Kendinle başbaşa kalmak cesaret ister, geçmişi ve geleceği sorgulamaya başlarsın. Kendimizle başbaşa kalmaktan korktuğumuz için yürürken kulaklıkla müzik dinliyoruz, arabada radyo dinliyoruz, evde hep televizyon açık, dışarıda gürültü kirliliği ile başbaşa kalıyoruz. Herkesi dinliyoruz peki kendimizi ne zaman dinleyeceğiz.
Çok değil 30 sene önce insanlar kendileri ile başbaşa kalmak istedikleri zaman bir odaya girerlerdi ve tüm dünyadan uzak, izole bir ortam oluştururlardı. Sonra cebimize koydukları o “yabancı” bir anda en iyi dostumuz oldu, nereye gidersek o da hep yanımızdaydı. Önce sadece konuşup sohbet ettiğimiz bu yabancı sonrasında bizi tüm dostlarımıza bağlamayı teklif etti, biz de kabul ettik. O günden beri iki yakamız bir araya gelmiyor işte! Adına telefon dediğimiz bu yabancı cisim, kendimize zaman ayırmamızı engellerken, hayal gücümüzü ve üretkenliğimizi öldürmekten başka bir işe yaramıyor.
Teknoloji bize her an, her yerde, herkes ile bağlantıda olma imkanını sağlıyor, ilk başta bu teklif cazip gelse de artık eskisi gibi tat vermiyor. Telefon ve bilgisayardan uzaklaşıp az da olsa kendimize vakit ayırıp günün Z raporunu almalıyız. Bunu günde en az 25 dakika yapmanızı öneriyorum. Ben bunu yaptığımdan bu yana yıllar önce dinlediğim şarkılar bir anda aklıma geliyor, eski hatıralarım gözümde canlanıyor, geçmişteki hatalarımı düşünüyorum, bunları tekrarlamamalıyım diyorum. Bildirimler ve diğer hayat gürültüsü yüzünden düşünmeye ve geri sarıp pozisyonda ofsayt var mı diye incelemeye vaktimiz kalmıyor. Spor programlarında futbol pozisyonlarını yeniden izleyip inceleyen yorumcular gibi bakın hayatınıza, önemli anları mutlaka yeniden gözden geçirin.
Kendinizi dinleyebileceğiniz kaliteli zamanlar geçirin, kimsenin sizi rahatsız etmesine izin vermeyin. Son zamanlarda yaşadıklarınızı düşünün, gözden kaçırdığınız detayları hatırlamaya çalışın ve sonunda eski defterleri kapatın.
Dün yazdığım dijital obezite yazısında da aynı konuya değinmiştim, gelen bildirim ve bilgi yağmurunu sindiremiyoruz, hepsini vücudumuzda depoluyoruz, bu da psikolojik sorunlara neden oluyor.
Navigasyon yokken, arkadaşınız size henüz konum atamıyorken kendinizle başbaşa bir yolculuk yapıyordunuz, bazen insanlara soruyordunuz, genelde kafa çalıştırıyordunuz. Şimdi böyle bir sorun kalmadı, gitmeniz gereken yere en kısa sürede gidiyorsunuz ve kaybolmuyorsunuz. Kaybolmadan yeni şeyler bulamazsınız, Amerika da böyle keşfedildi, x ışınları da!
Peki size soruyorum “en son ne zaman kayboldunuz?”
Feridun Düzağaç’ın “kendimi arıyorken olmaktan korktuğum yerdeyim, sendeyim” sözlerini hatırlayın. Adam kendinde aramış bulamamış, sonra başka ufuklara açılmış. Sizin böyle bir vaktiniz yok, en son ne zaman kendinizi aramaya vaktiniz oldu?
Gönüllü şekilde günde en az 25 dakika yalnız kalın, biraz kafa dinlemeye hepimizin ihtiyacı var. Bugün yazımı Cesare Pavese’nin bir sözü ile bitireyim, bu söz gönüllü yalnızlığın derinliğini özetliyor.
“Yalnız kalmamak için bütün gece aynanın karşısında oturdum”