50 gün önce başladığım #100Gün100Kelime meydan okumamın (challenge) yarısı bitti. 50 gündür alarm saat 6.00’da çalıyor ve ertelemeden uyanıyorum, sonra oturup yazmaya başlıyorum.
Başka bir evde misafirlikteyken, gece 4 gibi eve gelmişken hatta uzun yolda yolculuk ederken bile bahane bulmadan yazmaya devam ettim, kolay değil son 50 günde 10 şehir gördüm. Şartlar ne olursa olsun yazmak gerçekten zor, denemenizi isterim, işin başka bir zor kısmı daha var, o da konu bulmak. Ne kadar bilgi sahibi olursanız olun her sabah hakkında yazabilecek kadar bildiğiniz kaç kavram var, bir düşünün. Daha önce duymadığınız veya duysanız da içini tam dolduramadığınız kavramlar bulmaya çalışıyorum, beni bu 50 günde en fazla yoran şey bu oldu.
Web sitemdeki bloguma en son yazıyı 1 yıl önce yazdığımı farketmiştim, sonra yeniden başlamak için bir yazı daha yazdım, sonra bir baktım ki onun üzerinden de bir yıl geçmiş. Gelişmek için yazmak şart dedim ve her hafta bir yazı yayınlamaya karar verdim, ilk hafta yazdım ama ikinci hafta yazamadım, “çok doluyum, olmuyor” dedim. Haftalık yazıya zaman bulamayınca her ay “ayın özeti”ni yazmaya karar verdim, ilk ay ayın özetini yazdım ama ikinci ay yazamadım, “çok işim var, yetişmedi” dedim.
Sonra kızdım ve “sen ayda bir yazı bile yazamayacak kadar tembelleştin ve saldın” dedim kendime…
Ayda bir yazı yazamayacak kadar tembelleştiğim için potansiyelimi yeniden harekete geçirmeyi hedefleyerek kendime bir ceza vermeye karar verdim, 100 gün erken kalkıp yazmak. 100 gün yazmak zordu, ben üzerine sabah erken kalkıp yazmaya karar verdim.
Bana “yazı yazacaksan yaz, neden sabah erkenden yazıyorsun?” diyorlar, sebebini açıklıyorum. Eğer 100 gün yazı yazacağım deseydim tüm gün işlerin içinde boğulup, eve geldiğimde bilgisayarı açıp 0 enerji ile yazı yazmaya çalışacaktım ama şimdi güne başlarken yazıyorum. Sabah erken kalkmak bir eziyet gibi görünse de akşam yazmanın daha zor olduğunu düşündüm.
Instagram profilimde takipçilerime sordum, “sizce 100 gün erkenden uyanıp blog yazabilir miyim?” dedim, çoğunluk yazamazsın dedi. Ben de başladığımda yazamayacağımı düşünüyordum ama işin yarısına geldiğimde artık 100 değil 1000 gün bile yazabileceğimi anladım.
Başlamak bitirmenin yarısıdır derler, doğruymuş. Bir işe başladığınızda gerçekten ona sımsıkı sarılırsanız ve içselleştirirseniz alışkanlık edinmeye ihtiyaç duymazsınız. Bir işi yapmaya gerçekten ihtiyacınız olduğunu anlarsanız, yapamayacağınız bir şey yok. Bu söylediğim, sigarayı bırakmak için de, kilo vermek için de geçerli.
Vücut geliştirme sporuna gönül veren herkese büyük saygı duyuyorum. Gösterdikleri irade ile çok çalışarak ve beslenmelerine dikkat ederek güzel bir görünüm elde ediyorlar, aynaya baktıklarında sonucu görebiliyorlar.
Okurken veya yazarken bunu net şekilde göremediğimizi düşünürdüm. Düzenli ve kesintisiz bir okuma periyodu sonrasında ne kadar geliştiğinizi anlamak ve daha çok okuyup, yazmak için okuduğunuz konu hakkında ses kaydını açın ve konuşmaya başlayın.
Bunu yaparsanız okumanın ve yazmanın, kas geliştirmekten bir farkı olmadığını anlayacaksınız ve aynaya bakınca sonucu gören sporcular gibi ne kadar geliştiğinizi ne olarak göreceksiniz.
(Bu yazıda 446 kelime var) #100Gün100Kelime’de 50. gün sona erdi.