Asfaltın efendileri nasıl süper spor otomobillerse, su üzerinde de lider sürat tekneleridir. Özellikle lüks bir sürat teknesi, insanlardaki bu tür araçlara olan merakla tüm dikkatleri üzerine çeker. Arkasında bıraktığı beyaz köpükle oluşan dalga, uzaktan bakıldığında bir kuğunun su üzerindeki eşsiz dansı gibidir. Ünlü otomotiv şirketi McLaren’in tasarım patronu Frank Stephenson da sürat teknelerinin bu çekiciliğinden.
Asfaltın efendileri nasıl süper spor otomobillerse, su üzerinde de
lider sürat tekneleridir. Özellikle lüks bir sürat teknesi, insanlardaki bu tür araçlara olan merakla tüm dikkatleri üzerine çeker. Arkasında bıraktığı beyaz köpükle oluşan dalga, uzaktan bakıldığında
bir kuğunun su üzerindeki eşsiz dansı gibidir. Ünlü otomotiv
şirketi McLaren’in tasarım patronu Frank Stephenson da sürat teknelerinin bu çekiciliğinden etkilenmiş ya da artık karadaki sürat canavarlarından sıkılmış olacak ki kendine “Riverbreeze” adını verdiği bu muhteşem tekneyi yapmış.
Riverbreeze, Frank Stephenson tarafından tasarlanan elektrikli bir tekne ve inanın bu tasarım, belki de dünyanın en güzel modeli. Elektrikli olması sürat teknesinden çıkan abartılı motor sesini minimuma indiriyor. Hatta aracın çalıştığından emin olmanız, motorun titremesi sayesinde gerçeğe dönüşüyor. Zaten Riverbreeze de öyle sıradan bir isim değil, anlamı nehir esintisi. Bu güzel sürat motoru, şu anda Londra’nın 56 kilometre batısındaki Henley on Thames üzerinde gezintiye çıkıyor. McLaren Otomotiv Tasarım Direktörü Frank Stephenson, tekne yapılırken bizzat ahşap gövdesine müdahale etmiş ve bu kısmı kendi tasarlamış. Sanırım aradığını
da bulmuş, çünkü Frank tekne üzerinde çocuklar kadar mutlu görünüyor. Şimdi dilerseniz ünlü tasarımcının el emeği göz nuruna daha yakından göz atalım.
Teknenin yapımında Afrika ve Brezilya’da yetişen gül ve maun ağacından faydalanılmış ve ağaçların üzerine 15 kat vernik atılmış.
Stephenson, yüksek desibelde kükremelere sahip araçlar kullanmaya alışık; ancak bu tekne için çok sakin bir atmosfer istedi. Bunu da “tekneye bindiğim zaman, sadece kuşların ve suyun sesini duymak isterim,” sözüyle açıkladı. Teknenin yapımında Afrika ve Brezilya’da yetişen gül ve maun ağacından faydalanılmış ve ağaçların üzerine 15 kat vernik atılmış. Vernik işlemi sadece tek seferlik kullanılmamış, 5 yıl boyunca bu işlem sürekli tekrarlanmış. Işıl ışıl tekneye bugüne kadar toplamda 35 kat civarında astar sürülmüş. Stephenson, ahşap seçimini Foggy adındaki romantik teknenin sahibi Frank Gehry gibi diğer pek çok tutkulu tasarımcı ile de paylaşmış. Stephenson, herkesin beyaz plastik gövdeli teknelere sahip olduğunu söylüyor. Ayrıca bunun dışarıdan güzel görünebileceğini, ama ağacın yerini hiçbir şeyin tutamayacağını da ekliyor. Riverbreeze; 8 Varta
akü, 12 volt gemi bataryası tarafından nüfuz edilen bir “torpido şeklindeki” 4.2 kilovat elektrikli gövde motoru ile destekleniyor. Bu nedenle şarj süresi 8 saattir. Bu depolama 14.7 kilovat saatin üzerindedir.
Yukarı açılan portları sayesinde araç çalıştığı zaman ön kısmında bir çeşit gürleme sesi duyuluyor. Pruvasının üzerinde ise 1932 yılına ait bir Cadillac denizkızı amblemi var. Sanırım burada geçmiş zamanların tasarımlarına bir “selam” gönderilmek istenmiş. Stephenson şık süper starı için; “Ben sadece özel bir şey yapmak istedim, o sevginin ürünlerinden bir tanesidir. Bir tasarımcı için her şey dengeden ibarettir. Ben sabah saat 6’da kalkarım ve bütün gün Ducati’nin yüksek desibeli ile ruhumu yorarım. Böylece tekneye bindiğimde, sadece kuşların ve suyun sesini duyarak huzur bulurum,” demiştir.
Kaynak: Boss Life Dergi