Bu ay her biri ayrı ayrı değerli, çok sevdiğim değerli müzisyen dostlarım POPeye ile sizler için hem röportaj yaptık hem de yeni afişlerini çektik. Bakalım neler demişler?
Popeye olarak nasıl bir araya geldiniz? Yollarınız nasıl kesişti?
Alper: IF Performance Hall, Turan ile bana yeni bir proje oluşturma teklifiyle geldiğinde bir araya gelmemiz aslında hiç zor olmadı. Bunun sebebi ise Turan ile görüşmeden çıktıktan sonra grubun kemik kadrosunun kimler olacağına çoktan karar vermiş olmamızdı. Senelerdir beraber çalıştığımız, bu yolda beraber emek harcadığımız, herşeyi paylaştığımız en yakın arkadaşlarımızdı. Kim mi onlar? Özgün Aksüyek, Hüseyin Demirçe, Uğur Yılmaz ve Deniz Akdeniz. Hemen planlamalar başladı, ne yapmak istediğimize, nasıl bir yol izleyeceğimize karar verdik. Beklentilerin büyük olması ve zamanımızın çok kısa olmasından kaynaklı biraz sıkıntı yaşadık açıkcası. Planladığımız şeyler çok büyüktü. Ne yapalım, ne edelim derken Hüseyin çok güzel bir fikirle geldi. Üflemeli ekibi kuralım, siz bana bırakın çok güzel olur dedi.
Sonra aramıza çok güzel iki tane kız katıldı. Dalsu Cantaş ve Billur Ongun. Grubun genel hatları oturduktan sonra geriye eksik kalan sadece bir kişi kalmıştı. O da sahnede kendine güvenen ve bu işlerde tecrübeli bir kadın solist bulmaktı. Araştırmaya başladık, yakın çevremize sorduk ve bir anda aklıma Müge Yılmaz geldi. Daha önce başka bir grupta beraber sahne almıştık. Hem güzel hem de bu işleri çok iyi biliyordu. Telefon görüşmelerini yaptık, planlarımızdan bahsettik. Bizimle beraber çalışmak ister misin diye teklif ettik ve kendisi de kabul ettikten sonra Popeye artık tam kadrosuna ulaştı. Sahneye çıkmaya hazırız. Davul: Deniz Akdeniz, Bass Gitar: Uğur Yılmaz, Klavye: Özgün Aksüyek, Gitar: Turan Oğuzhan, Saksafon&Klarnet: Hüseyin Dermirçe, Trompet: Billur Ongun, Trombon: Dalsu Cantaş, Solist: Müge Yılmaz, Solist: Alper Kaya Yeşildağ.
Grubu kurduktan sonra sahneye çıkmamıza 10 gün vardı ve hala grubun ismi yoktu
Grubun ismi Popeye’ı kim buldu? Nasıl ortaya çıktı bu isim?
Hüseyin: Grubu kurduktan sonra sahneye çıkmamıza 10 gün vardı ve hala grubun ismi yoktu. Aslında grup içinde bir iki isim konuşuluyordu ama 9 kişi olduğumuz için karar veremiyorduk. Samimi ve çok sevdiğimiz arkadaşımız Karya Çandar 5 dakikada bu işi halletti. (Gülüşmeler). Tabi isim bulmaktan ziyade bunun reklamını da çok iyi yaptı. Karya: Abi buldum. Güçlü! Bir o kadar da eğlenceli! İçinde müzik tarzımızı barındıran bir isim! karşınızda POPEYE!! . E tabi bizde böyle reklam yapınca bizde kandık Karya’ya. İyi ki de kanmışız. Teşekkürler Karya Çandar. 🙂
Sahnedeyken hiç unutamadığınız anılarınız var mı?
Müge: Benim isim hafızam berbat olduğu için sürekli insanları sunarken isimleri karıştırıyorum. Sonra tabii vicdan azabından ölüyorum ama neyse ki herkes beni böyle kabul etti.
Ankara’da ki müzik piyasası hakkında neler düşünüyorsunuz? Endişeleriniz var mı?
Turan: Ankara’da ki müzik piyasası aslında çokta büyük değil. Belli bir süre sonra bu işin içinde var olmayı başarabiliyorsanız herkes arkadaşınız oluyor ve bir süre sonra kendinizi sahnede iyi ifade ettiğinizi düşündüğünüz insanlar yakın dostlarınız olmaya başlıyor. Sonuç olarak bir çok projede bir araya gelmiş oluyorsunuz. Küçük olmasının, dosyane bir yanı olmasının yanı sıra tabii ki dezavantajları da var. Bu kadar fazla müzisyenin olduğu bir şehirde gece müzik yapabileceğiniz mekan sayısı pek te fazla değil. Düşünüldüğünde çaldığımız mekanlar birbirine veya bizler projelerimizde kendi aramızda bir rekabet içinde olsakta, sektörün ve bizlerin devamlılığı keşke daha fazla eğlence mekanı açılsa, keske insanlar daha fazla dışarı çıksa.
Unutulmamalı ki her grubun başarısı aslında diğer mekanlarında ivmelenmesine yardımcı oluyor. İkinci soruya gelecek olursak, aslında yaptığımız iş itibariyle müzisyenlik pek garantisi olan, yarınınızı bilebileceğiniz bir iş değil malesef ki. Özellikle bizim ülkemizde değil. Bir haftada 4 gece sahne alırken, yalnızca 2 hafta içinde 1 programa düştüğümüz çok oldu ve bunları yaşayan bir çok arkadaşım da var. Bu açıdan bakıldığında evet bizlerin bir gelecek endişesi var ama şöyle bir durumda var; zaman içerisinde gördüm ki, POPeye da da olduğu gibi, insanlara yeniyi ve farklı olanı iyi bir şekilde sunarsanız zaten geri dönüşü alıyorsunuz. İnsanlar yaptığınız işe saygı duyup sizin eğlencenize orak olabiliyorlar. Eğer başarılı müzisyen olmak istiyorsanız biraz da biz müzisyenlerin ve mekanların cesur olup yeni projeler üretmeleri gerekiyor. Her şeye rağmen endişemin olmadığı tek şey, Ankara seyircisi müzik dinlemeyi seviyor, bizi de sanırsam ayakta tutmaya devam edecek şey bu.
Grubun bazı üyelerinin POPeye dışında başka grupları da var yanılmıyorsam. Örneğin Hüseyin ve Özgün zakkum’da çalyordu. Alper ve Turan’ın başka grupları da var. Zorlanmıyor musunuz?
Müge: Bunun farkında olarak kurulduk zaten. O nedenle bu yoğunluğa nasıl çözüm üretiriz ile ilgiliyiz daha çok. Denge kurmaya çalışıyoruz.