Yeni yapacağım kabareyi de Sümer ağabey’e olan bağlılığımızı biliyorsun. Hatta senin de fotoğraf sergine de gelmişti Sümer Tilmaç, bu kabare de onun adına olacak. Elimden geldiğince onun ismini yaşatacağım. Onu gerçekten çok seviyorum, benim telefonumda babam diye kayıtlı bir kişiydi o, üzerimde çok emeği var. Mekanı cennet olsun.
Bu sezon hangi oyunlarla, hangi şehirlere gideceksiniz?
Türkiye’nin ve Avrupa’nın bir çok şehrine gideceğiz. İlgi oldukça heryere gitmeye gönüllüyüz. Bazı oyuncu arkadaşlarımız Ankara’nın doğusuna gitmezler. Bunun duyumunu alıyoruz. Biz doğunun en ücra köşesine gitmeye hazırız. Biz köylerde, kasabalarda oyunlar oynadık. O insanlarında ihtiyacı var çünkü.
Oyuncu ve Sahne Arkası kadronuz kimler?
Benim için çok önemli insanlar var. Bu işe ilk adım attığımda konuştuğum kişi Sinan Bengier idi. Sinan ağabey beni çok motive etti. Sümer ağabey (Sümer Tilmaç) her zaman yanımda oldu. Ender Gülçiçek hep yanımdaydı. Levent ağabey, benim tiyatro kurduğumu duyunca bana mesaj atmıştı. Tiyatro kurduğunu duydum, yanındayım demişti. Bunlar önemli şeyler. Bu sezonda da hepimizin yeşilçamdan tanıdığı bir hanımefendi var, henüz kesinliğini kazanmadı. Kazandığı zaman söyleyeceğim.
Kadronuzu neye göre kuruyorsunuz?
Ben kadromu kurarken açıkcası sahne önündeki disiplinin dışında, kulis ahlakı ve disiplini de benim için önemlidir. Disiplinsizliğe gerçekten tahammülüm yok. Hem teknik hem oyuncu anlamında. Levent Kırca ve Oya Başar’dan, sahneye ayakkabılarımızın boyasız çıkmaması gerektiğini öğrendik. Üstümüzü, bütün kostümlerimizi ütüleyerek çıktık. Dedikodu yapmadık. Ben bunları gördüm ve kendi kurduğum ekipte de bunları istiyorum. Tiyatro disiplin ister. Eğer disiplinsiz olursa bu işte başarısız olursun. Zaten el avucu kadar insanız, dedikodunuz yayılır.
Son olarak sümer ağabey ( Sümer Tilmaç) ile ilgili konuşmak isterim. Son anlarına kadar birlikte vakit geçirdiniz, benim Ankara’daki 40 rüya sergime geldiniz, Türkiye’de birlikte adım atmadığınız yer kalmadı. O haberi öğrendiğinizde neler hissettiniz? Sümer ağabey ile ilgili anlatmak istedikleriniz nelerdir?
Aslında Sümer ağabey için söylenecek o kadar çok şey var ki. İyi bir insan. Çok komikti, bizi çok güldürüyordu. Hayatı çok ciddiye almıyordu. Suratımızı bir parça asık görse çok kızardı. Sümer ağabey ile birlikte çalıştığım için ve onunla aynı sahneyi paylaştığım için o kadar mutluyum ki, çok önemli insanlar bana göre. Sümer ağabey ile yarım saat önce telefonda konuşmuştuk, sesi çok iyi geliyordu. Güldük eğlendik, düğüne gidiyorum dedi. Ertesi günde zaten bizim provamız vardı. Ender aradı beni, ağabey dedi böyle böyle. Sümer ağabey kalp krizi geçirdi, hastanedeyiz dedi. Yoldayken de zaten ölüm haberini aldım. Çok üzüldüm. Gerçekten son 3-4 seneni birlikte geçirdiğin insanın ölüm haberini almak çok tuhaf geliyor. Onu o kadar çok sevmişim ki, ben normalde bir ölüye bakamam, fakat sümer ağabeyin yüzünü öpmeyi çok istedim ve bunu gerçekleştirdim. Mekanı cennet olsun, onu gerçekten çok seviyorum. Nefesim yettiği sürece onu yaşatacağım.